Zaman su gibi akıp geçiyor.

Zaman su gibi akıp geçiyor. Ha bugün, ha yarın derken bugün Ramazan’ı gördük çok şükür. Köylerde bir başka güzeldi Ramazan. Bir hafta öncesinden hazırlıklar yapılırdı. Yufkalar açılırdı 30 gün yetecek kadar. Sevinçle karşılanırdı ama çok da zordu. Tarla bahçe işleri hep elle yapılırdı.
Makinalar işimizi henüz elimizden almamış iken, Ramazan ayını çıkarıncaya kadar pek meşakkatli işler olurdu.
Bundan 40-50 sene öncesinde tarladan bahçeden bütün ürünler elle hasat edilir, toplanırdı. Yazlık ürün hasatları nispeten buğday arpa hasatlarından daha kolaydı Ramazan’da. Sahurda niyetlendikten sonra tarlaya gidilir, öğleye kadar günebakanlar elle kesilip küfelerle traktörlerin kasalarına doldurulur eve gelinirdi. Akşamüstü millette can kalmış ise günebakan harman makinasından o gün kesilen petekler geçiriliverirdi. Günebakan az ise dut, ceviz veya kavakların altında, gölge bir yerde sopalarla dövülerek taneleri ayrılırdı.
Günebakan hasatlarıyla mısır ve susam hasatları birbirine yakın olurdu. Mısırı zaten sabah çiğinde hasat etmek gerekir, yaprakları dökülmesin diye. Yerli mısır olduklarından orakla kesilir desteler yapılarak tarlada bırakılır. Ertesi gün yine çok erken toplanır ağacın altında koçanları ayrılır. Mısır sapı, o zamanlar darı sapı denirdi, çok kıymetli hayvan yemi idi. Hayvanlar samandan arpa ezmesinden başka bir şey görmedikleri için darı sapını iştahla yerlerdi. Bu nedenle mısır, kurumuş yaprakları dökülmesin diye sabah çiğinde yapraklar nemli iken biçilirdi.
Oruçlu susam yolmak çok zordur. Öğleye doğru insanın gözlerine perde indirir. Bulanık görmeye başlar insan. Üstelik susuzluk dili damağı yapıştırırken susamın içindeki kavun karpuzu nasıl can çeker.
Ramazan her yıl on gün öne geldiğinden, arpa buğday işi harmanla başlardı oruçlar. Döven çekmek, tınaz yapmak, ekin savurmak çok zor değildir. Sadece bu sıcağın altında dövenle dönmesi biraz yorar insanı. Onun dışında ramazanlık pek zahmeti yoktur. Samanlar gece çekilir zaten. Sahura kadar ne çıkarsa.
Arpa ve buğdayların orakla biçilmesi, toplanması ve harmana taşınması yaklaşık olarak üç dört tane ramazana denk gelir. Gündönümüne denk gelen bu günler, yılın en uzun ve en sıcak günleridir. Ne dereler ne de çeşmeler yetmez insanın hararetini kesmeye. Sahurda orağa gidilir ve öğleye kadar buğday biçilir. Hele hava esmezse eğilmeye canı istemez insanın buğdayı biçmek için. İnsana bütün ömründe iki kez denk gelir derler.
El işleriyle hasat harman yapılırken, ramazan zor gibi görünürdü ama çok daha verimli geçerdi. Aş, ekmek, su derdi olmayınca daha çok iş ürerdi. Hem hamallığı yapılmazdı hem de karın doyurma işlerine zaman ayrılmazdı. Hesap edilecek olursa gün içerisinde çalışılan saat pek değişmezdi.
Ramazan artık işin gücün hafif zamanına geliyor. Gerçi makinesiz iş de kalmadı. Seferi sayacak sebep de. Ancak her geçen gün değeri azalıyor sanki.