Siz Deli Dumrul hikâyesini bilir misiniz?

Siz Deli Dumrul hikâyesini bilir misiniz?
Eh, yaşı azıcık fazla olanlar bilir.
Veya duymuştur.
.
Ama ben yine de size hatırlatayım isterseniz, zira sonuna hep beraber bakacağız.
.
Deli Dumrul, bir kuru çayın üzerine bir köprü yaptırır.
Geçenden 33 akçe, geçmeyenden döve döve 40 akçe alırdı.
Bunu “Benden güçlü bir er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın” diye yaparmış.
.
Bir gün köprüsünün yamacında bir bölük oba konar.
O obanın bir yiğidi ölür.
Onun için herkes yas tutar.
.
Deli Dumrul bu durumu görünce o yiğidi kimin öldürdüğünü sorar.
Onlar da: “Allah’tan buyruk oldu, Azrail o yiğidin canını aldı.” derler.
.
Deli Dumrul buna kızar ve Azrail’le savaşıp o yiğidin canını kurtarmak ister.
Bu durum Allah’ın hoşuna gitmez.
Azrail’e buyruk eder: “Ey Azrail git o kavatın canını al!” der.
.
Azrail, Deli Dumrul’un canını almaya gelir. Deli Dumrul onu görünce eli ayağı titrer. Azrail ona: “Senin canını almaya geldim. Verir misin? Yoksa benimle savaşır mısın?” der.
Deli Dumrul Azrail’e kılıcıyla saldırır ama Azrail güvercin olup pencereden uçarak gider. Deli Dumrul: “Benden korktu, kaçtı.”
der.
Atına binip doğanını eline alır ve peşine düşer.
Bir iki güvercin öldürür, dönüp evine gelirken Azrail onun atının gözüne görünür.
At ürker.
Deli Dumrul’u yere atar.
Azrail de Deli Dumrul’un göğsüne çöker.
Deli Dumrul, Azrail’e canını almaması için yalvarır.
Azrail de “Bre deli kavat bana değil, Allah’a yalvar.” der.
Deli Dumrul can verip alanın Allah olduğunu anlayınca Azrail’e: “Sen aradan çık, ben Allah ile haberleşeyim” der ve Allah’a yalvarır: “Benim canımı alacaksan sen al, Azrail’i araya koyma.” der.
Allah da: “Madem deli kavat benim birliğimi bildi. Ey Azrail Deli Dumrul’un canı dursun, canı yerine başka can bulsun.” der.
.
Deli Dumrul da kendi canının yerine başka can bulmaya gider.
Önce babasına gider. “Baba canını benim yerime verir misin?” der.
“Ben vermem git anandan iste.” der.
Deli Dumrul anasına gider, canını ister, o da vermez.
Sonra hanımına gider.
Karısı seve seve canını vereceğini söyler.
.
Azrail karısının canını almaya gelir.
Deli Dumrul karısının canına kıyamaz ve
Allah’a yalvarır: “Alırsan ikimizin canını beraber al.” der.
Bu söz Allah’ın hoşuna gider.
Azrail’e emir verir:
“Deli Dumrul’un babasının ve anasının canını al, Deli Dumrul ve karısına da 140 yıl ömür verdim.” der.

Bu hikâye insanın kendisini merkeze alan:
Tanrılaşma eğilimini;
Nefsin azgınlığını;
Allah’a, meleklere, kadere isyanı;
Hayatın bir imtihan oluşunu;
Dünyaya taparlığı;
İnsanın nefsine olan aşırı ve hatta mutlak güvenini;
Simgesel nitelikli kurgusal bir metinle sorgulayan bir hikâyedir.
.
Kur’an-ı Kerim’de Firavun ve Karun hikâyelerine yer verilir.
.
Firavun;
İnsan nefsinin tanrılaştırılmasının, kendisini tek ve mutlak güç bilmesinin,
Allah’a isyan eden kişinin kendi iradesini insanlar üzerinde baskı kurarak hâkim kılması olgusunun bir simgesidir.
.
Firavun;
İnsanlar üzerinde sadece Allah’ın hâkim olması, karar verici ve hüküm yürütücü olması yerine insan nefsinin hâkimiyetini temsil eder.
Kula kulluk olgusu, Firavun hayatı üzerinden verilir.
.
Firavun;
İnsanlar üzerinde baskı ile hâkimiyet kurmaya çalışmıştı.
Bu hikâyede de Deli Dumrul, zorbalıkla hâkimiyet kurmaya çalışmaktadır.
.
İnsanların fert ve toplum hayatlarını düzenlemede, siyasi kararlarda, insanların neye inanıp neye inanmayacakları veya nasıl yaşayacakları konularında tek belirleyici olarak vahiyle çatışan insan nefsi Firavun’la sembolleştirilir.
.
Yine İslam’da Karun;
İnsanlar üzerinde ekonomik anlamda baskı kurmanın, insanları sömürmenin, haksız kazanç elde etmenin, zenginliğin bir elde toplanmasının simgesidir.
.
Dolayısıyla İslam;
İnsanlar üzerinde Allah’la çatışarak, Allah’a karşı gelerek siyaseten baskı kurmanın figürü olarak Firavun’u, ekonomik anlamda sömürünün simge figürü olarak da Karun’u gösterir.
.
İşte Deli Dumrul hikâyesinde Firavunlaşan ve Karunlaşan ya da bu eğilimi gösteren insanlar, sembolik bir hikâye kurgusu üzerinden eleştirilir.
.
Deli Dumrul’un insanları haksız yere haraca bağlaması, hak etmediği hâlde onlardan zorla para alması, bir kuru çay üzerine bir köprü yaptırıp geçenden 33 akça, geçmeyenden döve döve 40 akça alması onun Karun kişiliğini yansıtır.
.
Ayrıca herkese meydan okuması, “Benden deli, benden güçlü bir er var mıdır ki çıka benimle savaşa” demesi, nefsini ilahlaştırması, zorbalık yapması, baskı kurması da Firavun kişiliğini yansıtır.
.
Bu hikâyenin anlatıldığı tarihten günümüze kadar Deli Dumrul maskesi altında hala Firavunlar, Karunlar çıkmıştır ve çıkacaktır.
.
Ancak hikâyenin sonu bellidir.
“Adalet” karşısında yapacak hiçbir şeyleri yoktur.
O halde evrenin en güçlü iradesi “Adalettir…”
İnsanın dünyalığında yapacağı tek şey bence “Adaletten ayrılmamasıdır…”
 
