Yazıma başlayacağım da nereden başlayacağım onu kestiremedim.

Yazıma başlayacağım da nereden başlayacağım onu kestiremedim.
.
Eğer bu yazımı evden yazmak zorunda kalıyorsam, beni eve kapatanlara elbette bir şeyler sormam lazım.
.
Ben eskiden sabah kahvaltımı ettikten sonra, evden çıkar işime gider, “laylaylom” çalışıp geri dönerdim.
.
Yol güzergâhımdaki arkadaşlarımın, tanıdıklarımın işyerlerine uğrar, çaylarını içer, bir-iki “hasbıhal” ederdim.
.
Akşama dönüşte eve girmeden önce mahalle kahvesine uğrar, oradaki mahalleli arkadaşlarla “hoş-sohbet” ederdim.
.
Eve geldiğimde eşime “Haydi bugün dışarıda yiyelim” derdim ve lokantaya filan giderdik.
.
Sonrasında yine aile dostlarımızla buluşup gecelerimizi sohbet ederek tamamlardık.
.
Belki de bir sinemaya,
Bir tiyatroya giderdik hep beraber.
.
Bazen de;
Komşular gelirdi akşam yemekten sonra.
“Şen-şakrak” geçerdi günlerimiz.
.
Şimdi?
.
Bu yaşadıklarımızı torunlarımıza anlatsam, “vallahi de-billahi de” inanmazlar bile.
.
“Haydi canım sende” diyerek dalga geçerler.
.
Desem ki torunlara:
“Virüsün daha az görüldüğü zamanda:
Kapanmalar artırıldı,
Sokağa çıkmalar yasaklandı,
Yaşlılar, gençler kısıtlandı,
Sıkı sıkı önlemler alındı.
Evlerde bir bayram havası yaşandı.
.
Ama sonrasında;
Dünyada virüsün pik yaptığı dönemde ise:
Önlemler gevşetildi,
Lebaleb kongreler yapıldı,
Cenazelere maskesiz, mesafesiz katılındı.
Beklenen aşılar gelmedi,
Zamanında vurulamadı.
.
Şimdilerde ise son haftaların dünya rekorunu kırıyoruz.”
.
Torun bu anlatılanları duyunca yüzümüze bakıp içinden ne der?
Siz tahmin edin, ben yazmayayım.
.
Ancak;
“Beynimizle ilgili” olumsuz bir cümleyi kuracağı kesin…
.
O sebeple şunu teklif ediyorum:
Bu olanları torunlara anlatmayalım ve “Biz doğduğumuzda da böyleydi” diyerek geçiştirelim.
Tamam mı?
 
***
Torunumuza anlatmaya devam edelim.
Zira sorup duruyor:
“Bana büyük dedemin bayramda verdiği 20 dolar, gittikçe cebimde büyüyor. Her gün daha fazla oluyor. Neden?”
.
Gel de anlat çocuğa.
.
Enflasyonu,
Yanlış politikaları,
“Zırt-pırt” değiştirilen Merkez başkanlarını,
Düşürülünce memleket kurtulacak zannedilen faiz politikalarını,
Bir türlü kabul gerçeği açıklanamayan enflasyonu,
Kaçan yabancı yatırımları,
Bitmiş üretimleri,
İthal ürünlere mahkûmiyeti,
Yerlerde sürünen turizmi, sanayiyi, ihracatı.
.
20 yıldır memleketi tek başına yöneten AK Partililer bakalım ne yapmış?
.
Ben ekonomiden anlamam.
Açtım baktım İnterneti.
Araştırdım.
Keşke herkes araştırsa benim gibi.
.
Pek güzel özetlenmiş.
.
İktidara geldiklerinde dolar:
“1.65 liraymış.”
Neredeyse,
Dolar eşitmiş Türk lirası.
.
Sonra ne olmuş?
.
