Dünyada vejetaryen beslenme şeklini benimseyenler hızla artıyor.

Dünyada vejetaryen beslenme şeklini benimseyenler hızla artıyor. Özellikle bu beslenme şeklini tercih eden çevreciler haksız da değiller. Et ve süt üretimi doğaya en fazla zarar veren tarımsal üretim şekilleri olarak biliniyor. Araştırmalar da bunu ispatlıyor.
Çiftçiliğin gezegene verdiği zararın önüne geçmenin en önemli yolu hayvansal üretim sistemlerini, özellikle endüstriyel hayvansal üretim sistemlerini kısıtlamak görünüyor. Daha ileri gidilecek olursa et ve süt ürünlerinden çevre vergisi almak gerekiyor.
Et ve süt üretimi yok sayılır ise eğer, mevcut tarım alanlarının %75’i boş bırakılabiliyor. Mevcut tarım alanlarının çoğunluğu hayvansal üretim için kullanılıyor. Dünya Gıda Tarım Örgütü uzmanları da benzer görüşü sıklıkla dillendiriyorlar. Hayvansal üretimin doğaya çok fazla baskı yaptığı sürekli anlatılıyor.
Dünya genelinde et ve süt ürünleri toplam kalorinin sadece %18'ini ve toplam proteinin %37'sini sağlarken, tarım arazilerinin büyük çoğunluğu yem üretimi için kullanılıyor. Et ve süt üretimi aynı zamanda sera gazı salınımın %60’ını oluşturuyor.
Çevre baskısı hayvansal faaliyet şekillerine göre farklılık gösteriyor. Ormanların yok edildiği arazilerde meraya dayalı sığır yetiştiriciliği 12 kat daha fazla sera gazı salınımına neden olurken, doğal meralarda gerçekleştirilen hayvancılığa göre 50 kat daha fazla arazi kullanmaktadır. Ekosisteme aykırı hayvansal üretim sistemleri doğaya daha fazla baskı oluşturmaktadır.
Sığır eti üretimiyle elde edilen protein, bezelye yetiştiriciliği ile elde edilen proteine göre çevreye 6 kat daha fazla baskı yaparken 36 kat daha fazla arazi kullanmaktadır.
Bazı uzmanlar, otun ve tanenin ete dönüştürülmesini, kömürün enerjiye dönüştürülmesine benzetiyorlar. Et üretiminde kullanılan su ve enerji miktarı dikkate alınırsa haksız da sayılmazlar.
Et ve süt üretiminin çevre baskısı ve küresel ısınma noktasında kontrol altına alınması gerekiyor. Bunun için aşırı tüketimin gerçekleştiği ülkelerden başlanmasında yarar var. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kişi başına tüketilen hayvansal protein miktarı oldukça düşük düzeylerde bulunuyor. Aynı zamanda bu ülkelerde çevre baskısı ve küresel ısınma yönünden de faaliyetler çok etkili görünmüyor.
Zengin ülkelerde kişi başına tüketilen hayvansal protein miktarı diyetisyenlerin belirttiği düzeylerin üç dört katı daha yüksek. Bu ülkelerde et ve süt ürünlerine çevre vergisi konması, küresel ısınmayla mücadele kapsamında değerlendiriliyor. Henüz bir eylem bulunmamakla birlikte, çevreciler yeni yapılacak çevre konferansına bu teklifi götürmeyi planlıyorlar.
Çevre kirliliği ve küresel ısınmayla mücadele kapsamında programlardan biri de obez tüketimin önüne geçilmesi. Bunun için et ve süt ürünlerinin üzerine çevreye yapılan baskı ibaresinin konması isteniyor. Örneğin 1 kg et için 16 ton su tüketiliyor.