Memlekette tarımın iyi yönetilmediğini daha önce bu köşede farklı zamanlarda örneklerle tartışıyoruz.
Memlekette tarımın iyi yönetilmediğini daha önce bu köşede farklı zamanlarda örneklerle tartışıyoruz. Düzensiz yapılan ithalatlar, artan üretim maliyetleri ekilmeyen arazi miktarını sürekli artırıyor. Çiftçimiz üretimden uzaklaşıyor.
Dün yapılan açıklamada gübre desteklemeleri iki katına çıkarılmış. İnsan söylemeye utanır. Gübre fiyatları torba başına 50 ile 70 lira arasında arttı. Gübre desteği dönüm başına 10 lira artsa ne olacak.
Tarım, diğer bütün sektörlerden farklıdır. Üretim riski en yüksek sektördür. Doğaya bağımlılık çok yüksektir. Doğal afetlerden, yağmurdan, selden, kuraklıktan, dondan, kırağıdan daha fazla etkilenen bir sektör yoktur.
Üretim riski yüksek olan tarım sektörünün stratejik önemi vardır. Bütün ülkelerin insanını doyurmak ve gıda güvenliğini sağlamak birinci derecede öncelikli hedefidir. Gıda güvenliğinin temelinde öz kaynaklarla yapılan üretim yatmaktadır. Eğer öz kaynaklarınız yetmiyorsa, eksikliği duyulan ürünlerin ithalatı için uzun ömürlü anlaşmalar yaparsınız.
Düzensiz yapılan ithalatlar, genellikle üretici elinden çıkan ürünlerin fiyatlarını düşürüyor. Netice itibariyle, üretici para kazanacağı zaman zarar ediyor. Bu gelişmeler üreticiyi işine küstürüyor. Afganlılar olmasa koyun ve keçi sürülerini güdecek bir Allah’ın kulu kalmayacak.
2018 yılında memlekete 1 milyon canlı dana gelince et ihracatı gündeme gelmişti. Yem fiyatları iki katına çıkarken, süt fiyatları yerinde sayarken üretici ineğini kestirmeye başladı.
Türkiye üç yıl önce hayvan ithalatında dünya rekoru kırıyordu. Sütten para kazanamayan üretici ineğini kesmeye başlayınca et arzı arttı ve fiyatlar yerinde saydı. Besi yemi fiyatları 110 liranın üzerine çıkıverdi. Üretici kesim için mezbaha aradı, üç ay sonraya gün verdiler. Üreticiyi devlet adeta batırdı.
Yem fiyatları ile hayvan kesim fiyatları nihayet başa baş gelmeye başladı. Halen dana kesim fiyatları 40 TL, kuzu kesim fiyatları ise 58 TL civarında. Elbette satış fiyatları bunların çok üzerinde seyrediyor. Aynı zamanda Ramazanda bu fiyatlar daha da yükselir.
Memlekette hayvan varlığı istatistiklere göre epey yüksek. Ancak kesilen hayvan sayısında sakatlıklar görünüyor. 6.5 milyon sağmal inek var ama kesilen büyükbaş hayvan sayısı 3.5 milyon görünüyor. Yine 20 milyon koyun sağan memleket 5 milyon koyun-kuzu kesiyor. Ya sayılar yanlış, ya da başka bir iş var. Neticede et fiyatları kısır döngünün yükselme yerine geldi. Çünkü kesime gelen hayvan sayısında azalma görünüyor.
Bir memlekette üretici sütten para kazanır ise hayvancılığa devam eder. Süt fiyatları et üretiminin sigortasıdır. Eğer üretici iki yıl boyunca yem fiyatları artarken aynı fiyatla süt satıyorsa, hayvanını kesime gönderir. Et fiyatları düşer. Bir yıl sonra kesecek hayvan bulamazsanız.
Türkiye’de küçük aile işletmeleri hayvancılığı ayakta tutmaktadır. Aynı zamanda üretimin istikrarında son derece etkilidir. Yoksa ticari işletmeler zarar ettiği yerde ineğinden danasından vazgeçmektedir.
Et fiyatlarının yükselmesi kaçınılmazdır. Eğer ithalata gidilmezse üretici kazanır. Borçlarını öder. Yoksa üç sene önceki kısır döngü tekrarlanmış olur. Kaldı ki ot, silaj ve besi yemi fiyatları sürekli yükseliyor.