Nihayet beklenen “Gevşeme” açıklandı.

Nihayet beklenen “Gevşeme” açıklandı.
Bazı bilim adamlarının aksi bir uygulama ile “Tam kapanma” beklentisine karşılık risk seviyelerine göre illerde “Gevşemeler” ilan edildi.
.
Çanakkale için herkes “İyiyiz canım, bize dokunmazlar, hastanede kimse kalmamış” gibi dedikodular dolaşsa da, ilçeler ve köylerdeki karantinalar Çanakkale merkezini de etkiledi.
.
Böylece tabloya İl bazında bakanlar Çanakkale’yi “Yüksek Risk Grubunda” ilan etti.
.
Durum böyle olunca,
Genel yasaklar haricinde:
Pazar günleri sokağa çıkmak yasak,
Ortaokullar yasak,
Liseler sadece yüzyüze sınav serbest,
Halı sahalar yasak,
Yüzme havuzu yasak,
Nikâhlar 50 kişi ve 1 saat olacak,
Genel kurullar 300 kişi olacak gibi uygulamalarla karşı karşıya kaldık…
.
Hani tarihte bize sürekli anlatılan şöyle bir “Söylem” vardı:
“Aslında biz kazandık ancak, Almanya yenilince biz de mağlup sayıldık…”
.
İşte şu Pandemi uygulaması aynı böyle:
Aslında merkezde bir vaka yok, ancak çevre köylerimizdeki vakalar bizi “Yüksek Risk Grubuna” soktu.
.
Lokantalar sabah 07.00, akşam 19.00 arasında hizmet verecek.
Yani akşamcılar hüsrana uğradı.
.
“Açarım rakımı, döşerim mezemi sonrasında bakarım keyfime” şeklindeki beklentileri kursaklarında kaldı.
Akşam yedi oldu mu tıpış tıpış doğru eve…
.
Neyse, cumartesiden bari yasak kalktı.
Neydi o ayol 2 gün kapanma.
Bizim yaş grubu için önemli olan spor kısmını yürüyüş yaparak rahatlıkla yapabileceğiz demektir.
.
Ancak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Kontrollü normalleşme” döneminin başlamasıyla birlikte “Yeni ve daha yoğun bir denetim modeline” geçileceğini duyurdu.
.
O sebeple “Oh be!” diyerek maskeyi, mesafeyi ve temizliği sakın ihmal etmeyin.
Denetime takılıp 3 bin lira ceza yemeyin.
.
Ne diyelim,
“Allah beterinden saklasın.
Şu günler bir an önce geçse de, normal hayatımıza kavuşsak.”
 
***
SİYASET SÜT LİMAN
Gündem oldukça yoğun.
Çanakkale tarafında sadece Pandemi hakim.
Siyaset anlamında ortalık “Süt liman…”
.
Sosyal Konutlar Projesi,
Sarıçay,
Cennet Otoparkı,
Belediye Binası,
Gibi konuların gündeme gelmesinden,
Bunlara her defasında üşenmeden cevap verilmesinden vatandaş sıkıldığı için,
Yeni gündem yaratamayanlar sahnede pek rol almıyor.
.
Hizmet noktasında,
Sadece köprü inşaatı için:
Kedi yolu açıldı,
Tel geldi,
Boğaz kapatıldı,
Tabliye bloklarının 23 tanesi geldi, gerisi yolda,
Haberleri var.
.
Gestaş’ı anlatan yok,
Nusratlı Tünellerini soran yok,
Yıkılan Mehmet Akif Ersoy Kütüphanesi projesini takip eden yok,
Üniversiteyi Çanakkale’ye kazandıran Süleyman Demirel’in ismi hala ortada yok,
Yıkılp, yerine yenisi yapılmayan “Kongre Salonu”nun hesabını soran yok…
.
Böyle olunca siyaset kendi halinde gidiyor.
.
Kısaca özetlersem:
“Garp cephesinde yeni bir şey yok…”
 
***
HERKES HESAP VERMELİ
Ancak,
Genel siyaset öyle mi?
.
Ortalık karışık.
.
Kırk yıldır sandıkta saklı kalmış (2014) HDP-Kobani ilişkisini iktidar ortaya çıkarıverdi.
.
Bu partiyi terörle bağlantısı olmakla suçluyor.
Haklı mı?
Evet.
Bir parti yöneticilerinin terörle ilişkisi varsa müdahale edilmeli.
.
İşin sıkıntı tarafı şu.
Adam sorarlar:
“Neden şimdi?”
“7 senedir aklınız neredeydi?”
.
Ben parti kapatılasından çok, o partide terörle ilişkili (kim olursa olsun) yargı önünde hesap vermesini ve ibret olacak gereken cezayı almasını düşünüyorum.
.
Parti kapatmakla seçmeni ceza verileceğini, savunurum.
.
İnsanları ayrıştırmak yerine, birleştirme noktasında hareket etmenin bu vatan için daha faydalı olduğuna da inanıyorum.
.
Kendi siyasi geleceği için böylesi bir siyaset güdenlerin gerekli cevabını seçmenlerden sandık başında kullanacakları oylardan alacağını da biliyorum…
.
Siyaset tamam da, tehlikeli sularda pek yüzmeyelim…
 
