Milliyetçilik son yıllarda Avrupa dahil dünyanın bir çok yerinde revaçta olunca, Reis’in de bundan geri kalacağını düşünmek siyaset bilmemekle eşdeğer olurdu.
Milliyetçilik son yıllarda Avrupa dahil dünyanın bir çok yerinde revaçta olunca, Reis’in de bundan geri kalacağını düşünmek siyaset bilmemekle eşdeğer olurdu.
.
Siyasi yaşamına “Milli Görüş Gömleği giyerek” başlayıp, Erbakan hoca ile ayrı düştükten sonra epey bocalayan Reis, Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı’nın dediği gibi “Her maçı ayrı düşüneceğiz” taktiği ile yola devam etme kararı aldı.
.
Kimi zaman Milli Görüş,
Bazen Merkez sağ,
Bazen Sosyal Demokrat,
Milliyetçi,
İnsan hakları savunucusu,
AB’ci,
İleri özgürlükçü,
Serokçu,
Megrici,
Kısaca,
Her seçime göre bir taktik belirlendi.
.
Eeee?
Yanlış mıydı?
Hayır.
Durum ortada.
19 yıldır iktidar.
“Yiğidi öldür, hakkını yeme…”
.
Aslında bunu yapmak önemli değil,
Herkes yapabilir.
Amaaa…
Her defasında değişen bu taktikleri tribünlerdeki seyirciye anlatabilmek ve onlara yutturabilmek önemliydi.
.
Çünkü bir seçimde övdüğünüz politikayı,
Bir diğerinde yere batırabiliyordunuz.
.
Seyircinin:
“Galip gelelim Reis yıkılmasın da nasıl olursa olsun” düşüncesi olduğu müddetçe bu önemli değildi.
.
Herkes cebine koyacağı üç puana bakıyordu.
O üç puan futbolda puan tablosuna yazılacak bir rakam olsa da,
Siyasette eve götüreceği ekmek parasıydı çünkü.
.
Böylece Reis, kendisine “Fanatizm seviyesinde bağlı” bir seyirci ve destek topluluğu sağladı.
Bu oran yüzde 30-35 arasındaydı.
.
O sebeple,
Girdiği hiçbir seçimde bu oranın altına düşmedi.
Alacağı her oyu bu oranın üzerine koyarak seçimlerden galibiyetle çıktı.
.
Son durum ne?
.
Üzerine konulacak “Milliyetçi oyları” getiren Bahçeli’nin performansındaki düşüş ile oy potansiyelini Akşener’e kaptıran Reis’in, bir hamle yapması gerekiyordu.
.
Yaptı.
.
Müjde verecekti,
Can kayıpları meydana geldi.
İşler istediği gibi gitmedi.
.
Oylarına konmak için sabah akşam “Terörist” dediği parti için bir kapatma girişiminde bulunmayan Reis’in neden böyle davrandığı ise anketlerde ortaya çıktı.
.
Güneydoğu Anadolu’da oyların iki partide toplandığı biliniyor.
“Kapatılması halinde kime vereceksiniz?” şeklindeki sorunun cevabında çoğunluk “AK Parti” çıkmayınca iş karıştı.
.
Şimdi Reis, Pandemiye rağmen “Lebaleb” övgüsüyle bahsettiği kongrelere (ki daha önce online katılıyordu) şahsen katılarak partiliyi ayakta tutmaya çalışıyor.
.
“Millet İttifakı’nı” da bölmek için arka kapıdan çalışmalar yaptığı biliniyor ama diğer partilerin buna müsaade edip etmeyecekleri performanslarına bağlı.
.
CHP’yi HDP ile yan yana gelip teröristlikle, aynı zamanda FETÖ’nün sözcülüğü ile suçlayarak daha ne kadar politika üreteceklerine de şahit olacağımız belli oldu...
.
Böylece CHP’yi zora sokup, Milliyetçi Akşener’i “İttifaktan koparma” taktiğini deneyecekler.
.
Millet artık,
NATO’ya,
CENTO’ya,
FETÖ’ye filan bakmıyor.
Herkesin aklı cebinde.
.
Sandığa gidilirken şu anki ekonomik tablo olursa “Yandı gülüm keten helva…”
Söyleyeyim de, sonra “Deseydin bari…” demeyin.
Hala inanmazsanız da:
Zamanı gelince de hatırlatırım…
.
“Reis zorda” anlayacağınız.
Bakalım bu sefer önümüzdeki maça nasıl bir taktik ile hazırlanacak ve bunu (yüzde 30-35 hariç) Millete nasıl anlatacak?
Merakla bekliyoruz…
.
Seçim kozu olarak kullanacağı “1915 Çanakkale Köprüsü” için şimdiden pazarlama çalışmalarına başladığı da aşikâr.
.
Zira
Milletvekilleri her fırsatta köprüden bahsedip:
“Dünyanın en büyük asma köprüsü olacak. 1915 Çanakkale Köprümüzün yapımı hızla devam ediyor... Köprümüzle birlikte Çanakkale’miz gelişecek, büyüyecek ve her şey değişecek.” gibi twitler paylaşıyor. (Ama hiç Nusratlı tünellerinden bahsetmiyorlar?)
.
Köprü için araya girip “40.000 araç garantisini nasıl verdiniz?” diye soru sorsam bütün karizma buharlaşacak.
O sebeple sormuyorum…
***
HAYIRLI CUMALAR…
Şöyle güzelliklerin ruhuyla, huşu içinde nice günlere erişmeyi Allah bize en kısa zamanda nasip etsin inşallah.
.
Birbirimize kavuşalım,
Tokalaşalım,
Kucaklaşalım,
Koklaşalım,
Öpüşelim…
.
Yemek yiyelim,
Mangal yapalım,
Gezilere gidelim…
.
Güzel Allah’ım:
“Yanı başımızda durup da sarılamadığımız tüm sevdiklerimize bir an önce kavuştur bizleri ya rabbim…”
Amin!
.
İnanç kısmı oldukça yüksek iktidarımızın eşitlik, adalet gibi müjdelerini beklerken pek ses çıkmayınca, gittikçe karamsarlığa duçar olduk.
.
“Her işin başı adalet” diyerek bu mübarek günde bazı sözlere yer vermek istedim.
“Siz sevgili okuyucularım, hoşunuza gider de bir yere not alıp kullanırsınız” diye yazdım.
Yoksa başkasının üzerine alındığı filan yok…
.
James Madison adaletin devlet için ne kadar önemli olduğunu belirtmek için demiş ki:
“Adalet Devletin Amacıdır.”
.
Hz. Ömer’in mahkemelerde hâkimin başı üzerinde yazan meşhur sözü aynı anlamda zaten:
“Adalet Mülkün Temelidir.”
Buradaki “Mülk”:
“Devlet” tir.
Kime diyor?
Devleti idare edenlere,
Adaleti sağlayacaklara…
.
Adalet sağlanmazsa sistem çöker zaten.
Anonim bir söz bunu belirtiyor zaten:
“Suçlunun Beraat Ettiği Yerde Yargıç Hüküm Giyer.”
.
Georges Clemencau, sistemin çökmesi durumunda olacakları hatırlatıyor:
“Adaletsiz Bir Ülke Mezbahadan Başka Bir Şey Değildir.”
.
Montaigne ise bunu teyit ediyor adeta:
“Adaletin Olmadığı Yerde Ahlak da Yoktur.”
.
Her şey boşlanır, adalet umursanmazsa başa gelecekleri Anonim bir söz şöyle açıklamış:
“Adaletin Küçüldüğü Ülkelerde, Büyük Olan Artık Suçlulardır.”