Genel Müdür, öğle arasında yeni atandığı kurumun lokalinde fıkra anlatıyordu.

Genel Müdür, öğle arasında yeni atandığı kurumun lokalinde fıkra anlatıyordu.
Çevresindekiler de yerlere yatarcasına abartılı bir şekilde kahkahalarla gülüyordu.
Anlatılanlara kayıtsız kalan birini fark eden genel müdür yanına gidip sorar:
-“Sen neden gülmüyorsun, anlamadın mı espriyi?”
Aldığı cevap çok anlamlıydı:
-“Ben sizin kurumunuzda çalışmıyorum ki…”
 
***
Kumkapı balıkçılarından biri bağırıyor:
-“Canlı balık, canlı balıııııııık!”
Yaşlı bir teyze yaklaşıp soruyor:
-“Evladım balıklar taze mi?”
Balıkçı:
-“Canlı balık, canlı balık...”
Yaşlı teyze tekrar soruyor:
-“Evladım balıklar taze mi?”
Balıkçı:
-“Teyze, Allah aşkına kafa mı yapıyorsun benimle? Canlı diyorum ya işte!”
Der demez teyze soruyor:
-“A evladım, ben de canlıyım ama taze miyim?”
 
***
Babama “Evlatlık mıyım?” diye sordum.
“Öyle bir şey olsa seni mi seçerdik” dedi.
 
***
Bir dram artisti çok ünlü bir komedi sanatçısı ile alay ediyordu:
-“Milleti güldürmenin ne değeri var, anlayamıyorum. Zor olan ağlatmaktır, ben onu yapıyorum.”
Komedi sanatçısının cevabı şu oldu:
-“Senin yaptığını soğan da yapar. Bana milleti güldüren bir sebze gösterebilir misin?”
 
***
Kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş.
Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-“Ey ağaç! Sen kaç ayda bu hale geldin?”
-“On yılda” demiş kavak.
-“On yılda mı?” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-“Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak.”
-“Doğru” demiş ağaç.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşümeye başlamış sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-“Neler oluyor bana ağaç?”
-“Ölüyorsun” demiş kavak.
-“Niçin?” diye sormuş üzülerek kabak.
-“Benim 10 yılda geldiğim yere, 2 ayda gelmeye çalıştığın için.”
 
***
Satış müdürü, teknik müdüre:
-“Sana istediğin kadar yardımcı eleman vereceğim, yeni yazılım projesini 3 hafta sonra masamda istiyorum.”
Bu iş bilmezliğe canı sıkılan teknik müdür, satış müdürüne demiş ki:
-“Peki ama ben size 9 kadın versem, 1 ay sonra benim kucağıma bir bebek verebilir misiniz?”
 
***
Mütercim ve yazar Ronald Knox bir keresinde bilim adamı John Haldene ile dini bir sohbet yapıyordu.
Haldene şu mantığı yürüttü:
-“Milyonlarca gezegenin bulunduğu bir evrende, bunlardan en azından birinde, hayatın tesadüfen ortaya çıkması kaçınılmaz değil midir?”
Knox şöyle cevap verdi:
-“Bayım, eğer Scotland Yard polisi bavulunuzda bir ceset bulsaydı, onlara: ‘Dünyada milyonlarca bavul var, birinde ceset bulunması kaçınılmazdı’ mı derdiniz? Sanırım yine de onu oraya koyanın kim olduğunu bilmek isteyeceklerdir.”
 
***
Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, dudakları susuzluktan kurumuş bir adama rastlamış.
Adam bunu görünce su istemiş.
Devesinden inip ona su vermiş.
Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış.
Bedevi arkasından bağırmış:
-“Tamam deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!”
Bu isteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp nedenini sormuş:
-“Eğer anlatırsan”, demiş bedevi, “bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler.”
 
***
Resim sergisinin açılışına gelen Kültür Bakanı, önünde durduğu tablodaki adamı parmağı ile işaret ederek,
-“Bunun yüzü çok kızarmış, neden?” dedi.
Ressam;
-“Haklısınız”, dedi dişlerini sıkarak ve devam etti; “Bu önemli bakanlığın kimlere kaldığını gördüğü içindir.”
 
