İnsani değerleri zayıflayan toplumlar, hep bir bahar arar ama baharı elinden kaçırdıktan sonra bir daha gelmesi imkânsızdır.

İnsani değerleri zayıflayan toplumlar, hep bir bahar arar ama baharı elinden kaçırdıktan sonra bir daha gelmesi imkânsızdır. Binlerce ulusun yeryüzünden silinişinin kökeninde insani değerlerin yitirilmesi yatar.
Yurdum insanı çağa kendini uydurayım derken insani değerlerinden hızla uzaklaşıyor. Yaşamın temel felsefesi haline gelen para yönetimi, hem ticarette hem de insan ilişkilerinde akıl almaz manzaraların yaşanmasına neden oluyor. Kültür erozyonunun önüne geçmek her geçen gün daha güç hale geliyor. Değersizliklerin kanıksanmaya başlaması ise ipin ucu kaçmak üzere olduğunu gösteriyor.
Mahkemeler garip kararlar veriyorlar. Güç ve siyaset adaletin aldığı karaları etkileyebiliyor. Sokaklar sabıkalılardan geçilmiyor.
İyinin ve doğrunun kıymetini artıran en önemli unsur yanlışların çokluğudur. Ancak bir toplumda belli alanlarda yanlışların artması ve kanıksanmaya başlaması insani değerlerdeki erozyonun bütünüyle kaybolmaya başladığını göstermektedir.
Memleketin dört bir yanında meydana gelen olayları medya kurumları manşetine taşımaya çalışıyor. Bazı olaylar adeta film gibi sunuluyor. Daha önceleri, taciz, tehdit, tecavüz, hırsızlık, adam öldürme ve yaralama gibi haberler gazetelerin üçüncü sayfa haberleri olarak geçerdi ve sayısı çok fazla değildi. Olayların failleri çok ayıplanır veya eleştirilirdi. Hatta çoğu zaman konu kapatılırdı. Bu tür konular çocukların yanında ise etkilenecekleri gerekçesiyle hiç konuşulmazdı.
Gerek internette gerekse yazılı ve görsel basında erkeklerin sapık eylemleri, sözlü veya fiili tacizleri haberlerin dörtte birine yaklaşmaya başladı. Hırsızlık vakaları, şeytana pabucunu ters giydiriyor. Hırsızlık ve dolandırıcılıkla ilgili yüzlerce şebeke çökertilmesine rağmen olayların ardı arkası kesilmiyor.
Liberal ekonomilerde kaynakların hakça ve adaletli bir şekilde paylaşımı mümkün değildir. Kapitalist sisteme yakın bir sistemdir. Kontrolün zayıf olduğu ülkelerde zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu uygulamalar yaygındır. Bir taraf zenginliğin engin sefasını sürerken, bir tarafta insani değerlerin zayıfladığı sosyal olarak çökmüş bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bunun önüne geçmek için eğitim yeterli olmamaktadır. Adaletin ve adil paylaşımın, güçlüden yana değil de haktan yana olan bir kamu yönetiminin etkilerini de vatandaşa göstermek gerekmektedir.
Sosyal yapı farklılığının yoğunlaştığı büyük şehirlerde artan insanlık dışı olaylar, insani değerlerin ne derece erozyona uğradığını göstermektedir.
Eğrilerin bir başka eğriyle örtüştürülmeye başlaması felaketin habercisidir. Oysa hiçbir kötülük diğer bir kötülüğe emsal teşkil etmemelidir. Adli önlemlerin artırılmasıyla çözüm bulmak, sadece suçluyu bir süreliğine suç işlemekten uzak tutmaktadır. Suç ve suç üretiminin kökenine inilememektedir. ‘Deveye sormuşlar’ atasözü ne yazık ki Anadolu kültüründe var ve suçluya, haksıza cesaret veriyor.