“Bizim zamanımızda” diye başlayan cümleleri duyunca, gençler olarak “Offf! Bıktırdı ama…” diyerek, içimizden tepki gösterirdik büyüklerimize.

“Bizim zamanımızda” diye başlayan cümleleri duyunca, gençler olarak “Offf! Bıktırdı ama…” diyerek, içimizden tepki gösterirdik büyüklerimize.
.
“Hay sizin zamanınızın” şeklindeki tepkiler de şimdi bizlere yapılıyor.
Yaşlandık galiba…
.
Bizim zamanımızda okula gider, arkadaşlarımızla beraber ders çalışır, eğlenirdik.
Kantine gidip çay içerken sohbetler eder, hocalarımızla istişare ederdik.
.
Neredeler şimdi:
Hani okul?
Hani arkadaş?
Hani kantin?
Hani hoca?
.
“Üniversiteler açılsın, sınıfta kalmaya razıyım” diyen öğrenciler dolu etrafımızda.
.
Bizim torun “Arkadaşlarımla hiç kavga etmeyeceğim, yeter ki açılsın okulumuz” diyor.
.
Veliler “Bilemedik öğretmenlerin değerini, ne zormuş ders çalışmak bu çocuklarla” diyor.
.
İşte bu düşünceler içinde bizim gazetede bir haber çıktı.
Tam da anlatmak istediğimle ilgili.
.
Bildiğiniz üzere üniversite yönetimleri aldıkları kararla yüz yüze eğitim kararı yerine uzaktan eğitime devam etmek yönünde karar verdi.
.
Vermesine verdi ama öğrenciler bu karara oldukça tepki gösterdiler.
.
Öğrenciler strese girdiklerini belirterek, “Çok kötü bir karar keşke hibrit şekilde diğer benzer ülkelerdeki gibi seyreltilmiş yani bir gün ders bir gün ara ile açılsaydı” dediler.
.
Öğrenciler kendileri ile yapılan röportajlarda düşüncelerini şöyle belirtmişler:
“Evde olmak güzel hoş da belli bir sınırı var, her şeyin bir ölçüsü var, artık katlanmaz hale geldim. Bu böyle devam ederse hepimizin bir rehabilitasyona ihtiyacı olacak bu onu gösteriyor.”
.
“Evde özellikle ortamı olmayanları düşünün, benim odam var hadi, odası olmayan kardeşiyle kalan arkadaşlarım zaten kaliteli bir eğitim alamıyor. Buna eğitim denilirse tabii bu daha çok sadece kendimizi kandırmaktan ibaret bir şey oldu.”
.
“Çoğu dersi veremiyorum, arkadaşlarım ile toplanıp bir ders çalışamıyoruz. Ödevleri tek başımıza yapıyoruz yetersiz kalıyor, düşük not alıyoruz.”
.
“Bu süreçte öğrendiğim ne var derseniz, üniversite sadece ders notları ders ve sınav değildir, bunu öğrendim, yani öğretmen ile temas kurmak göz teması kurmak, arkadaşlar ile dersten önce sohbet etmek sınıfta hazırlanmak, sosyalleşmek ve benzeri şeyler bunları yapamıyoruz şimdi bu süreç bize her şeyin önemini öğretti, şaka gibi ama hayatımızı baştan sona değiştirdi.”
.
İşte geleceğimizi yönetecek öğrencilerimizin halet-i ruhiyesi.
En akılcı çözüm, seyreltilmiş öğretim gibime geliyor.
Senatolar bu öğrencilerin sesini duyarlar da gençlerimiz rahat ederler…
 
