Generallerin bildirisi hala ortalığı sarsmaya devam ediyor.

Generallerin bildirisi hala ortalığı sarsmaya devam ediyor.
Bununla ilgili gelişmeleri, tepkileri hem iktidar kanadından, hem de muhalefet kanadından olmak üzere dün vermiştim.
.
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ise toplantı yapacağını, bu toplantıdan sonra yapacağı açıklamaları bugüne bıraktığımı da yazmıştım.
.
Açıklama geldi.
İşte o açıklamanın satırbaşları:
“Her şeyden önce bir gece yarısı gerçekleştirilen bu eylem hem üslubu, hem yöntemi, hem de yol açacağı tartışmalar dolayısıyla art niyetli bir girişimdir.”
.
“Hiçbir emekli kamu görevlisinin böyle bir yola tevessül etme hakkı yoktur. Kıbrıs'tan Karabağ’a kadar verdiğimiz mücadelenin hiçbirinde ülkemiz için destek bildirisi yayınladıklarını görmedik. 15 Temmuz hain darbe girişiminde milletimizin yanında olduklarını görmedik.”
.
“İfade özgürlüğü, ülkenin mevcut yönetimini darbe imalı bildiriyle tehdit etmeyi kapsamaz. Bu tarz ifadeler dünyanın her yerinde demokrasiye, milli iradenin üstünlüğüne saldırı olarak kabul edilir.”
.
“Maalesef siyasetçilerimizden bazıları bu kirli kampanyaya destek vererek kendilerini inkâr etmişlerdir. Milli iradeden yana tavır koyan tüm siyasi partilere, STK’lara ve vatandaşlarımıza şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Milleti tehdit etmeye kalkışanlara en büyük cevabı yine milletimizle vereceğiz.”
.
“Boğazlardaki gemi trafiğinin yer yer seyir güvenliğini tehdit edecek düzeye ulaşması meselenin ayrı bir boyutudur. Her şeye rağmen Montrö’nün ülkemize kazanımını önemli buluyor, sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz”
.
“Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldığı günlerde Meclis Başkanımıza Montrö örneği üzerinden bir soru yöneltmiştir. Meclis Başkanımız tamamen teorik olduğunu belirterek konuyu izah etmiş ve Montrö’den çekilme gibi bir durumun olmadığını söylemiştir. Kanal İstanbul ile Montrö arasında kurulan bağ tamamen yanlıştır.”
.
“Geçmişte cübbeleri ile siyasi hükümetleri hedef alan yargı mensuplarını eleştirmiştik. Üniformalarıyla milli iradeyi hedef alan askerleri eleştirmiştik. Bugün de aynı yerdeyiz. TSK’nın disiplin anlayışıyla bağdaşmayacak, fotoğraf veren askere olumlu bakmadık, bakmayız. Biz de yanlış buluyoruz, MSB üzerine düşeni yapacak.”
.
“TSK kendi içinde soruşturma başlattı ve sonuçlandırdı. Aynı şekilde tamamı da yalan olan bilgilerle, Milli Savunma Üniversitemizi laiklik ve Atatürkçülük tartışması içine çekmeye çalışanlar da sinsi gayeler taşıyor. Demokrasi ve hukuk içinde çözülecek meselelerin darbe imalı bildirilerin bahanesine dönüştürülmesi Anayasa’ya açık tehdittir. 104 kişinin içinde CHP üyesi olanlar var. Bu işin merkezinde aslında ana muhalefetin kendisi var.”
.
Bu açıklama sonrası tartışmalar daha da çok alevlendi.
Tekrar tekrar açıklamalar yapıldı.
Televizyonlar sabahlara kadar bu konuyu tartıştı.
.
Peki bu Montrö tartışmaları nereden çıkmıştı?
Kimin ne derdi vardı?
.
TBMM Başkanına sorulan bir soruya karşılık kendisinin verdiği bir cevapla ortaya çıkmış ve nerelere kadar gelmişti.
.
Aslında bu tartışmanın çok daha öncelere dayandığını size hatırlatayım.
.
Generaller Bildirisinde imzası bulunan Emekli General Atilla Kıyat 2019 yılında Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’e yaptığı açıklamada:
“Jeffrey’nin Türkiye Büyükelçisi olduğu dönemde Kayseri’de kendisini ziyaret ettiğini ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni gündeme getirdiğini” anlatmış.
.
“Jeffrey Montrö Sözleşmesi prensipleri dahilinde, Türk ve ABD Donanmaları, Karadeniz’de çok iyi şeyler yapabilir” demiş.
.
“Jeffrey ‘Türkiye ve ABD istedikten sonra kimse bir şey yapamaz' dedi. ‘Hayır büyükelçi, bu sözleşme Türkiye için hayati öneme haizdir ve hiçbir nedenle dışına çıkmayız' dedim. Sustu, niyeti Karadeniz’e çıkaracakları gemilerden atılacak füzelerle, Ortadoğu’daki hedefleri, hiçbir tehdide maruz kalmadan vurmaktı. Ankara'ya giderek, görüşmeyi Deniz Kuvvetleri Komutanı'na aktardım. ‘İlgililere aktarabilir miyim' dedi. ‘Tabii ‘dedim ve MGK'da paylaştığını öğrendim.”
 
