Çanakkale Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararı gereği nihayet “Kısmi Kapanma Tedbirleri” alındı.

Çanakkale Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararı gereği nihayet Kısmi Kapanma Tedbirleri” alındı.
.
İçişleri Bakanlığı Genelgesi gereği; çarşamba günü saat 19.00’dan itibaren il genelini kapsayacak şekilde iki haftalık kısmi kapanmaya yönelik tedbirler alındı.
.
Millet tam kapanma beklerken, kısmisi nasip oldu.
.
Dünyada hiç kimse özgürlüklerinin kısılmasını, yasakların gelmesini istemez.
Ama mevzubahis “Virüs” olunca, bir an önce bitmesi için herkes razı.
.
Arkadaşlarla “Online” konuşuyoruz,
“Neydi o pikniklerimiz?”
“Mangallar?”
“Seyahatlerimiz?”
“Komşuluklar, gidip gelmeler?”
“Gece toplantıları, yemeğe gitmeler?”
Hepsi hayal oldu neredeyse.
.
Ne kadar özgürmüşüz meğer?
Kıymet mi bilemedik acaba?
Bize verilen ceza mıydı acaba bu virüs?
.
Alınan kararlar için “Kısıtlama” diyor ya, aslında “Yasak” diyecekler de, sağ olsunlar “İtici olmasın” diye kelimeyi yumuşatmışlar.
.
Bu genelgede:
İlimizdeki vaka sayılarının çok yüksek seyretmesi bu seyirde de insanların temasının büyük rol oynadığı bilindiğinden İlimiz merkezi ve Kepez Belediyesi ile mücavir alanlarındaki tüm sahil bantları (Kordon, İskele Meydanı, Yeni Kordon, Kepez Sahil Bandı, Güzelyalı Sahil Bandı, Dardonos Sahil Bandı dâhil) ile park ve bahçelerde (Özgürlük Parkı ve Halk Bahçesi dâhil) teması ve yoğunluğu önlemek için 17 Mayıs 2021 saat 05.00’e kadar vatandaş girişlerine kapatılmasına…” karar verilmiş.
(Buradaki Dardonos kelimesi bana ait değil. Orijinali böyle yazılmıştı.)
.
O kadar yazmamıza rağmen, sosyal medyada o kadar söylenmesine rağmen, muhtarların ikazına rağmen, “İçim daraldı, çocuk sıkıldı” bahaneleri ile Kordon’a çıkmakta ısrar edenler!
Buyurun sıkıysa çıkın şimdi.
Sayenizde kapandı.
Siz artık balkona çıkın…
 
***
Yasaklar deyince tarihte alınan “Yasak” kararlarını merak ettim ve araştırdım.
.
Öncelikle şu kelimeleri bir inceleyin ve aralarında bağ kurmaya çalışın.
.
Hal,
Kıtal,
Kanuni esasi,
Hürriyet,
Vatan,
Müsavat (eşitlik),
Bosna,
Hersek,
Makedonya,
Girit,
Kıbrıs,
Yıldız,
Büyük burun
İstibdat,
Beynelmilel,
Veliaht,
Cumhuriyet,
Ayan azası,
Bomba,
Mithat Paşa,
Kemal Bey,
İnkılap,
Tahtakurusu,
Kimya ile ilgili yazılarda (0=AH),
Hasta,
Kardeş.
.
Ne oldu?
Anladınız mı ne olduklarını?
.
Çoğunuz bir anlam verememişsinizdir.
Haklısınız.
Ne bağ olabilirdi ki?
.
Bu kelimelerini söylemek, yazmak ve okumak “Yasaktı”.
.
Ne zaman?
.
ll. Abdülhamid döneminde.
.
“Sansür” memurları, gazeteler basılmadan önce provaları alıp yasak kelimeler varsa, yazılardan çıkartır, gazeteler daha sonra baskıya verilirmiş.
.
O kadar kelime neden yasaktı peki?
.
Bazıları için şu açıklama yapılmış:
Abdülhamid’in eleştirilmesi yasaktı.
Haliyle o eleştirilirken (kendisi büyük burunlu olduğundan) “Büyük burun” şeklinde ima ediliyordu.
O sebeple bu kelime yasaklanmıştı.
.
Sanki bizdeki “128 Milyar” kelimesi gibi.
.
Misal, Padişahın tahtan indirilişini ifade eden kelime olan “Hal, kıtal, kanuni esasi, hürriyet, vatan, müsavat (eşitlik)” kelimeleri de bu sebeple yasaklanmış.
.
“Tahta kurusu” kelimesi, yanlışlıkla “Tahtı kurusun” şeklinde okunabileceği için yasaklanmış.
.
(0=AH) ne alaka?
Zira “(0=Abdül Hamid) anlamına gelebilir” diye yasaklanmış.
.
“Hasta” kelimesi ise;
Batılılar Osmanlı İmparatorluğu’na “Hasta Adam” dedikleri için yasaklanmış.
.
“Kardeş” kelimesi ise tahta getirilmeye çalışılan kardeşi V. Murad’ı hatırlattığı için yasaklanmış.