***
EYLÜLDE GEL
Sen, sen, sen
Sen bir ömre bedel
Yok, yok, yok
Gitme, gitme gel
Eylülde gel,
Eylülde gel…
.
Bu şarkıyı bilmeyeniniz yoktur sanırım.
.
Dönemin meşhur şarkısı “Eylülde gel” listeleri sarsmış ve herkesin diline pelesenk olmuştu.
.
Bu şarkının kahramanı ise Alpay’dı (Nazikoğlu).
.
Ayrıca “Fabrika kızı” adlı eseri yine listeleri sarsarak oldukça sükse yaptı.
.
Mütevazı yapısı ile dinleyenlerin gönlünde taht kuran Alpay, şöhretini bu iki şarkıyla yıllarca sürdürdü.
.
Bunca sözün arkasından konuyu nereye bağlayacağımı gündemi takip edenler anlamıştır sanırım.
.
Zira konu şarkılar değil Alpay’ın bizzat kendisi.
.
85 yaşındaki Alpay geçtiğimiz günlerde 1996 yılında hayatını kaybeden Zeki Müren ile ilgili, “On kulağım olsa biriyle Zeki Müren dinlemem. Zeki Müren abartılı üslubu ve Türkçesiyle Türk Sanat Müziği’ni katletmiştir. Ölçüsüz tavırlarıyla Türkiye’de kötü örnek olmuştur. Kendi kendisini ‘Sanat Güneşi' ilan etti. Herkes ‘Ne hokkabazlık yapacak?’ diye programa giderdi. Çok alkış alanları kovdururdu” deyiverdi.
.
Alpay’ın Zeki Müren’e yaptığı yakıştırma karşısında onun hayatı ile ilgili bir araştırma yaptım.
.
Bakın İnternet ne diyor?
.
“Türk şarkıcı,
Besteci,
Söz yazarı,
Oyuncu ve
Şair.”
.
Ayrıca:
“Klasik Türk Müziğinin en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilir. Sanata olan katkılarından dolayı 1991 yılında ‘Devlet Sanatçısı’ unvanıyla ödüllendirildi.”
.
Ayrıca:
“Türkiye’de verilmeye başlanan Altın Plak Ödülü'nün de ilk sahibi olan sanatçı, müzik yaşantısı boyunca:
Altı yüzü aşkın plak ve kaset doldurmuş,
Üç yüzü aşkın şarkı besteledi.”
.
“18 filmde oynadı.”
.
“Sanat hayatına, saz heyetine tek tip kıyafet giydirmek ve ‘T’ podyum kullanmak gibi çeşitli yenilikler getirdi.”
.
“Zeki Müren Burs Fonu'ndan 20 yılda 2.631 öğrencinin yararlandı.”
.
“Vasiyetinde tüm mal varlığını Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfına bıraktı. TEV ve Mehmetçik Vakfı, 2002 yılında Bursa’da Zeki Müren Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi'ni yaptırdı.”
.
“Sanatçının Bodrum’da son yıllarını yaşadığı evi Kültür Bakanlığı'yla yapılan protokol ile Zeki Müren Sanat Müzesi'ne dönüştürüldü.”
.
Bu sanatçıya laf atmak için biraz düşünmek lazım gibime geliyor.
İnsanı kıyafetleriyle, yaşantısıyla mahkûm ederek sanatçı kişiliğini gözardı etmek biraz ayıp oluyor sanki.
.
Nihayetinde gelen tepkiler ardından Alpay:
“Tamamen samimi hislerimi ifade ettim. Hissettiğim duyguları aktardım. Herkes herkesi sevmek zorunda değil” açıklamasını yapmak zorunda kaldı…
 
***
KOMPLO MU?
Şöyle uzaktan bakınca işin rengi başka gözüküyor.
.
Hangi işin?
.
Bence son aylarda yaşadıklarımız, Erdoğan’ın siyaseten en çok darbe aldığı dönem olarak yazılabilir.
.
Bakın:
Damat istifa etti.
Ettikten sonra ekonomi rayına girer gibi oldu, dolar düştü.
Kötü gidiş damada yazıldı.
İstifa ederken “At izi, İt izi” gibi anlamsız bir cümle kullandı.
.
Kongreler kısıtlamalara rağmen lebalep olarak yapıldı.
Tepkiler üst üste geldi.
.
Kalabalık cenazeler düzenlendi ve kendisi katıldı.
.
Binali Yıldırım’ın 4 yıl önce yaptığı konuşma kendisine yaptırıldı.
Büyük skandal sayılır.
Haberi var mıydı?
Sanmıyorum.
.
Danıştay 6. Dairesi, Atatürk Orman Çiftliği gibi tarihi SİT alanlarda kamu binası yapılabilmesinin önünü açan 271 sayılı İlke Kararı’nın iptaline karar verdi.
Bu karar Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin yapımı ile ilgili şüpheleri doğuruyor.
.
Bu ekonomik zorluklar içinde uzay programı açıklamak oldukça riskliydi ve gereken etkiyi yapmadı zaten.
.
Müjde vereceği açıklattırıldı ama sonuç hüsran oldu. Beklenti tepkiye dönüştü.
.
Başkan yardımcıları kendilerine hakim olamayıp, vatandaşa hakaret edercesine cümleler sarf ediyorlar.
.
İl kongrelerinde ısrarla tek aday çıkarma çabaları hem partililer hem de seçmen tarafından hoş karşılanmıyor.
.
Tüm bunları peşpeşe yaşayınca insan şöyle düşünmeden edemiyor:
19 yıldır partisini tek başına iktidara taşımış bir genel başkan, bu kadar hatayı üstüste yapar mı?
.
Tecrübeli bir siyasetçinin “Kör parmağım gözüme” diyemeyeceği şeklinde yaşanan bu olayları görmemesi mümkün değil.
.
Öyleyse şu geliyor aklıma:
Reis’e bir komplo mu kuruluyor.
.
Veya
İktidar sarhoşu içinde olan Reis bunları görmüyor mu?
Etrafında bunları kendisine açıklayan, anlatan kimse yok mu?
.
Seçimlerde tüm bu olanlar muhalefet partileri tarafından gündeme getirilirken, iktidar hangi savunmayı yapacak?