Bu köşede daha önce defalarca dillendirmiş, gıda üretiminin stratejik olduğunu ve süreklilikte devlet desteğinin her zaman gerektiğini tartışmıştık.

Bu köşede daha önce defalarca dillendirmiş, gıda üretiminin stratejik olduğunu ve süreklilikte devlet desteğinin her zaman gerektiğini tartışmıştık.
Cumhurbaşkanının talimatıyla depolarda yarısı çürümüş, filizlenmiş patates ve soğan TMO tarafından alınmaya ve dağıtılmaya başlandı. Yandaş kanallar bazı üreticilerin teşekkürleri ballandıra ballandıra verdi. Sanki büyük bir iş yapılmış havası verildi.
Geçen sene soğan Haziran ayında, patates ise ağustos ayında hasat edildi ve depolarda bekliyordu. Pazar ve marketlerde hemen herkes patateslerin filizlendiğini görmüştür. Soğan da benzer şekilde cücük verdi.
Her iki ürün de son on yılda sancılı bir üretim geçiriyor. Depolara baskınlar yapılıyor, ithalat silahı çekilerek fiyatlar yerle bir ediliyor.
Patates de soğan da depolama ömrü çok uzun olmayan ürünlerden. Üstelik depolama esnasında en fazla fire veren ürün bu ikili. Dolayısıyla zamanında değerlendirilmesi, turfanda çıktığında, diğerlerinin tükenmiş olması gerekir.
Turfanda patates ve soğanın çıkmasına çok az bir zaman kaldı. Hala depolarda binlerce ton soğan ve patates bulunuyor. Çiftçi açısından bakıldığında hiç yoktan iyi gibi görünüyor. Peki, patatesle ilgili bakanlığın ne yaptığı biliniyor mu? Herkes unuttu tabii.
Geçen sene Ticaret Bakanlığı patates ve kuru soğan ihracatına kısıtlama getirdi. Aslında yasakladı. Dolayısıyla patates ve kuru soğanın yüzüne bakan olmadı. Neden kısıtlama getirildi acaba? Enflasyonu artırmamak için. Enflasyonla mücadelede potaya giren patates ve kuru soğan oldu.
Hükümet ihracata sınır koyduğu için patates ve soğan üreticinin elinde kaldı. Aylar sonra üreticinin elindeki ürün yemlik olurken seyreden yetkililer alıp garip gurebaya dağıtmayı maharet saydılar. Hâlihazırda yenebilir patates miktarı 1 milyon tonun üzerinde. Kuru soğan ise 40 bin ton civarında alınarak fakirlere dağıtılıyor.
Kamu görevlileri patates dağıtırken şov yapmayı ihmal etmediler. Fakirleri, bir torba patates almak için kuyrukta bekleyenleri sosyal medyada afişe etmeye utanmadılar. Sanki önemli bir iş yapıyormuş gibi havalara girdiler. Oysa çiftçiyi bu hale düşüren hükümetin olduğunu, kuyrukta bekleyenlerin de sorumlusunun hükümetin olduğunu unuttular.
Hükümetin patates ve soğana ödediği para bir milyar bile etmiyor. Geçene sene sadece Temmuz-Aralık ayları arasında yeterli araç geçmediği için İzmir-İstanbul otoyoluna devletin ödediği kira farkı bedeli 1.5 milyar liranın üzerinde. Bu sadece bir otoyola ödenen para. Bunlardan epeyce çok var.
Çiftçinin elindeki ürünü çürütüp alan devlet, çiftçiyi kurtarmış olamaz. İyilik de yapmış sayılmaz. İhracata izin verseydi kimsenin elinde mal kalmazdı. İthalata izin vermemiş olsaydı, yine çiftçinin elinde ürün kalmazdı. Bu kadar basit. Üstelik maliyetinin altında alması ve ürünlerin önemli bir kısmının çürümesi de çiftçinin bitişine yetmişti zaten.