“Yoksulluğu,
Yoksulluğu,
Yasakları,
Kaldıracağız” diye gelen AK Parti iktidarı kolları sıvayıp işe koyulmuş.
.
Yeni yeni ve “kendisine münhasır” ekonomi politikaları uygulamaya başlamış.
Klasik ekonomiden, uygulanabilir programlardan vaz geçip, kendilerine özgü politikalarla işe koyulmuşlar.
.
Bu politikaların seyri dolar üzerinden şöyle açıklanabilirdi:
2002-2012’te
2 lira
2013’te
2 Lira
2015’de
3 Lira
2018 Nisan’da
4 Lira
2018 Ağustos’ta
5 Lira
2018 Eylül’de
6 lira
Mayıs 2020’de
7 Lira
Nisan 2021’de
8 Lira kırk Kuruş.
.
İlk 10 sene nasıl olmuştu da dolar pek yükselmemişti.
.
O zamanın değerlendirmesine bakalım:
“2001 yılı Dünya’da finansallaşmayla beraber paranın eşi görülmemiş biçimde bollaştığı dönemin ilk yılı oldu.”
.
“Türkiye de bu bolluktan nasibini aldı ve dolar kurunu 10 yıl boyunca 1 lira ile 2 lira arasında tuttu.”
.
“Gerek 2001’de güçlendirilen bankacılık sistemi, gerekse özelleştirmelerle, ülke yabancı sermayenin cenneti haline getirildi.”
.
“Ancak dolar bolluğu ithalatın ucuzlamasına ve yerli üretimin tasfiye edilmesine neden olacaktı.”
.
“İthalata hücum edilince cari açık fırladı.”
.
“Ülke başkasının kanatlarıyla uçuyor ve yabancı para cinsinden borçlandıkça borçlanıyordu.”
.
“2002’nin ilk çeyreğinde 113 milyar dolar olan ülken dış borcu, 2012’de 318 milyar dolara çıkmıştı.”
.
“Borçluluk buyken en çok korkulan şey 10 yıllık parasal genişlemenin yavaşlamasıydı. Musluğun başını ise Fed tutuyordu.”
.
Kısaca:
İlk 10 yılda geçmiş hükümetin uyguladığı ekonomik politikaların kaymağı yenmiş.
Dünya piyasalarının da etkisiyle dolar 1-2 lira arasında gidip gelmiş.
.
Sonra mı ne olmuş?
.
Ekonomistler anlatıyor.
Bakalım:
“Amerikan Merkez Bankası (Fed) 2009’da faizleri 0’a düşürdü. Gelişmekte olan ülkeler için bu dönem, ucuza borçlanabilmek demekti. Günübirlik kararlarla yönetilen Türkiye ise borç almakta hiçbir sorun görmüyordu.”
.
“2013 Mayıs ayında Fed Başkanı Ben Bernanke’nin parasal genişlemenin sonunun geldiğini ve faizleri izleyen dönemde yükselteceğini açıklamasıyla dolar 2 liranın üzerine çıktı.”
.
“Mehmet Şimşek ve Ali Babacan gibi isimler ‘frene basılması gerektiğini, büyümenin bir miktar yavaşlaması gerektiğini’ söylüyor, ancak seçim takvimi önüne konulan Erdoğan bunu reddediyordu.”
.
“Böylece yaklaşan tehlikeyi gören Şimşek ve Babacan gemiyi terk etmeye başladı.”
.
“2015 yılına gelinince merkez bankası ile ilk dalaşma başlamış oldu.”
.
“ABD’de faizlerin yükselmesi, Türkiye’nin de borçlarını çevirebilmek için faizleri yükseltmesi anlamına geliyordu.”
.
“Ancak sermayedarlar faizin yükselmesine razı değildi.”
.
“Hele ki inşaat sektörü için faizlerin yükselmesi konut kredisi talebinin ve gayrimenkul fiyatlarının düşmesi demekti.”