ABD’nin Montrö ile bir problemi olduğu anlaşılıyor.
.
Bir başka olay ise şu:
“Ukrayna ve Rusya’nın savaşın eşiğine geldiğini bilmeyen yok.”
.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price “Ukrayna’nın yanında olduklarını” söyledi.
.
“ABD’nin Ukrayna ısrarının perde arkasında ise Rusya’yı çevreleme planı yatıyor.”
.
“ABD, Baltık ülkeleriyle NATO üzerinden Rusya’yı çevrelerken, tek açık Ukrayna’da bulunuyor.”
.
Böylece, ABD ile Rusya arasında artan Ukrayna geriliminde “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” devreye giriyor.
.
Kısaca, “ABD’nin Montrö’den yıllardır rahatsız olmasının sebebi anlaşılıyor.”
.
Peki, Montrö delinemezse ne olacak?
.
Yorumcular bu konuda hem fikir:
“Kanal İstanbul devreye girecek…”
.
ABD’nin bu boğazdan geçiş ısrarlarına sebep olan olay neydi?
Daha önce neler yaşanmıştı?
.
Özetle şöyle olmuştu:
2008’de Gürcistan-Rusya savaşı meydana geldi.
.
Kafkaslardaki Rusya-Gürcistan savaşına karşılık ABD, 6. Filoya bağlı savaş gemilerini “İnsani yardım” adı altında boğazlardan geçirmek istedi.
.
Fakat bu isteğe Rusya karşı çıkınca Türkiye arada kalmış ve o tarihte Montrö tartışılmıştı.
.
Ankara, 2 askeri dev hastane gemisini Boğaz’dan geçirmek isteyen ABD’ye, geçişin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne uygun olmadığını belirterek cevap vermişti.
.
Dışişleri Bakanlığı, ABD makamlarına, “Denizden geçiş Montrö'ye uygun olmalı. ‘Comfort’ ve ‘Mercy’ için istisna yapmayız” mesajını vermişti.
.
Bunun üzerine ABD, anlaşmanın süre ve tonaj sınırlamasını, savaş gemilerini Karadeniz’e girdi-çıktı yöntemiyle çözmek zorunda kalmıştı.
.
Montrö’ye göre Karadeniz’e kıyısı olmayan bir ülke konumundaki ABD, savaş gemilerini burada sadece 21 gün tutabilme hakkına sahipti.
.
Gürcistan krizi sırasında Montrö’yü uygulamadan boğazlardan geçmek isteyen ABD’nin bu tutumuna karşı Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Vladimir İvanovski, Ağustos 2008’te şu açıklamada bulunmuştu:
“Montrö konusunda Rusya ve Türkiye’nin tutumları yüzde yüz aynıdır. Bu anlaşmanın çağdaş dünyanın gereklerine uygun bir anlaşma olduğuna inanıyoruz. İki ülke de, Montrö’nün tam olarak uygulanması gerektiğini savunuyor.”
 
***
Türk insanı olarak bir özelliğimiz var.
“Türk’ü öldüreceğine, korkut…”
Doğrudur.
Son yıllarda ortaya çıkan virüs ne yazık ki bizi korkutamadı bir türlü.
Kimsenin virüsü iplediği yok.
.
Devletin en üst makamında, aşağıya doğru herkesin dilinde pelesenk olan “Maske, mesafe, temizlik” sloganı işlemiyor.
.
Kimsenin umurunda değil.
.
Bunu nereden anlıyoruz?
İşte gazetenin haber başlığı:
“Günlük vaka sayısında korkutan tablo! Türkiye Avrupa’da birinci, dünyada ikinci oldu”
.
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı tabloya göre 24 saatte “193” kişi hayatını kaybetti.
.
Toplam 42 bin 551 yeni vaka tespit edildi.
.
Türkiye’yi sırasıyla:
10 bin 793 vakayla Fransa,
10 bin 680 vakayla İtalya,
9 bin 902 vakayla Polonya takip etti.
.
Dünyada ise birinci sırada Hindistan bulunuyor.
Bu ülkede günlük vaka sayısı 96 bin 557 olarak duyuruldu.
Üçüncü sırada bulunan ABD’de ise günlük vaka sayısı 38 bin 538 olarak açıklandı.
.
Corona virüsünün dünya genelindeki tırmanışı da sürüyor.
Vaka sayısı 132 milyon 282 bin 898’e çıkarken virüs nedeniyle hayatını kaybeden kişi sayısı da 2 milyon 870 bin 89 oldu. Dünya genelinde sağlığına kavuşan kişi sayısı ise 106 milyon 520 bin 66.
.
Hürriyet’te çıkan haberde:
Prof. Dr. Zafer Kurugöl, “Doktorlar hasta seçmek zorunda kalabilir” diyor.
.
Bir kişinin bulaştırıcılığının en az 7 gün sürdüğünü belirten EGE Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl, “An itibarıyla enfekte kişi sayısının 1 milyon 400 bin olduğunu” söylüyor.
.
Kurugöl, günlük 200 bin kişinin enfekte olduğunu vurguladı ve “Bu şekilde devam edersek ramazana en az 60 bin vakayla gireriz.” diye konuştu.
.
“… gerçek vaka sayısı test ile saptanan vaka sayısından 5 ila 20 katı daha fazla. Buradan yola çıkacak olursak, ülkemizde 40 bin vaka saptandığına göre, günlük 200 bin kişi enfekte oluyor demektir. Bir kişinin bulaştırıcılığının en az 7 gün sürdüğünü göz önüne alırsak ülkemizde an itibariyle 1 milyon 400 bin enfekte kişi var demektir. Bunlardan 1 milyondan fazlası da virüsü taşıdığından habersiz aramızda dolaşıyor. AVM’ye giriyor, metroya biniyor, markete ve hastaneye gidiyor. Çünkü farkında değil. Biz buzdağının sadece üst kısmını görüyoruz.” dedi.
.
“Bu nedenle insanların bu gerçeği bilerek hareket etmeleri, korunma önlemlerine çok daha sıkı sarılmaları gerekir. Aşılama son günlerde hızlandı. Bunun daha da hızlanarak devam etmesi gerekir.” dedi.