Hırsızlık olaylarının arttığı raporlarda belli.
Hırsızlık olaylarının arttığı raporlarda belli.
Ülkedeki insanlar, artık birbirinin malına göz dikerek ilk sıralarda yerini almaya çalışıyor.
.
Fakirlik ile zenginlik arasındaki makas gittikçe açılınca sonucun böyle olması da doğal.
.
Bunu bizi yönetenlerin düşünmesi ve önlem alması gerek.
19 yıldır iktidarda olanlar başaramadı, inşallah yeni birileri gelir de başarır.
.
İşte bu ahvalde gazetedeki haberleri okuyan gariban biri sizce ne düşünür?
.
Messi'nin Barcelona'da yıllık 138 milyon Euro brüt maaş aldığı belirtilirken yıldız futbolcunun sezonluk maaşının ise 65-70 milyon Euro arası olduğu kaydedildi.
.
7,5 milyon liralık Rolls Royce Cullinan marka arabayı test sürüşü için alan Acun Ilıcalı, kendisini görüntüleyen gazetecileri uyardı. Ilıcalı, “Sakın yeni arabası diye yazmayın, araba benim değil. Marka test sürüşü için 1 haftalığına bana verdi” dedi.
.
Türkiye'de çok sayıda futbolcunun menajerliğini üstlenen şirketin kurucusu ve CEO’su Mustafa Erdem Karagöl, Ankara'da lüks otomobiliyle “Drift yaptığı” görüntüler sosyal medyada tepki topladı. Ehliyetine el konulan Karagöl'e, 8 bin 353 TL para cezası uygulandı.
.
Ucuz olduğu için İBB’nin sattığı ekmeklerin kuyruğuna giren insanları düşününce, bu haberlerin nasıl iç acıttığını düşünmek bile istemiyorum.
Vicdan eğer sızlıyorsa, muhafazakâr geçinen iktidarın böylesi bir “Sızlaması var mı?” diye sormak geliyor içimden.
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözleri ile halktan oy isteyip iktidara gelenler, bu hadisi hatırlıyorlar mı?
***
MİLLET AÇ…
Yıllarca bu ülkeyi yöneten iktidar, hiç bu kadar köşeye sıkışmamıştı.
Yaptırdığı anketlerde bile kendi tarafının tepetaklak olduğunu görmemişti.
.
Ekonomik sebepler,
Açlık,
İnsanımızı iktidar hakkında düşünmeye zorladı nihayet.
.
Sürekli olarak “Torbadan tavşan” çıkarma konusunda uzman olan iktidarımızın bu seferki tavşanları Boğaziçi ve anayasa olsa gerek.
.
Kabine toplantısı sonrası tüm lokanta ve kafe sahiplerinin beklediği müjde yerine “Artık yeni anayasayı konuşmalıyız” gibi şu anda konuşulacak olan en son konuyu gündeme getirmek abes ile iştigal olsa gerek.
.
Millet aç beyler, aç!
Hükümetten;
Bir ışık,
Bir şevkat bekliyor.
Ama nerdeee…
.
Yılların verdiği tek adamlık ve tek başına iktidar alışkanlığı belli ki gerçekleri görmeyi engelliyor.
.
Halkın sesini de duymaz olmuşlar.
.
Vekiller ile başkan arasında ulaşılmazlıklar olunca durum böyle oluyor işte.
Halkın arasında dolaşmadan koltuktan alınan kararlar neticesi bu.
***
UÇTU, UÇTU, ÇATI UÇTU…
Boğaz Medyamızdan Ogün İnal’ın yaptığı canlı yayında öğrendik ki, Eğitim Fakültesinin yeni yapılan binasının çatısı uçmuş.
.
Haber halk arasında yayılınca kimse şaşırmadı iyi mi?
“Kim bilir hangi iktidar yanlısı müteahhit yaptı?” şeklinde cümleler kuruldu.
.
Öyle ya, Türkiye’de bu tip büyük ihaleleri genellikle 5 tanesi alıyor.
Zira,
Başkasının aldığını görmedik çok şükür.
.
Durum böyle olunca çatı uçmuş,
Yağmurda hastaneden sular akmış,
Yollar çökmüş,
Artık alıştık, kimse hayret etmiyor…
.
Aklıma gelmişken şunu da sormadan edemeyeceğim:
O kampüste yıkılan “Süleyman Demirel Kongre Merkezi” vardı, ne oldu?
