Türkiye geçtiğimiz günlerde en önemli bilim insanlarından birini yitirdi.

Türkiye geçtiğimiz günlerde en önemli bilim insanlarından birini yitirdi. Youtube’da yüzlerce programı var. Toplumun her yerine dokunuyor. Doğan Cüceloğlu’nu vakit buldukça izlemek, dinlemek gerekiyor. Harika tespit ve örneklerle insanın farkına varmadığı insan davranışlarının kökenine iniyor. 
Kazanılmış başarısızlık hastalığı veya öğrenilmiş çaresizlik hastalığı olarak bilinen rahatsızlık kişide sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan ruh hali olarak tanımlanmaktadır.
Bu rahatsızlık insanlarda zamanla oluşan başarısızlıklar karşısında kişinin bir şeyleri başarma isteğini günden güne kaybetmesi sonucunda, belli bir konuda veya genel olarak başarısız olacağına dair bir inanç geliştirmesi ile kendini göstermektedir. Bu davranış şekli 1960’lı yıllarda Seligman’ın öğrenme ve korku arasındaki ilişkileri incelerken tanımladığı bir hastalıktır.
Martin Seligman'ın deneyleri ve öğrenilmiş çaresizlik teorisi, zaman içerisinde üniversitelerde bilim dalı halini almıştır.
Seligman ve meslektaşları, köpeklerle birlikte başladıkları deneylerde, ilk fazda hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verilmeyen köpeklerin, çaresizliğe şartlandıklarını, deneyin ikinci fazında hoş olmayan bir durumdan kaçma seçeneği verildiğinde de bu fırsatları kullanmadıklarını görmüşlerdir. Deneyler birçok hayvanda test edilmiş ve benzer sonuçlar gözlenmiştir.
İnsanların davranış şekillerinin farklı olması beklenir, ancak benzer davranışlar gösterdikleri tespit edilmiştir.
Kavramın bilim dünyasına kazandırılmasından sonraki süreçte, yine Martin Seligman'ın yaptığı deney ve incelemeler sonucunda, kendisi deneyip başarısız olan bireylerin (iyi niyetle deneyim aktarımı düşüncesiyle de olsa) çevrelerindeki diğer bireylerin benzer denemeyi yapmalarını engellemeye başladıkları sonuçları da görüldü.
Öğretilmiş çaresizlik ve kaybetmişlik kültüründe, çevre tarafından bireylere neleri yapamayacakları o kadar güçlü bir biçimde aktarılır ki, bireyler içindeki başarma güçlerine, önlerindeki fırsatlara ve karşılaştıkları koşullara bakmaksızın, hiçbir denemede bulunmadan peşinen kaybetmeyi kabullenmektedirler. Kişi böyle bir durumda depresyona yakın bir ruh hali içine girebilmektedir.
Ne kadar ders çalışırsa çalışsın sınavdan düşük not alan bir öğrencinin, nasıl olsa yüksek not alamayacağını kabullenmesi ve ders çalışmaktan vaz geçmesi öğrenilmiş çaresizliktir. Öğrenilmiş çaresizlikte pasiflik söz konusudur. Ayrıca öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olan birinde, pekiştireç ve cezadan kaçmaya isteksizlik vardır. Burada çaresizlik öğrenilmektedir. Bu tip insanlar depresif durumda oldukları için hedeflerine ne olursa olsun yapamayacağım mantığıyla yaklaşmaktadırlar.
Öğretilmiş çaresizlik, bireye çevresi tarafından yüklenmektedir. Özellikle anneler gelişme çağındaki çocuklara kaybetmişlik duygusunu adeta yerleştirmektedirler.
Rahmetli Doğan Cüceloğlu, bir söyleşisinde, annelerin çocuklarına gün içerisinde elleme, dokunma, geri dur, yapma, sana göre değil gibi kelimeleri defalarca kullandığını ve çocukların kaybetmişlik duygusu içinde yetiştirdiklerini anlatıyor.
Mücadele, savaşma, çalışma, başarma duygularının anne eğitiminde güçlendiği dikkate alınırsa, çocukların başına bir iş gelmesin diye uğraşan annelerin aslında denemeye bile cesareti olmayan çocuklar yetiştirdiklerini unutmamak, baştan kaybetmeyi kabul etmiş bireylerin de iş başarılarının olmadığını bilmek gerekiyor.