***
70 SENT
Geçenlerde bir yazımda Demirel’den bahsetmiştim.
Sonrasında tesadüfen “70 Sente muhtacız” şeklinde söylediği iddia edilen söz günümüzde siyasetçiler tarafından Demirel’i kötülemek için söylendi.
.
Hâlbuki durum öyle değildi.
.
Söylenen başka, cümlenin manası başkaydı.
.
1977’de AP milletvekili olan Recep Özel anlatmış.
.
“Hac için 135 bin kişi müracaat etmiş, ancak Suudiler 80-85 bin civarında kontenjan ayırmışlar.”
.
Adalet Partisi grup toplantısında, rahmetli Demirel;
“Arkadaşlar, buraya gelmeden önce devletin bir takım meselelerini hallederek geldim. Takdir edersiniz, dövizde bir takım hareketlenmeler var.
Buraya gelmeden Sağlık Bakanlığı’nın ilâçla ilgili istediği döviz tahsisini yaptım.
Burada da sizin beklediğiniz cevabı vereceğim.
Bu milletin çimentosu İslamiyet’tir.
Benim vatandaşım harmanda hasadını kaldırmış, tarlasını işlemiş, üç-beş kuruş para kazanmış, bunlardan bir miktar tasarruf etmiş, ‘Hacca gitmek nasip olur mu?’ diye de bir kenara koymuş.
Vatandaşlarımız Hac farizası için kontenjana girmişse, bunu açıkça söylüyorum Türkiye 70 sente dahi muhtaç olsa, hiçbir arkadaşım endişe etmesin ki 70 milyon dolar önümüzdeki hafta tahsis edilecektir ve vatandaşlarımız Hacca gönderilecektir” diye konuştu.
.
Sonra ne olmuş?
“Size şunu iftiharla söyleyebilirim ki, Sayın Demirel’in bir telefonuyla Hac kontenjanı 135 bine çıkarılmıştır.”
.
“Sayın Demirel’i Körfez ülkelerinde de çok severlerdi.”
.
 “1979 yılıydı.
Esasen Sayın Demirel gittiği yerde kalıyorsa sabah namazlarını mutlaka selâtin camilerinde, çok dar çerçevede kılardı.
Edirne’de, ‘Sabah namazına Selimiye’ye gideceğiz, ona göre hazırlık yapın’ demişti.
Ekrem Ceyhun da vardı.
Sadece koruma müdürü ve şoför vardı.
Sayın Demirel sadece her gittiği yerde sabah namazlarına gitmiştir.
Ama medyaya duyurulmamış, kendisi de bahsetmemiştir.
Kimseye haber vermemiştir. Bunun üzerinden siyasi spekülasyonların yapılmasını ve siyasete malzeme olmasını istememiştir...”
.
Şimdilerde neredeyse namaz kılarken “Selfie” yapılıyor da örnek olsun istedim.
 
***
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN
İslam’da diyor ki:
“Devletin malını ve parasını meşru olmayan yollarla zimmete geçirmek haram olduğu gibi, devlete ait mal ve eşyaya zarar vermek de dinimizce yasaklanmıştır. ... Çünkü kamu malı milletin malıdır. Bu malda herkesin hakkı vardır…”
.
Kısaca Milletin onay vermediği hiçbir harcama inat uğruna yapılamaz.
.
Aldığı oy çerçevesi kadar yönetme ve harcama yetkisi olan bir siyasetçinin, milletin tamamını ilgilendiren bir konuda inatla “Yapacağım, harcayacağım” gibi söylemlerde bulunması İslam’a uygun değildir.
.
Bu konuda “Kul hakkı” vardır, dikkat edilmelidir…
.
Müslüman olanlara:
“Cumanız mübarek olsun.”