Memlekette siyasi hastalıklar artınca, devlet kadrolarında liyakatten eser kalmadı.
Memlekette siyasi hastalıklar artınca, devlet kadrolarında liyakatten eser kalmadı. İktidar partisine görünmek için zıbın giyen, cumhurbaşkanına itaati farz sayan rektörleri gördü memleket. Birçok kurumda kimlerin amir kimlerin memur olacağını, artık siyasi duruşları kadar ne kadar yalaka oldukları belirliyor maalesef. Kanuna bağlı kalacak personel artık idareci olamaz. Kanunu kolay çiğneyen birilerine menfaat kazandıran idareciler en iyi idareciler olarak karşımıza çıkıyor.
Gerek kamu idaresinde gerekse özel sektörde bu garip gelişmeler Dunning-Kruger sendromu olarak tanımlanmıştır. Kifayetsiz muhteris, cahil cesareti veya bilgisizlerin yükselişi olarak nitelendirilen bu hastalık ne yazık ki üçüncü dünya ülkelerinde çok daha yaygın olarak karşımıza çıkıyor.
Her çalışan, iş ortamında yetersiz olduğu noktaya kadar yükselir. Yetersizler ise en tepeye kadar yükselir. Liyakatin iç edildiği toplumlarda karar mercileri yetersiz insanlar tarafından işgal edilir. Çünkü bilgisizler veya yetersizler, bilgili ve liyakat sahiplerine göre daha cesaretlidir ve teşebbüsünün sonunda zaten kaybedeceği fazla bir şeyi yoktur. Özeleştiriden bir haber olan bu insancıklar kendilerini övmekten bir hal olurlar. Eziklik duygularını tatmin etmek için de ellerinden geleni yaparlar.
Kifayetsiz muhterisler, yani yükselen bilgisizler genellikle şu özellikleriyle tanımlanırlar:
Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Sürekli algıyla hareket eder. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer. Bilgisi yoktur ama gereği yapılacak ifadesini sıklıkla kullanır.
Cahil cesareti, bu karakterlere çok gürültü patırtı ettirir. Çok işler yapıyormuş havasıyla hareket ederler. Aslında becerikli de değillerdir. Bu kişileri normal iş ortamlarında da görmek mümkündür. Her zaman nefes nefesedir. Aslında yediği bir nane yoktur. Çalışıyor sansınlar havasındadır hep. Sürekli yorgun görüntü verirler.
Koridorlarda hızlı ve düşünceli bir edayla yürürler. Aslında düşünecek kadar bilgi sahibi değillerdir. Hatta birçoğunda düşünecek kadar beyin yoktur. Tek düşünceleri kendinin düşünüyor görünmesidir. Çünkü akıllı biri zannedilecek ve görevinde yükselecektir. Düşündüğü hesap da budur zaten.
Bu zavallılar, ne olursa olsun, hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranırlar. Birçok konuda söylemediği halde söylemiştim terimini kullanırlar. Mış gibi yapmak genel özellikleridir.
Üstlerine karşı son derece kibardır; hatta yalakadır. Methiyeler düzmek en önemli işleridir. Süslü kelimeler bulmak için çabalarlar. Alt kadrodakilere ise gaddar denecek düzeyde serttirler. Yetişmemiş insan örneğinin bütün özelliklerini görmek mümkündür bu yetersiz yükselmişlerde.
İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına, kimin üst olduğunu hatırlatmayı severler. Hatta bazıları gerekli olmadığı halde sıfatını hatırlatır durur.
İlk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz. Başarısızlıklarında astlarıyla yüzleşmekten kaçar.
Gelişmiş ülkelerde kimse layık olmadığı kadroları istemez. Liyakat bireyin vicdanında gelişir. Daha yetenekliler varken ben diye atlamaz. Atama erki de atamayı yaparken ülkesine yapacağı katkıları düşünür, hesap eder. Atananlar kifayetsiz ise millete ve memlekete topluca ihanet ediliyor demektir.