İktidar öylesine ilginç kararlar alıyor, öylesine ilginç gündemler yaratıyor ki...

İktidar öylesine ilginç kararlar alıyor, öylesine ilginç gündemler yaratıyor ki;
Hangisini tartışacağımızı,
Hangisine itiraz edeceğimizi,
Hangisine destek vereceğimizi şaşırdık.
.
Varlık kuyruklarından dönüp dolaşıp,
“Aya çıktık” derken,
Şimdilerde geri dönüşle;
“Patates-Soğan dağıtmaya başladık.”
.
Hepsi bir kenara,
Muhalefet “128 Milyar nerede?” diye bağırmaya başladı.
.
Millet yerde sürünüyor.
Cepte yok,
Cepkende yok.
.
İktidar ne yapıyor?
Saraya 50 milyonluk Mercedes alıyor.
.
Peki bu işler nasıl oluyor?
İnsanlar buna nasıl katlanıyor?
Nasıl alışıyor?
Nasıl kanıksıyor?
Ve sonunda
Nasıl savunuyor?
.
Meşhur bir deney vardır.
Sonuçları sosyal toplumda oldukça sık kullanılan.
.
Bir kafese beş tane aç maymun koymuşlar.
Kafesin tam ortasına iple bir kangal muz asmışlar.
Tam altına da bir merdiven koymuşlar.
.
Muzları gören maymunlar fıtratı gereği muzları almak için merdivene tırmanıp muzları almak istedikleri sırada, hepsinin üzerine tepelerinde bulunan fıskiyeden otomatik olarak tazyikli su sıkılmış.
.
Böylece ne zaman biri muzlara uzanacak olsa diğerlerinin üstüne tazyikli su sıkılmış.
.
Bir süre sonra maymunlar tazyikli su yememek için pes etmişler ve muzlara hamle yapmayı bırakmışlar.
.
Sonra bu beş maymundan biri kafesten çıkartılmış ve yerine konudan hiç haberi olmayan başka bir maymun koymuşlar.
.
Bu yeni maymun merdivenin tepesindeki muzları görür görmez merdivene doğru hamle yapmış ama diğer dört maymun, tazyikli suya maruz kalmamak için bu yeni maymunu alaşağı ederek, bir güzel dövmüşler.
.
Sonra ilk maymunlardan biri daha çıkartılarak, yerine yine konudan hiç haberi olmayan başka bir maymun koymuşlar.
.
Bu yeni maymun da muzları görür görmez merdivene doğru hamle yapmış ama diğer maymunlar bu yeni maymunu dövmüşler. Üstelik en çok döven de, demin neden dayak yediğini bilmeyen maymunmuş.
.
Bu deney bu şekilde devam etmiş.
.
Ta ki ilk beş maymundan hepsi kafesten çıkartılana kadar.
.
Her seferinde dayak yiyen maymunlar, kendilerinden sonra gelen ve muzlara uzanan maymunu dövmeye devam etmiş.
.
Ve en sonunda kafesin içinde;
Neden dayak yediklerini,
Neden dayak attıklarını bilmeyen,
Beş maymun kalmış.
.
Bundan böyle hiçbiri “Tazyikli su kaldırıldığı halde”, muzlara uzanmaya çalışmamış.
.
Neden?
“Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmektedir…”
.
Bu duruma “Organizasyonel Negatif Öğrenme” adı veriliyor.
.
Şunu öğrendik;
Neyi, neden yaptığımızı,
Neyi, neden yapmadığımızı,
Hiçbir zaman merak etmeden hayatlarımızı tüketiyoruz.
 
***
Bir araştırmacı sabır ve dikkatle çalışarak iki fareye “Acıktıkları zaman burunları ile bir zile basmayı” tam 5 sene uğraşarak öğretmiş.
.
Bir gün bu farelerden biri diğerine söyle demiş:
“Enayiyi amma alıştırdık yahu... Her zile basışımızda peynir veriyor…”
.
Buradan çıkarılacak hisse:
“Fareler, araştırmacıyı yönettiğini zannetmeye başlamışlar…”
.
Aynı bizim gibi:
“Meclisin bizi yönettiğini sanıyoruz…”
.
Örnek: “İstanbul Sözleşmesi ve tartışılan Montrö Antlaşması”
 
***
Bütün fareler toplanarak kediden kurtulmanın yollarını arıyorlarmış.
Her biri bir fikir söyledikten sonra birisi:
-“En iyisi” demiş “Boynuna bir çan takalım… Çan sesini duyunca kaçar kurtuluruz...”
Ötede onları dinleyen yaşlı fare dayanamamış:
-“İyi de” demiş... “Çanı kedinin boynuna kim takacak?”
.
Vatandaşa da öğretilen çaresizlik şu:
“İktidar dışında kime oy vereceksin?”
 
