Bölücü terör örgütüne karşı sürdürülen operasyonlarda çok şehit verdik.
Bölücü terör örgütüne karşı sürdürülen operasyonlarda çok şehit verdik. Her sokağa, her aileye ateş düştü. Memleketin dört bir yanı kan ağladı. Acıları dindirmenin imkânı yok. O kadar çok acı hikâye kalıyor ki şehitlerimizin ardından yürek dayanacak gibi değil. Kimi yeni evli kimi evlenme tarihi belirlemiş gencecik yarınlar.
Semih’in hikâyesini okumaya yürek dayanmıyor. Yıllarca ne yaşadıklarını hayal etmek bile tüylerini diken diken ediyor insanın. Geçmeyen dakikalar, bilinmeyen yarınlar.
Bundan on yıl öncesinde şehit verdiğimiz polislerden Lâpsekili Bülent Emen, Facebook sayfasında “Allah düşmanın bile şereflisini versin” şeklinde bir paylaşımda bulunmuştu. Gerçekten ne zaman nereden çıkacağı belli olmayan bir görünmezle mücadelenin zorluğunu dile getiriyor. Bir ülkeyle savaşsanız düşmanı bilirsiniz.
Bu vatan için çaba sarf eden, milletin ve memleketin bütünlüğü için canını feda eden bütün şehitlerimizden Allah razı olsun. Mekânları Cennet olsun.
Terörle mücadelede milletin tüm kesimleri ortak paydada buluşmak zorundadır. Başka yolu yoktur. Siyaseten bir yerlere çekmenin bir anlamı yoktur.
Belli olmayan bir düşmana karşı milletin can güvenliğini, vatanın birlik ve bütünlüğünü korumak, görevlerin en zoru olsa gerek. Öncelikle kendi güvenliğini korumak zorunda olan güvenlik güçlerimizin ne kadar zor şartlarda görev yaptığını hemen herkes idrak edebilmektedir.
Çanakkale savaş alanlarını gezenler düşmanın şereflisini daha iyi anlamaktadırlar. Yaralıya kurşun sıkılmadığı, hatta tedavide yardımlaşıldığı tarihi bir gerçektir.
Terörle ilgili olarak hemen bütün tarihçiler ve sosyal bilimciler hemen her boyutuyla yorum yapmakta, olayları değerlendirmektedir. Ne hikmetse bir adım ileri gidilmiyor.
1993-1995 yılları arasında terör örgütüne karşı verilen silahlı mücadele bölgeyi teröristlerden temizlemişti. Nitekim 2007 yılına kadar, tam 12 yıl terör örgütünün tek bir karakola saldırısı olmamıştır. Ardından başlayan garip operasyonlar, Ergenekon, Balyoz ve benzeri garip dava, tutuklama ve güvenlik güçlerini yıpratma çalışmaları terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmüştür.
Demokratik açılım sürecinde terör örgütünün silahlandığını devletin üst yöneticileri dahi ifade etmiştir. Hatta yanıltıldıklarını söyleyenler de olmuştur. İnsanın aklına bunlar fetö aklıydı demek geliyor ama belli değil.
Bölücü örgütün özerklik ve bölünmeyle ilgili ideolojisinin hiçbir temeli yoktur. Halen bölge, devlete kazandırdığının on katını bütçeden almaktadır. Mesele Kürt meselesi de değildir. Gerçek sorun terörist örgüt ve dış bağlantılarıdır. Terörle Kürtlerin ilişkisi de yoktur.
Bölücü örgütün saldığı korkunun yenildiği yerde, aidiyetin güçlendiği yerde hiçbir örgüt dikiş tutturamaz.
Terörün en büyük hedefi olan milletin ve memleketin birliğini yıkmaya yönelik eylemlerinde dikkatli davranılmalıdır.
Milletin birbirine düşman olmasına izin verilmemelidir. Hedeflerinin önü kesilmelidir. Devletin öncelikleri netleşmeli ve kararları keskinleşmelidir. Yardım ve yataklık eden ülkelerle ilişkiler gözden geçirilmeli, günü kurtaran değil uzun vadeli işbirlikleri oluşturulmalıdır.