Her kafadan bir ses çıkıp da bu Pandemi sürecini “Komplo Teorisi” olarak nitelendiren, oldukça zeki insanlar var aramızda, maşallah.
Her kafadan bir ses çıkıp da bu Pandemi sürecini “Komplo Teorisi” olarak nitelendiren, oldukça zeki insanlar var aramızda, maşallah.
.
Hiç kimsenin düşünemediğini okudukları kitaplar yüzünden değerlendirirler,
Ayrıntıları bir araya toplayıp kendi teorilerini ortaya koyarlar.
.
Ancak ortak özellikleri,
Toplum psikolojisi bilmezler,
Fizik, kimya, matematik, hak getire,
Asosyal olduklarından, “Yalnızlık senfonisi” baskısı altında teori üretmeye devam ederler.
.
Zaten kimse de onları dinemez.
Çünkü anlattıkları uçuk şeylerdir.
Bir müddet sonra yorulurlar, vaz geçerler,
“Ben eskiden ne salakmışım” gibi laflar ederler torunlarına.
.
Şimdi yere basan bir teori ben atayım ortaya:
“Bu Pandemi sürecinin dünyada kimseye faydası olmadığı” bir gerçek.
Herkes kendi çapında bir süreç yaşadı ve zarar gördü.
“Bunu mahsus çıkardılar” gibi bir endişeye kapılmak anlamsız gibi.
.
Ancak teorim şu:
Dünyanın geleceğini şekillendirmek adına bu bir:
“Eğitimi aksatarak dünya ülkelerinin çocuklarını gelecek dünyadan koparmak için embesilleştirme” projesi ise,
Düşüncem “Haklısınız” şeklinde olur.
.
“Okulların kapanması ve çocuklara kısıtlama uygulanması” kadar zararlı “Bir virüs” var mıdır acaba?
.
Yoktur.
.
Sebebi,
Arkadan gelen genç neslin eve bağlanması,
Bilgisayar ve tablet bağımlısı haline getirmesi,
Dünyevi ilişkilerden koparması,
Yürümeyi bile unutturması,
Sosyalleşmeden uzak kalması,
Öğretmeni sanal sanması,
Sırrını paylaşacağı arkadaşı olmaması,
Kimseye güvenmemesi,
Kelime dağarcığının kısıtlı kalması,
Konuşma yeteneğinin kaybolması,
Derdini kimseye anlatamaması,
Hırçın olması,
Güneşten alacağı vitaminlerden mahrum yaşaması,
Daracık alanda yaşamayı huy edinmesi,
Çalışmayı bilmemesi,
El ve ayak motorlarının yeterince çalışmaması sonucu tembellik hâsıl olması,
Hareketsizlikten kilo alması ve “Obez” olma ihtimalinin meydana gelmesi ve
Daha neler neler?
Gerisini doktorlar, uzmanlar bilir.
.
İşte sırf bu saydıklarım bile neslin geleceğinin tehlike altında olduğunu gösteriyor.
.
Peki,
Bizim Milli Eğitim Bakanlığımız bu konuda ne düşünüyor?
.
Şimdiye kadar yaptıkları uygulamalardan şu çıkıyor:
“Ne şiş yansın, ne kebap?”
.
Bu kısma tekrar geri dönmek üzere noktalayayım ve dünyada neler oluyor ona bakayım:
.
UNESCO verilerine göre 8 Mart 2021 itibarıyla:
Toplam 210 ülkeden:
108’inde okullar tamamen açık,
73’ünde ise kısmen açık,
Okullar 3 ülkede ara tatilde,
26 ülkede ise kapalıymış.
.
Biz “Kısmen açık” tarafındayız.
.
Almanya’da yetkililer,
İkinci dalgayla mücadele sırasında “2.8 milyon ilkokul çocuğu sınıf içi öğrenimini sürdürebilsin” diye restoranları, barları ve spor salonlarını kapatmıştı.
.
Söylemleri şuydu:
“İleride yaşanacak psikolojik sorunların üstesinden parayla gelinemez. Doğru olan okulların açık olması.”
.
Mantıklı bir laf duyunca insan olduğunu anlıyorsun.
.
Adam soruyor:
“Bir kriz sırasında kendinize neyin gerçekten önemli olduğunu sormanız gerekir. Yeniden açılma konusundaki sorunlar hakkında, önce okulları mı açarsınız yoksa sinemaları mı?”
.
Paris’teki Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nde (OECD) Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü Andreas Schleicher şöyle cevaplıyor:
“Bu bir değerler sorunu. Toplumların şimdi ve gelecek arasında dengeler kurması gerekiyor ve bunu oldukça farklı şekillerde yapıyorlar.”
