Leningrad kuşatması esnasında 1941 yılında, ülkede korkunç bir kıtlık baş gösterdi. Yiyecek hiçbir şey yoktu.

Leningrad kuşatması esnasında 1941 yılında, ülkede korkunç bir kıtlık baş gösterdi. Yiyecek hiçbir şey yoktu.
Kış aylarında kedi ve köpekler sokaklardan birer birer kaybolmaya başlamışlardı zira yiyecek olarak tüketiliyorlardı. Karınlarını doyuracak hiçbir şeyleri kalmayan halkın, yaşamak için tek çaresi evcil hayvanlarını yemekti.
Valera Suhov isimli 10 yaşında bir çocuk, 1941 yılında günlüğüne şunu not düşmüştü: “Bugün kızarmış kedi yedim, oldukça da lezzetliydi.”
Ayrıca hayvanların kemiklerinden tutkal (fotoğrafta) yapılıyor, sonra o da yemeklere katılıyordu.
Hatta Leningradlılardan biri o dönemde “10 şişe tutkala bir kedi verilir” şeklinde bir ilan vermişti.
.
Savaş sırasında halk arasında bir “Kızıl Kedi” efsanesi dolaşıyordu.
Anlatılanlara göre bu kedi bir uçak savar bataryasıyla yaşıyordu.
Düşman hava saldırılarını önceden haber veriyor, Sovyet uçakları yaklaştığında, kedi hiçbir tepki vermiyordu.
Batarya komutanları bu Tanrı vergisi yeteneğinden dolayı kediye çok saygı duyuyor, yemeklerini onunla paylaşıyorlardı. Hatta kedinin korunması için bir asker bile tayin edilmişti.
.
Kuşatma esnasında hayatta kalmayı başarabildiği bilinen bir kedi de Vera Vologdina ve ailesinin kedisi, “Maksim” di.
Vologdina, kuşatma sırasında annesi ve dayısıyla yaşıyordu.
Maksim’in yanında bir de “Jakonya” isimli bir papağanları vardı.
Jako savaştan önce konuşur ve şarkılar söylerdi. Ancak kuşatmanın ardından yaşanan kıtlıktan sonra kuş tamamıyla sessizliğe büründü ve tüyleri dökülmeye başladı.
Aile, papağanı besleyebilmek için babalarından kalma bir silahı birkaç ay çekirdek tohumu karşılığında satmak zorunda kaldı.
Maksim’in hayatta olduğunu söylemeye de bin şahit isterdi. Yemek isterken bile miyavlamıyordu.
Amcası Maksim’in pişirilip yenmesi için ısrarcıydı. Ancak Vera ve annesi kediyi koruyordu. Evden ayrılacakları zaman Maksim'i bir odaya kilitliyor ve anahtarı yanlarına alıyorlardı.
Ne yazık ki Jako bir gün açlıktan öldü, ancak Maksim yaşamaya devam etti.
Muhtemelen Leningrad kuşatması sırasında şehirde sağ kalan tek kedi de oydu.
1943 yılından sonra, sağ kalan kediyi görmek için Vologdinlerin evine turlar düzenlenmeye başladı.
Maksim uzun bir yaşam sürdü.
1957 yılında ise 20 yaşında hayata gözlerini yumdu.
 
***
FARELERİN İSTİLASI
Nihayet 1943'te Leningrad’a giden bir yol açılınca, şehirdeki kedilerin hepsi ortadan kayboldu. Farelerin nüfusu ise akıl almaz boyutlarda artmıştı. Sokaklardaki cesetleri yiyerek iyice çoğalmış ve irileşmişlerdi. Üstelik fareler, evlere girmenin bir yolunu bularak kıtlık içindeki halkın son erzaklarını da yiyiverdiler. Mobilyaları hatta evlerin duvarlarını dahi kemirdiler.
.
Kemirgenleri imha etmek üzere özel birlikler kuruldu. Gördükleri tüm fareleri vurdular, hatta tanklarla dahi ezdiler ancak hiçbir faydası olmadı. Fareler işgal altındaki şehri kuşatmaya devam ettiler. Sokaklar adeta fareyle dolup taşıyordu. Tramvaylar, fare ordularının arasına dalmamak için durmak zorunda kalıyorlardı. Her şey bir yana, fareler oldukça tehlikeli hastalıklar da yayıyorlardı.
Nisan 1943’te, Leningrad'a Yaroslavla’dan dört vagon dolusu gri kedi getirildi. Zira gri kedilerin fare yakalamakta son derece başarılı oldukları biliniyordu. Kediler için kilometreler boyu kuyruklar oluştu.
.
Kuşatma altındaki şehirde bir kedinin bedeli 500 rubleydi. O dönemde ekmek 50 rubleydi.
Nitekim Yaroslavl’dan getirilen kediler şehri fare istilasından kurtardılar ancak sorun kökünden çözülemedi.
.
Savaş sona erince Leningrad’a kedilerle dolu bir tren daha getirildi. Ancak bu seferki kediler Sibirya’dan getirildi. Ülkenin birçok kentindeki vatandaşlar, evcil kedilerini Leningrad halkına yardım etmek üzere gönüllü göndermişti. Omsk, Tümen ve İrkutsk’tan 5 bin kadar kedi Leningrad'a getirildi ve bu defa tüm farelerin kökü kurutuldu.
.
Günümüz St. Petersburg’unda yaşayan kedilerin hiçbiri kentin yerlileri değil zira her birinin kökenleri Sibirya'ya dayanıyor.
Leningrad’ı kemirgenlerden kurtaran bu “Kuyruklu Kahramanlar” ın anısına, şehrin merkezinde yer alan Malaya Sadovaya Sokağı’na yıllar sonra “Elisey” ve “Vasilisa” isimli iki kedinin heykelleri dikildi.