***
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş.
Bahar ilerledikçe bitki, kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-“Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?”
-“On yılda, demiş kavak.”
-“On yılda mı?” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak, “Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!”
-“Doğru, haklısın…” demiş kavak…
.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-“Neler oluyor bana ağaç?”
-“Ölüyorsun” demiş kavak.
-“Niçin?”
-“Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için…”
.
Siz siz olun bazı nimetlere sarılarak kısa yoldan bir yerlere gelmeye kalkmayın.
Sonunuz “Kabak” gibi olabilir.
Üzülürsünüz…
 
***
Kendini yenilemeye karar veren Kartal, sarp yamaçlarda kendine bir kovuk bulur.
Artık bir işe yaramayan gagasını günlerce kayalara vurarak parçalanıp düşmesini sağlar.
Yani oluşan gagasının sertleşmesini bekler.
Daha sonra bu güçlü gagayla acılar içinde yaşlanmış pençelerini söker.
Eskimiş tüylerini tek tek yolar.
Yüz elli gün, yemeden içmeden acılar içinde gerçekleştirdiği bu işlemlerden sonra, yeniden doğmuş gibi gençleşerek uçar yeni yaşamına ve bir otuz yıl daha yaşar.
.
Kartal gibi yeniden doğmak için acılar çekmek, fedakârlık yapmak gerekir.
.
Bu dünyada kimse, çalışmadan ve nihayetinde bir bedel ödemeden, bedava bir şey beklememelidir.
 
***
Şimdi gelelim patates-soğan meselesine.
.
Ülke gündemine oturacak kadar bir beceriksizlik söz konusuysa, tarım bakanı derhal istifa ermelidir.
.
Organizasyonu iyi yapamayan,
Yıllık tüketime göre, üretim ayarlayamayan birinin bence o koltukta işi yok.
.
Devletin sadece iki ürün ile ilgili harekete geçip elma, üzüm, karpuz, pamuk gibi diğer ürünleri es geçmesi başka bir sorun.
.
İcraatlara bakınca şu sonuca varılıyor:
“Bu ülkeyi bir seçim paklar…”
 
***
ALLAH BİZE DE VERSİN
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,
“Emeklilerimiz bugün tarihlerinin en iyi gelir seviyesine sahiptir…” dedi mi?
Dedi.
.
“En düşük emekli maaşını 1500 TL’ye çıkartarak vatandaşımızın mağdur duruma düşmemesini sağladık.” dedi mi?
Dedi.
.
Peki bu ülkede asgari ücret ne kadar?
Net: “2 bin 825 lira 90 kuruş.”
.
Yani?
Asgari ücretin yarısı.
.
Gelelim bana.
Ben 2004 yılında emekli oldum.
O tarihte emekli maaşımla 20 tane çeyrek altın alıyorken,
Şimdi ise emekli maaşımla 4 tane çeyrek altın alabiliyorum.
.
Ee…
Hani, “Emeklilerimiz bugün tarihlerinin en iyi gelir seviyesine sahipti?”
Ne oldu?
.
Emekli olduğum zaman;
Asgari ücretin çok üzerinde maaş alıyorken,
Şimdi neredeyse eşit.
.
Hani en iyi gelire sahiptik?
.
Başkalarının kaç para aldığı sahsım olarak beni pek ilgilendirmez.
Ancak görevim gereği araştırayım dedim.
.
Merak ettim ve araştırdım.
“Sayın Erdoğan kaç lira emekli maaşı alıyordu acaba?”
.
Bulduğum bir haberde emekli maaşı “35 bin Lira” yazıyordu.
Kimsenin parasında gözümüz yok ancak,
“Allah bize de versin” diye dua ediyorum.