Şehzadeliğinde dışa dönük ve canlı bir imaj çizen Abdülhamid, gençliğinde etrafına yaşam sevinci saçan, neşeli, güleç biriymiş.
.
Tıp bilimine, matematiğe, yıldızlara, tefsire, tasavvufa, şiire, yabancı dillere, hayvanlara ve bahçeciliğe meraklıymış.
.
Çok iyi bir avcı, kılıç ustası ve yüzücüymüş.
.
Eski silahlardan müteşekkil güzel bir koleksiyonu bile varmış.
.
Küçükçekmece Gölü'nde gezmeye çıkar, küçük vapuruyla sık sık Karadeniz’e açılır ve zaman zaman Yalova’ya gidermiş.
.
Beykoz’da lüfer avlar, Kâğıthane’de yürüyüş yapmaktan hoşlanırmış.
.
Tahta geçtikten kısa süre sonra o kadar değişmiş ki, çoğu risale ve tarih kaynakları, karakterindeki bu büyük değişimi “Çırağan Vakası” na bağlamışlar.
.
Peki neydi bu Çırağan Vaka’sı?
.
“Çırağan Baskını” veya
“Çırağan Sarayı Vakası”;
Çırağan Sarayı’nda tutulan eski Osmanlı padişahlarından V. Murad’ı kurtarmak ve onu tekrar tahta geçirmek amacıyla 20 Mayıs 1878’de gerçekleştirilen, ihtilâl girişimi.
.
Padişah II. Abdülhamit'in karşıtlarından Sarıklı Ali Suavi ve beraberindeki 150 kadar kişi teknelerle Çırağan Sarayı'na çıkartma yaptı ve sarayın muhafızlarını etkisiz hâle getirdi.
.
Sarıklı asiler, V. Murad’ın tutulduğu bölmeye ulaştılar, ancak akli dengesi yerinde olmayan V. Murad korkuya kapıldı ve asilerle gitmeyi reddetti.
.
Ali Suavi eski padişahı ikna edemedi.
Bu arada, yetişerek olaya müdahale eden Beşiktaş Muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa komutasındaki askerler asilerden 60’ını öldürdüler.
Hasan Paşa, kalın bir sopayla başına vurarak Ali Suavi'yi öldürdü ve bu başarısız ihtilâl girişimini bastırdı.
.
Aynı 15 Temmuz gibi olmuş.
FETÖ’cüler de de mevcut iktidarı düşürüp, yerine geçmek istemediler mi?
.
Tarihçiler anlatıyor;
“Çırağan baskını, hükümdarın psikolojisinin iyice altüst olmasına ve vehimli hale gelmesine sebep oldu.
Alman Elçisi Heinrich Reuss’u Harem’de ağırlayarak çevresine karşı korunmak amacıyla yardım istedi.
Sultan, İngiliz Elçisi Henry Layard’dan da destek talep etti.
Beşinci Murad’ı Malta Köşkü'ne getirtip, göz hapsine aldırdı.
Hükümeti toplayan sultan, bu toplantı sırasında, geleceğinin ve hayatının güvence altına alınması için onlara mühürlü mazbata hazırlattı.
Sabaha kadar Mabeyn’de gezindiği günler oldu.
Sürekli telaş içerisinde, yanındaki bürokrat ve yaverlerine ‘Ne var, bir şey mi oldu? Ne varsa anlatınız’ gibi cümleler sarf etmeye başladı.
Herkesi olayı tertip edenler arasında görmeye başlayıp çevresindekilere ağır sözler söyledi.
Sekiz tabur asker getirterek Yıldız Sarayı etrafına yerleştirttiği gibi, sarayın etrafına top konulması için emirler verdi.”
.
Bu olay sonrası;
Siyasi olarak devletin içinde bulunduğu ağır şartlara, padişahın bu durumunun eklenmesiyle devlet merkezi işlemez hâle geldi.
Bu şartlar altında her an yeni ve ani kararlar veriliyordu.
Ardı ardına sadrazamlar değişti.
Sultan, bazı görevlileri Anadolu’ya göndererek İstanbul’dan uzaklaştırdı.
.
ll. Abdülhamid, kendinden önceki iki padişahın darbeyle tahtından indirilmesi, suikast ve darbe teşebbüsleri ile her şeyden ve herkesten şüphe eder duruma düşmüş,
Yıldız Sarayı’ndan dışarı çıkmaz bir hale gelmişti
.
Bu olaydan sonra Abdülhamid, sürekli “Tahttan indirilme”,
“Sürgün edilme”,
“Öldürülme” korkusu içinde yaşamış. Neredeyse her şeyden elini eteğini çekti, yalnızlaşmıştı.
İşte o “Sansürleri” de bu olaylardan sonra getirmişti.
.
Diyeceğim o dur ki:
“Her dönemde çeşitli sebepler dolayısı ile mantıklı veya mantıksız çeşitli ‘Yasaklar’ getirilmiştir. Bize sadece uymak düşüyor…”