.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson yaptığı açıklamada “Çocukların alacakları eğitimleri kaçırması korona virüsten daha tehlikelidir. Okulda virüse yakalanma riski çok az ve bir çocuğun gelişimi, sağlığı ve refahı için okuldan uzakta olması çok daha zararlı. Bu nedenle, çocuklarımızı eğitim almaya devam etmeleri ve arkadaşlarıyla birlikte olmaları için sınıflarına geri götürmemiz hayati derecede önemli. Çocuklarımızın yaşam şansı üzerinde hiçbir şeyin okula dönmekten daha büyük bir etkisi olmayacak” dedi.
İngiltere’de ilk ve orta öğretim çağındaki milyonlarca çocuk, iki ay aradan sonra 10 Mart itibari ile okullarına geri döndü.
.
Bizde neler oluyor?
.
Kabine toplantısı sonrasında yapılan açıklamanın ardından 2 Mart’ta okullar açıldı.
.
“Bütün risk gruplarındaki illerde bulunan ilkokullarda haftada 2 gün yüz yüze, 3 gün uzaktan eğitim yapılacak” dendi.
.
“1 milyon 259 bin öğretmen” aşılanmayı beklerken,
Bakan dedi ki:
“Yaklaşık 80 bin küsur öğretmenimiz aşılandı. Tedarik süreci hızlandığında aşı süreci de hızlanacak.”
.
Öğretmenler aşılandıktan 24 gün sonra aşının etkili olduğunu da düşünürsek,
Bu hızla gidildiğinde ikinci aşıların, hatta üçüncü aşıların olma ihtimalini öğretmenler daha iyi hesaplarlar sanırım.
.
Sonuç?
Bizim torun evde İnternetten okula gitmeye çalışıyor.
.
Hani dedi ya adam, (biraz önce yazdım):
“Bu bir değerler sorunu. Toplumların şimdi ve gelecek arasında dengeler kurması gerekiyor ve bunu oldukça farklı şekillerde yapıyorlar.”
.
Doğru,
Bunu bizim gibi kimse beceremez…
…
Son yıllarda oldukça sık duyduğunuz “Ekoturizmi” hepiniz bilirsiniz.
.
Hani;
“Çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir seyahat olan.”
.
Hani;
“Turizm pazarında, doğaya dayalı turizm olarak tarif edilen ve sürdürülebilir kalkınma aracı olarak görülen” turizm şekli.
.
Betonlaşmadan bıkan turistler yeni alternatifler ararken, kendilerine doğa ile iç içe olacakları yerleri tercih ediyorlar.
.
İşte bu ihtiyacı fark eden yatırımcılar, girişimciler bakir alanlarımızı keşfettiklerinden ilimize adeta hücum ettiler.
.
Bunu, CHP İl Genel Meclisi İmar Komisyonu Üyesi İsmail Gürses’in “Ekoturizm için çok başvuru var” açıklamasından biliyoruz.
.
Eğer planlı, programlı ve adaletli bir değerlendirme yapılır ve gerekli izinler verilirse ilimiz, özlediğimiz “Turizm Cenneti” olacaktır.
.
Ancak gelişen haberlerde oldukça sıkıntılı işler olduğu gerçeğini de es geçmemek lazım.
.
Misal;
Mart ayında başvurusu yapılan bir ekoturizm alanı için komisyonun bizzat yerinde yaptığı inceleme sonucunda “Bu arazide arpa, buğday üretimi gibi tarımsal faaliyetin devam ettiği görüldüğünden” şeklinde rapor verilmiş.
.
Ancak,
Başka bir arazide yapılan incelemede içinde fıstık çamlarının bulunmasına karşılık rapor şöyle verilmişti:
“Arazide bulunan mevcut Çam Fıstığı ağaçlarının azami ölçüde korunması şartıyla izin verilmesi …”
.
Ancak arazide kaç ağaç olduğu ve korunmayacak ağaçların “Kaç adet olduğu” belirtilmemişti.
.
Bunun üzerine konuyu araştıran “Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu” bu izine bakanlık nezdinde itiraz etti.
.
Federasyon Başkanı Bünyamin Nami Tonka tarafından verilen itiraz dilekçesinde, “Bu arazide yaklaşık 11.000 ağaç ve ağaçsı bitki ortadan kaldırılacaktır. …” dedi.
.
Şimdi eğri oturalım doğruyu da konuşalım.
.
“Toplumların öncelikli değerleri çok önemlidir.”
.
Yazdığım bir önceki eğitim konusunda “Öncelik Eğitim mi? yoksa Sinema mı? olmalı.” diye sormuştu muhteremin biri.
.
Şimdi de burada benzer soru geçerli değil mi?
.
“Öncelik değer hangisi?
Doğa mı?
Otel mi?
Para mı?”
.
Haydi gari siz cevap verin…