***
UÇUYORUZ
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Türkiye bir uzay ülkesi, ülkemizde uzay alanında gelişmiş çok önemli kabiliyetler var. Biz de Türkiye Uzay Ajansı'nın hazırladığı Milli Uzay Programı ile bu kabiliyetleri bir araya getirerek tam bir koordinasyon içerisinde önemli hedefler belirledik” demiş.
.
Hakikaten “Uzay Ülkesi…”
“İktidar ve bakanları dahil herkes durmadan uçuyor…”
 
***
MUHALEFET YOK
Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Eski Türkiye yasakların, yoksullukların ülkesiydi; kavga, kaos, huzursuzluk vardı. Bugünün Türkiye’si, özgürlüklerin, özgüvenin, büyümenin, barışın, kalkınmanın ülkesidir...” demiş.
.
Haklı mı?
.
Önce bir maziye bakalım:
Kendisi,
“Yolsuzluk,
Yoksulluk ve
Yasakları kaldıracağız” diyerek “3Y Parolası” ile 2002 yılında iktidara geldi değil mi?
.
Evet…
.
Peki şimdi?
.
Yolsuzluk var mı?
Yoksulluk var mı?
Yasaklar var mı?
.
Var.
.
Hatta artmış bile…
.
Peki, 19 yılda ne değişmiş?
.
Hiçbir şey…
.
“Tamam da kardeşim madem değişen bir şey yok, o halde 19 senedir bu halk bu iktidara neden oy veriyor?”
.
Cevap kolay:
“Muhalefet olmadığı için. Eğer Süleyman Demirel gibi biri olsaydı, bu iktidar 3 gün dayanamazdı…”
 
***
KIRMIZI SEVER MİSİNİZ?
Pazar günü belgesel türü bir program izliyorum TV’de.
.
Adamlar İsrail’de insan üzerinde soru-cevap şeklinde bir araştırma yapıyorlar.
.
Kafede oturan birinin masasına müsaade isteyip oturduktan sonra soruyu soruyor:
“En çok hangi rengi seversiniz?”
Cevap geliyor:
“Kırmızı…”
“En çok kırmızı mı?”
“Evet.”
“Peki, size 50 Şekel versem bu kararınızdan vazgeçer misiniz?
“Hayır.”
“Peki 200 Şekel versem?”
“Aslında yeşili de severim” diyor ve parayı alıyor.
.
Birçok örnek yaptılar ve hepsi fikrinden vazgeçti.
Böylece insanların sosyal yaşam tercihlerinden
“Menfaatleri karşılığında” vazgeçebildiklerini gösterdi bu araştırma.
.
Araştırmanın diğer tarafına geçerek insanlara şu soruları sordular:
“Tanrıya inanıyor musunuz?”
“Evet…”
“Peki, size 50 Şekel versem ‘İnanmıyorum’ der misiniz?”
“Hayır.”
“Peki size 500 Şekel versem?”
“Hayır.”
“2000 Şekel?”
“Yüz bin Şekel de verseniz inancımdan vazgeçmem…”
.
Bu soruyu sordukları insanların hemen hemen hepsi bu cevabı verdi:
“Vazgeçmem…”
.
Böylece insanların inanç konusunda ne kadar sağlam durduklarını ispat ettiler.
.
Aynı araştırma bizde olsaydı ne olurdu?
Bence pek farklı olmazdı.
.
Ancak toplumun inanç konusundaki bildiklerinin, Kuran’ın istekleriyle örtüşmediğini de belirtmek isterim.
.
Nereden biliyorum:
Çünkü 84.384 Camisi olan bir ülkedeki,
“Taciz, tecavüz, hırsızlık, yolsuzluk, yol kesme, adam öldürme” olaylarının çokluğundan.
.
Hacı, hocanın eline kalmış bir toplumun inançlarının acilen güncellenmesi lazım.
.
Zira, inancın siyasete alet edildiği şu günlerde buna çok ihtiyacımız var…
 
***
O NE DERSE O
Seçimlere daha çok varken, sürekli “Seçim” konusunun gündeme gelmesi siyasetçileri geriyor.
.
Muhalefet “Haydi” derken,
İktidar “Yok öyle bir şey” diyor.
.
Olası bir erken seçim için hazırlıklı olma durumunda olan iktidar, oldukça sıkışık durumda.
.
“Tencere tavanın iktidarı düşürdüğü” bal gibi bilinirken,
Vatandaşın hali belliyken,
“Biz her türlü seçime hazırız” demek gerçeklerle bağdaşmıyor.
.
O sebeple,
Olası bir erken seçimde çıkış yolu arayan iktidarın düşünceleri arasında “Cumhurbaşkanlığı ile Parti başkanlığını ayırmak olduğu” kulislerde konuşuluyormuş.
.
Elbette siyaset bu.
Muhakkak sonuçlarının ne olacağı hakkında bir araştırma yapılmıştır.
.
Ancak,
Siyasi tarihimizde partisini bırakıp Cumhurbaşkanı olan liderlerin partilerinin akıbetleri de ortadadır.
.
Erdoğan’ın da uygulayacağı “Ayırma seçeneğinin” geçmişte partilerin başına gelen aynı akıbeti doğuracağından kimsenin şüphesi olmasın.
.
AK Partililerin “Kesinlikle istemediği” konuşulurken, bu fikrin “Muhalefet tarafından” iktidarı sallamak için ortaya atıldığı söyleniyor.
.
Son söz Erdoğan’da.
O ne derse o.