Çanakkale valiliğinin yaptığı açıklamada “Çanakkale’mizde vaka sayılarımız artıyor. 

Çanakkale valiliğinin yaptığı açıklamada “Çanakkale’mizde vaka sayılarımız artıyor. 
Koronavirüsle mücadele, gerek açık havada gerekse kapalı alanlarda titizlikle maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaktan geçiyor.
Böylece hem kendimizi hem ailemizi hem de şehrimizi koruruz.
Mesafe ve maske başta olmak üzere tedbirlere lütfen hassasiyetle uyalım.”
.
O kadar kısıtlamaya rağmen,
O kadar kontrole rağmen hala artış yaşanıyorsa ortada bir problem var demektir.
.
Bir su deposunda eğer su azalıyorsa o depoda bir kaçak aranır ve bulunur, tamir edilir.
Kaçak önlenir.
.
Sıkıntı şu:
Biz virüs kaçağını bulamıyoruz.
.
Evet, bu açıklamalardan bu sonuç çıkar.
.
Halkımıza “Nedir kaçak?” diye sorsak şu cevap gelir:
“Bize bir şey olmaz…”
.
Bir de virüs ile inatlaşanlar var.
Kim bunlar ve ne düşünürler?
.
“Lebaleb kongreler yapılıyorsa, ben de sokağa çıkarım” mantığı.
.
Olay aslında basit:
İktidar tarafından bizlere (eğer masal değilse tabi) anlatıldığı gibi Türkiye dünyada en güçlü üç ülke arasındaysa neden esnaflara, işyerlerine aylık karşılıksız destek verilip tam kapanma yapılmıyor.
.
Avrupa’daki ülkeler nasıl yapıyor?
.
Veriyor parayı, kapatıyor kapıyı.
.
Avrupalı “Çıkmak yasaktır” diyor, kararı alıyor ve bu alınan karara en başta “Devleti yönetenler olarak uyuyor” ve bizim gibi halka yasaklayıp, kendisi lebaleb kongre veya cenaze töreni yapmıyor.
.
Çanakkale’ye dönersek,
Belki merkez olarak vaka yaşamıyoruz ancak ilçe ve köylerimiz evlere şenlik.
.
Yapılacak iş;
Depodaki kaçağı bulmak ve tıkamak…
 
***
KOMPLO MU?
HDP’nin kapatılma davasında herkes fikrini söylüyor.
.
“Hak, hukuk, adalet, terör, siyasal uzantı, siyasi kurumlara verilen ceza” gibi başlıklarla bu kapatılma hala da tartışılıyor.
.
Fakat bu kapatılmaya başka gözle bakan geçmiş yıllarda Fazilet Partisi ve Refah Partisi’nde Diyarbakır Milletvekilliği yapmış olan Ömer Vehbi Hatipoğlu şöyle diyor:
.
“Benim kanaatim çok net. Adalet ve Kalkınma Partisi yaklaşık 2-3 aydan beridir ciddi bir komployla karşı karşıyadır. Adalet ve Kalkınma Partisi kendi silahıyla vurulmak isteniyor. Adalet ve Kalkınma Partisi'ni bitirmek için uluslararası şebekeler ne kadar faaliyette ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dost zannettikleri bazı unsurlar da bu kuyu kazmakta onlara yardımcı olmaktadır.”
.
“Erbakan Başbakanlık’ta din adamlarına iftar sofrası kurduğu için siyaset yasaklısı oldu.
‘Çözüm İslam kardeşliğidir’ dediği için de hakkında Meclis’e idam fezlekesi geldi.”
.
“Bunlar bumerang gibi gelir seni de vurur”
.
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, HDP’nin kapatılmasını istiyor. Vicdanen, siyaseten HDP’nin savunulacak hiçbir tarafı yok. Ben HDP’nin yapısını da anlattım. PKK bir terör örgütüdür. HDP de o terör örgütünün siyasal uzantılarından biridir. Tek değildir sadece biridir. ‘Bunu kapatacağım’ derken sen çözüm sürecini getirip niye oraya koyuyorsun?”
.
“Yarın bu çözüm sürecine acaba ileride birileri Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılma davasını bir unsuru haline getirmeyi düşünürler mi?”
.
“Şimdi eşeğin aklına karpuz kabuğu getiriyor olmayayım. Bu tehlikeyi seziyor ve şimdiden uyarıyorum. Kumpasa gelmeyelim, Türkiye adına insan hakikaten üzüntü duyulacak bir şey. Dolayısıyla meydana gelen gelişmede büyük bir ciddiyetle dikkatle izlemek ve ona göre pozisyon almak gerekir.”
.
Kısaca adam diyor ki:
“Mecliste (mesela) çoğunluğu kaybeden AK Parti hakkında da, HDP davası örnek gösterilerek hakkında bir kapatma davası açılabilir.”
.
Ben de diyorum ki:
“19 senedir her şeyi bilen parti olarak bunu da tahmin etmiş ve ona göre önlem almışlardır…”
 