.
“Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Merkez Bankası Başkanı arasında ‘faiz’ polemiği başlamış oldu.”
.
“Faiz karşıtı söylem seçimlerde de işlevsel olarak kullanılabiliyordu. Erdoğan bu söylemine devam ettikçe dolar da alevlendi. Eylül 2015’te dolar kuru 3 lirayı aştı.”
.
“Piyasalar dolar kurunda tedirginlik yaşarken, Erdoğan, Trump’la Rahip Brunson krizine hazırlanıyordu. 2017 sonunda Erdoğan ‘Ver papazı al papazı’ diyerek ABD’deki Fettullah Gülen’e karşılık Brunson’ı tuttuğu izlenimi yaratmıştı.”
.
“Bu gerilim Temmuz 2018’de Trump’ın açıklamasıyla boyut değiştirdi. ABD Başkanı, Erdoğan’la Rahip Brunson’ın serbest bırakılması için anlaştıklarını, karşılığında İsrail’de tutuklu bulunan Türkiye vatandaşı Ebru Özkan’ın serbest bırakıldığını söyledi. Erdoğan bu pazarlığı yalanlayınca dolar 5 liranın üzerine çıktı.”
.
Yani siyasi kriz doları yükseltmiş oldu.
.
“Brunson kriziyle ilgili Türkiye saatiyle gece yarısına denk gelen saatlerde paylaşımlar yapan Trump gerilimi tırmandıran taraftı. Eylül ayında dolar 6 lirayı aştı. 25 Eylül 2018’de dolar kuru 7,20 seviyelerine kadar tırmansa da ertesi günlerde kar satışlarıyla kur bir miktar gevşedi.”
.
“12 Ekim’de ise Rahip Brunson serbest bırakıldı. Geçmişten gelen yükünü taşırken bir yandan da diplomatik krizlere sokulan Türkiye ekonomisi rayından çıkmıştı.”
.
“Brunson krizini izleyen dönemde 1 milyonu aşkın yurttaş işini kaybetti, aralık ayında sanayi üretimi yüzde 9,8 küçüldü.”
.
“Brunson krizinden sonra küçülmeye başlayan ekonomide ithalatın azalmasıyla beraber dolar da düzeltmesini yaptı ve 5,5 liraya geriledi.”
.
“2019’un ikinci yarısında ise hem faizi düşürüp hem de kuru kontrol etmek isteyen Merkez Bankası rezervlerini eritmeye başladı.”
.
“Koronavirüs salgınına bu koşullarda yakalanan Türkiye’de ilk vakanın duyurulduğu gün 6,16 TL olan dolar kuru yaklaşık 1,5 ayda 7 lirayı gördü.”
.
“AKP iktidarının güvencesi konumundaki yabancı sermaye artık güvenli liman arayışında ve Türkiye bu limanlardan biri değildi…”
.
Sonrası mı?
.
Siz zaten biliyorsunuz.
.
Bir gecede görevden alınan Merkez Bankası başkanları,
Damat krizi derken son durum:
Dolar 8,42.
.
Tüm bunları 11 yaşındaki torunuma nasıl anlatacağım?
Bilemedim tabi.
Sonuçta dedim ki:
“Oğlum sen dolarını sahip çık. Ama Cumhurbaba da ‘Bozdurun’ diyor. Karar senin…”
Çocuk yüzüme baktı:
“Ben biraz daha bekleyeyim” dedi.
.
İşte Türkiye’nin durumu torunumun ağzından çıkan lafla aynı.
“Biraz bekleyelim…”
.
Peki,
Toparlar mı?
Biraz zor gibi.
.
Açıklanan reform paketleri kimseye inandırıcı gelmedi.
.
Güven kazanmak için,
Anlaşılan bu işi “Erken seçim” paklayacak.
.
Erken seçim olmazsa mı?
Türkiye’nin işi çok zor olur…