.
Hani yerine yenisi yapılacaktı?
.
Madem yapmayacaktınız, neden orayı yıktınız?
.
Ey! Üniversite yönetimi!
Bize bir salon borçlusunuz, unuttuk sanmayın.
Ama lütfen yapılacaksa da çatısı uçmayacak şekilde olsun…
***
O NE DERSE, O…
Yeni gündemimiz anayasa…
Daha “Yenisinin yapılması” açıklanır açıklanmaz tartışılmaya başlandı bile.
.
Askeri vesayeti taşıyormuş,
Artık hitap etmiyormuş gibi sözler dolu.
.
Bunları diyen vekiller, başkanlar, bakanlar bu anayasaya göre seçildiler, ekmek yediler.
.
Şimdi beğenmiyorlar.
.
Erdoğan diyor ki:
“Esasen sorunların kaynağının 1960’tan beri hep darbeciler tarafından yapılan anayasalar olduğu açıktır. Ne kadar değiştirirsek değiştirelim bu vesayet izini silmek mümkün olmuyor.”
.
O kadar gündem varken şimdi anayasa konuşmak “Torba-tavşan” ilişkisine bağlanabilir.
.
Bu kadar çok şikâyet ettiği anayasa ile 19 yıldır tek başına iktidardasınız.
“Şimdiye kadar neredeydiniz?” Diye sormak lazım.
Parça-pinçik referandum ile değiştirdikleriniz de hep size yaradı nedense?
.
Diyelim mevcut anayasa o kadar can sıkıcı da buna ne demeli?
.
Erdoğan:
“Cumhur İttifakı’ndaki ortağımızla bu konuda bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz…”
.
Yani:
“Yeni anayasa Bahçeli’nin iki dudağının arasında.”
O,
“Evet” derse olacak,
“Hayır” derse olmayacak.
.
Yani akıllarda partilerin, STK’ların, birliklerin, sendikaların ve halkın katılımı veya önceliği yok,
Bahçeli var öyle mi?
“O ne derse o?”
.
Bize de şunu söylemek düşer:
“Anlaşıldı merkez…”
***
YENİ BİR BAŞLANGIÇ…
Yıl 2002.
Abbas Güçlü’nün sunduğu “Genç Bakış” adlı program.
Konuk: Erdoğan.
Üniversiteli gençler yeni siyasetçiye (o zamanlar) sorular soruyor.
Gençlere şu deniyor:
“İstediğinizi sorabilirsiniz…”
.
Gençlerden biri söz alıp sorusunu soruyor:
“Bildiğiniz gibi Türkiye’de gey ve eşcinsel vatandaşlarımız var. Bu vatandaşlarımıza Avrupa’daki gibi evlenme hakkı vermeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda kişisel olarak ne düşünüyorsunuz?”
.
Erdoğan cevaplıyor:
“Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Televizyon ekranlarında, zaman zaman muhatap oldukları muameleleri insani olarak görmüyoruz.”
.
M. Ali Brand’ın 1998 yılında yaptığı bir programında söylediği şu sözü var:
Erdoğan:
“Eyleme dönüşmediği müddetçe, ben fikri ve düşünceyi suç kabul etmiyorum.”
.
Rahmetli Demirel zamanında “Dün dündür, bugün bugündür” diye bir laf söylemişti.
.
Vay efendim!
Sen misin bunu söyleyen?
.
Yıllar boyunca temdit pilavı gibi önüne getirildi.
Yerden yere vuruldu
.
Ama o hiç kızmadı,
Çünkü lafın gerçek boyutu şuydu:
“Yeni bir başlangıç…”
.
Aslında bunu ima etmişti.
Kimse anlamamıştı…
.
Gelelim günümüze:
Haber şöyle,
İletişim Başkanı Altun, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ Çalışmaları Aday Kulübü'nün Rektör Bulu’nun kararıyla kapatıldığını duyurarak “Kutsal değerlerimizi ayaklar altına almaya çalışanlara karşı üniversite yönetimi meşru bir tasarrufta bulunmuştur” dedi.
.
Şimdi;
“Dün dündür, bugün bugündür” kalıbına uyan söylemlerden ve eylemlerden neyi anlamış olacağız.
.
“Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye” manasını mı?
Yoksa,
“Atı alan Üsküdar’ı geçti”yi mi?
.
Belki de Demirel’in kast ettiği:
“Yeni bir başlangıç…”