***
Timur’la Nasrettin hoca gezerken Timur:
-“Hoca ben bir köle olsaydım bana kaç akçe biçerdin?”
Nasrettin Hoca:
-“15 akçe biçerdim.”
Timur sinirlenir ve
-“Hoca senin dediğini kulağın duyuyor mu, benim üstümdeki peştamal 15 akçe eder.”
Hoca:
-“Ben zaten bu fiyatı peştamala biçmiştim” der
 
***
Üzerindeki kıyafet ve davranışlarından köyden geldiği belli olan bir adam, son dakikada yetiştiği trene binmiş.
Bindiği vagon dolu olduğu için oturacak yer bulamamış.
Diğer vagonları da tek tek dolaşmış, hepsi dolu.
Tam umudunu kestiği sırada vagonlardan birinin boş olduğunu görmüş ve “Milletvekillerine aittir” yazısını da fark etmeden, girip oturmuş. Biraz sonra, biri gelmiş ve adama çıkışmış;
-“Ne işin var burada, çabuk kalk!.. Burası, benim yerim!”
-“Nereden senin oluyormuş, para verip bileti mi aldım? Burası da boştu, niye kalkayım?”
-“Bak arkadaş, su levhaya dikkat etsene burada ‘Milletvekillerine aittir’ diye yazıyor. Ben milletvekiliyim, sen kimsin?”
-“Hadi oradan be! Sen milletin vekili isen ben de aslıyım. Milletin aslı varken, vekilin ne işi var!”

 
***
Adam, kitapçı dükkânındaki bayan tezgâhtarla dalga geçmek için sormuş:
-“Hanımefendi ‘Evin Reisi Erkektir’ adlı kitap var mı?”
Tezgâhtar bayan gülümseyerek cevaplamış:
-“Maalesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz”
 
***
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani’ye:
-“Bende dünyayı görecek göz mü kaldı?” diye şikâyette bulununca,
Söz eri Seyrani cevaplamış:
-“Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyaya da bakılacak surat kalmadı.”
 
***
Bir gün küçük çocuğun birisi parkta bir bankın üzerinde oturmuş şekerlerini yiyormuş.
Yaşlı adamın birisi gelmiş çocuğun yanına oturmuş:
-“Evladım, bu kadar şeker yersen bütün dişlerin dökülür.”
Çocuk:
-“Bak amca! Benim dedem yüz on yaşına kadar yaşadı” demiş.
-“Yaa! Deden de mi çok şeker yiyordu?”
-“Hayır amca! Her şeye burnunu sokmuyordu...”
 
***
Garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken “Av meraklısı ve zalim” olan bey, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardı.
Dervişle selamlaştılar.
Aksilik bu ya o gün hiç bir şey vuramadan dönerler.
Bey çok sinirlidir:
-“Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana!”
Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar.
Bey kükrer:
-“Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!”
Derviş, beye şöyle der:
-“Beyim dur hele! Benim de diyecek iki lafım var. Sabah selamlaştık. Ava gittiniz. Uğursuz olan beni gördünüz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise sizi gördüm, kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuz?”
 
***
Ahmet Almanya'da çalışıyormuş.
Bir gün Alman arkadaşı Hans, Ahmet’e:
-“Siz Türkler sadece para için çalışıyorsunuz. Ama biz Almanlar onurumuz için çalışırız” demiş.
Ahmet gerinerek cevaplamış:
-“Haklısın Hans… Herkes neyi eksikse onun için çalışır…”
 
***
Adam barda gördüğü güzel bayanla konuşmanın yollarını arıyordu.
Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve:
-“Biraz konuşabilir miyiz, acaba?” Dedi.
Kız birden haykırdı:
-“Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!”
Adam utancından yerin dibine girmişti.
Herkes ona bakıyordu.
Gitti ve masasına oturdu.
Bir süre sonra kız ona yaklaştı.
Gülümseyerek:
-“Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyordum” dedi.
Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
-“Neee? Gececi 200 dolar mı? Deli misin sen?”
 
***
Tiyatroda, ünlü oyuncu rolü gereği uşaklarına bağırır.
-“Atımı getirin!”
O sırada münasebetsiz bir seyirci;
-“Eşek olsa olmaz mı?” diye seslenir.
Oyuncu hiç istifini bozmaz:
-“Hay hay! Buyrun beyefendi…”
 
***
BİLMECELER
Alın biraz daha eğlence:
Soru: Erkeklerin kız arkadaşlarıyla eşleri arasında ne fark vardır?
Yanıt: 20 yaş.
.
Soru: Erkeğin kalbine giden en kısa yol nereden geçer.
Yanıt: Yeterince uzun bir bıçakla iki kaburganın arasından.
.
Soru: Erkekler neden park yerine benzer?
Yanıt: İyi olanların hepsi kapılmıştır.
.
Soru: Kadınlar neden kibar, nazik, hassas, ince ruhlu erkek bulamaz?
Yanıt: Çünkü o erkeklerin, kankaları vardır.
.
Soru: Bir pil ile bir kadın arasında ne fark vardır?
Yanıt: Pilin bir tarafı mutlaka pozitiftir.
.
Soru: Kocanızın öldüğünü nasıl anlarsınız?
Yanıt: Televizyonun uzaktan kumandası artık sizin elinizdedir.
.
Soru: Erkek kredi kartının çalındığını neden polise haber vermez?
Yanıt: Hırsız karısından daha az harcayacağı için...
.
Soru: Erkek neden karısının elinden tutar?
Yanıt: Bıraktığı anda kadın alışverişe gideceği için...