***
HER DAKİKA EKŞIN
Sosyal medyada dolaşırken bir arkadaşımın paylaşımı hoşuma gitti.
.
Buna benzer yazıları daha önce defalarca yazmıştım ancak güncel halini de almadan yapamadım.
.
İşte o yazı:
Türkiye çok keyifli bir ülke;
- Pazartesi Ay’a gidiyorsun,
- Salı günü kuyumculardan 500 gr altın istiyorsun,
- Çarşamba günü demokratik reform pakti açıklayıp,
- Perşembe günü 7 milyon oy almış siyasal partiyi kapatıyorsun…
- Cuma günü kamuda tasarrufa başlıyorken,
- Cumartesi günü 70 milyar dolara Kanal İstanbul’u kazıyorsun…
- Pazar günü ilaç almak için sokağa çıkan garibana ceza keserken, ‘hoppp’ hafta başı 15.000 kişiyle kongrelerde halay çekiyorsun…
- “Faiz enflasyonun sebebidir” deyip ertesi gün yüzde 1 beklentisi varken, yüzde 2 politika faizi açıklıyorsun.
- 1 Ay sonra da Merkez Bankası Başkanı görevden alınıyor…
- 8 Martta Kadın Hakları savunucusu oluyorsun.
- 10 gün sonra ‘hooopp’ İstanbul Antlaşmasından çekiliyorsun…
- “Dünyada aşılamada en iyi ülkeyiz” diyorsun,
- Ertesi gün daha önce martta bitecek dediğiniz sürecin sonbaharda biterse başarı sayılacağından bahsediyorsun ama kimsenin yüzü bile kızarmıyor...
- “50 milyon kişiye aşı getireceğiz” deniyor,
- Sonra da 6 ayda gelen toplam 7,5 milyon aşı başarı hikâyesi olarak pazarlanıyor...
Çok ilginç değil mi?
(Alıntı)
.
İşte Türkiye’de yaşamak bu.
Her dakika “Ekşın” var,
Hareket var,
Bereket var…
.
Peki tüm bunlara karşın halk ne yapıyor?
.
Alışkın olduklarından,
Sonuna kadar destek var…
.
Bu yazımı pazartesi günü yazarken, yukarıda yazdıklarımı doğrular nitelikte ajanslara bir haber düştü:
“Türk Lirası’nda Sert Düşüş…”
.
Haber şu:
“Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınması, Türk Lirası’nın güne %17 değer kaybıyla başlamasına neden oldu. Haftayı 7.20 seviyesinde kapatan Dolar–TL kuru, pazartesi gününün ilk dakikalarında uluslararası piyasalarda 8.40 seviyesini aştı. Sabah saatlerinde ise dolar-TL 8 ile 8.10 bandı arasında hareket ediyor.”
.
Yazım bitene kadar daha neler olacak bilemiyorum…
 
***
SON NOKTA
Peki geldiğimiz son noktayı içinizde merak eden var mı?
Öyleyse buyurun…
.
Sokak mikrofonu ilk sorusunu soruyor:
“Elbistan nerede?”
.
Normal insanlar bilmediği şeylere “Bilmiyorum” gibi bir cümle kurar.
Ama bizim insanımız bilmediği şeye “Sallıyor ve iddia bile ediyor…”
.
Cevap geliyor:
“İsrail’in yanında…”
.
Başka bir cevap:
“Hayır bilmiyorum…”
“Hah” diyorsun, “nihayet akıllı biri çıktı.”
Ama peşinden şöyle diyor:
“Arap ülkelerini takip etmiyorum… Arap bölgelerinden birindedir, Suriye’nin altındadır…”
.
Soru:
“Kelime-i Şaadet’in anlamını biliyor musunuz?”
.
Cevap şu:
“Oruç tutmak, ibadet etmek, namaz kılmak, Peygamberimize inanmak…”
.
Soru:
“Türkiye’nin kaç tane coğrafi bölgesi vardır?”
Cevap:
“Tahmini olarak dörttür. Trabzon, Diyarbakır, Mardin, Muğla, Antalya…”
.
Başka bir cevap:
“Ne bileyim… 81 ilimiz var… 30-40 vardır herhalde…
.
Soru:
“Türkiye’nin dört sınır komşusunu sayabilir misiniz?
Cevap:
“Amerika, Almanya, Paris, Fransa…”
.
Soru: “Bize Japonya’nın başkentini söyleyebilir misiniz?”
Cevap:
“Wuhan…”
Başka cevap:
“Çin…”
Başka cevap:
“Tayvan olabilir mi?”
.
Başka cevap:
“….! Biraz ipucu verseniz?”
Sunucu:
“Baş harfi ‘T’”
“Trakya olabilir mi?”
.
Şimdi anladınız mı bazı şeyleri?