Garibin ahı indirir padişahı denir hep ama yerinden kıpırdayan yok.

Garibin ahı indirir padişahı denir hep ama yerinden kıpırdayan yok. Çiftçileri çok zor günler bekliyor. Gübre ve yem fiyatlarının artması bir yana çiftçi borcunu artık ödeyemiyor. Ödeyemediği gibi ekecek gücü de tükeniyor.
Sosyal medya hesabında Zekeriya Erdem’in paylaştığı bir konuya kulak vermekte yarar var. Erdem şöyle diyor: Çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlayan ailenin çocuğu olarak hayvanlar ve tarla işleri yaparak geçen öğrenciliğim oldu. Sivas’ın Sızır kasabasında yazları hayvanlarımızla birlikte yaylalara çıkılırdı. Akdağ ormanlarında 20-25 akraba ve konu komşudan oluşan Obalarda iki ay kalınırdı. Bugün çok fazla hayvan kalmasa da varlığını sürdüren Obalarda iptidai evler yerine betonarme evler yapıldı. Yaylalar artık geçim yerine piknik amaçlı olmaya başladı.
Traktörün olmadığı 1960’lı yıllarda öküz, at ve manda üretimde kullanılan iş hayvanları olup, çiftçiler işlerini bunlarla yapıyorlardı. Obada bir sabah kadınların ağıt sesine uyandım. Ölen bir öküzün başında komşu kadın ağlıyordu. Şimdi harmanımız nasıl kalkacak, tarlamızı neyle ekeceğiz, işlerimiz ortada kaldı diyerek çaresizliğine ağlıyordu.
İş hayvanları çiftçinin en değerli varlığıydı. 19 yaşına kadar okul tatil olunca, otlatarak, tarla ve düven sürerek zamanım hep öküzlerle geçmişti. Bu sebeple, anılarımda öküzlerin yeri özeldir. İnsanların hakaret olarak birbirlerine öküz demelerini bile yadırgamam.
Kurtuluş Savaşında İnebolu-Ankara arası 344 kilometre İstiklal Yoludur. Kadın ve erkek çiftçilerin kağnıları ile İstanbul’dan kaçırılan silah ve mermilerin cepheye taşındığı yoldur. Sakarya Meydan Savaşının kazanılmasında en önemli destektir. Kağnının saatte dört kilometre hızı, 1 ton taşıma kapasitesi, yolda öküzlerin beslenmesi ve sulanması hesaplandığında bir imkânsız başarılmıştır. İstiklal yolunda, Şehit Şerife Bacı, Kadı Salih Reis ve Halime Çavuş gibi kadın erkek çiftçiler, Lojistik Harekatın kahramanlarıdır.
İkinci Dünya Savaşında ülkemiz savaşa girmemişti. Ancak 17 milyon nüfusu ile 1 milyon asker 4 yıl silahaltında tutulmuştu. Ülkede kıtlık tehlikesine karşı Milli Koruma Kanunu (26 Ocak 1940), Tarıma elverişli 80 dekar ve fazla arazisi olan çiftçiler, yarısına hububat ve her çift hayvan başına 40 dekar ekim yapmaya mecbur kılınmıştı (Madde 39). Ekmeğin karneye bağlandığı savaş yılları, çiftçilerin fedakarlığı ile aşılmıştı.
Yakın savaş riskine rağmen, hükümet tarafından her türlü zirai alet, makine ve vasıtalarını, zirai ilaç ve tohumlarını parasız, ödünç veya kira karşılığı olarak çiftçiye dağıtılacağı, çiftçiyi desteklemek için gerektiğinde ödünç para verebileceği kayıt altına alınmıştı (Madde 42).
Ülkelerin sürekli ve sürdürülebilir gıda üretimi, Milli Güvenliği kadar stratejiktir. Savaş yıllarında çiftçilerimizin gayret ve fedakarlığı ile kıtlık riskini kolay atlatmıştır.
Dünyayı sarsan Covid-19, ülkemizi derinden etkilemiştir. Tüm sektörler küresel salgının etkisi altındadır. Hükümetimiz bir dizi tedbirler almıştır ve almaya devam etmektedir. 24 Kasım 2020’de TBMM’den geçen Torba Yasada çiftçi borçları gerektiği gibi yer almadı.
Bazı il ve ilçelerde çiftçilerin traktör, hayvan ve arazileri haczedildi. Yürüyüş ve miting yapan çiftçiler haber bültenlerinde yer alıyor. Traktörü ve hayvanı haczedildiği için ağlayan çiftçileri görünce, çocukluğumda öküzüne ağlayan komşu kadın gözümde canlandı sanki.
Altmış yıl sonra aynı trajedi. Basından icra işlemlerinin marta kadar ertelendiği haberini gördüm ama çözüm olur mu? Traktörü alınan çiftçi, hasıl ayakta kalır ve borcunu neyle öder? Üretime devam sağlanmalı, kazancıyla borcunu ödeyecek hale getirilmelidir. Çiftçimizin ahını duymalı, acısı dindirilmeli ve üretimden uzaklaşması önlenmelidir.
Zekeriya Erdem ne güzel paylaşmış. Yüreğine sağlık.