ABD Başkanı Biden, Seçildiğinden beri kendisine pek yüz vermeyen Cumhurbaşkanını arayıp “24 Nisan geliyor, Ermeni iddialarını söyleyeceğim ona göre” dedi.
ABD Başkanı Biden,
Seçildiğinden beri kendisine pek yüz vermeyen Cumhurbaşkanını arayıp “24 Nisan geliyor, Ermeni iddialarını söyleyeceğim ona göre” dedi.
.
Bir insan,
Politikacı,
Devlet Adamı,
2 gün sonra yapacağı bir konuşmada söyleyeceği lafın mağdur edeceği tarafa neden telefon açıp niyetini söyler?
.
İzahı şu:
Kesin kendi çıkarlarından birinin yapılmasını istemek için, tehdit etti.
.
“Ya şunu yapın, yoksa açıklayacağım” gibi.
.
80 yaşında olup, beyninin yarısının bile aktif olmasından şüphe duyulan ve uçak merdivenlerinden 3 kere düşen birinin tarihi altın harflerle yazılmış bir devleti tehdit edemeyeceğini bilmemesi kadar acemi olması normal.
.
Haydi, “Bu adam bilemedi” diyelim,
Yanında akıl verecek biri de mi yoktu?
Koskoca Amerika’da, Türkiye’siz yapamayacağını bilmeyen hala var mı acaba?
.
Ne oldu?
Açıkladın veya telaffuz ettin de başın göğe mi erdi?
.
Gelelim bizim tarafa.
.
2 gün önceden “Söyleyeceğim” şeklinde açıklanan iddialara doğru dürüst bir cevap yok maşallah.
İki kişi bir araya gelip, hak ettiği cevabı yazamadık mı yani?
.
Gazeteci duayenlerimizden Fikret Bila köşe yazısında şöyle diyor:
“Özellikle dış politikadaki olaylarda meydan okuyan bir üslup kullanan Erdoğan, Biden’a neden anında cevap vermedi veya veremedi?
ABD Başkanı Joe Biden’ın muhatabı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dır.
Biden’ın, Türklerin Ermenilere soykırım yaptıklarını söylediği anda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hemen cevap vermesi gerekirdi. Türkiye'de iktidara mensup sözcüler, MHP, CHP, İyi Parti ile HDP dışındaki diğer muhalefet partileri Biden’a sert bir şekilde cevap verirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yazı kaleme alındığı saatlere kadar suskunluğunu sürdürüyordu. Oysa ilk tepki vermesi gereken oydu.”
.
Haklı mı?
Haklı.
.
Her olayda televizyonlara çıkıp,
“Ey İsrail!
Ey Almanya!
Ey Macron!
Ey Amerika!
Ey Avrupa!”
Diyen Reis bu defa o sert cevabı veremedi.
Şaşırdık mı?
Evet şaşırdık.
Reis’in ruhuna aykırı çünkü.
.
İşin başka boyutu da var.
.
Bu Amerika kurulduğundan bu yana “Katliam ve soykırım” ın kelimesinden ziyade, fiziken icraatını dünyada en çok yapan ülke.
.
Kalkmış başkalarını suçluyor.
.
İlker Başbuğ yaptığı bir röportajda şunları demişti:
“Soykırım uluslararası bir suç olarak kabul edilmektedir.
Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi 9 Aralık 1948 tarihlidir.
Soykırım, kendiliğinden oluşan, işlenen bir suç değildir. Soykırım planlı ve teşkilatlı bir suçtur. Bu nedenle, soykırım suçunda devletin, hükümetin bir planının olması gereklidir.
Buna karşın, Osmanlı Devleti’nin, Hükümeti’nin tehcir esnasında meydana gelen olaylardan sorumlu olduğuna dair ortada hiçbir delil yoktur. Bütün gayret ve çalışmalara rağmen, 1915’te ‘Sözde Soykırım’ın yaşandığını iddia edenler, bu iddialarını destekleyecek hiçbir delile ulaşamamışlardır.
Ayrıca, Birleşmiş Milletler’in 1948 tarihli sözleşmesine göre; soykırımın uluslararası bir suç olarak nitelendirilmesi ancak ‘Yetkili mahkemeler’ tarafından yapılabilir.
Yetkili mahkemeler dışında, hiçbir kurum ve kuruluşun, örneğin parlamentolar gibi, hiçbir kişinin yaşanan olayları soykırım olarak isimlendirmesi de, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi çerçevesinde geçersizdir, anlamsızdır.”
.
Kısaca kimse oturduğu yerden “İşkembe-i Kübra’dan” atarak kendi kendine sözde iddialarda bulunamaz.
.
Amerikalı tarihçi akademisyen Bruce Fein açıkça söyledi “Ermeni soykırımı yalandır.”
.
Bunu şöyle açıkladı:
“Başkan Reagan bizlere Ermeni soykırımı konusunu araştırmamızı emretmişti. Başkan R. Reagan’ın talimatlarıyla biz bu konuda araştırmalar yaptık. Döneme ait Osmanlı ve Avrupa devletleri arşivlerini taradık. Yapılan araştırmalar Ermenilerin soykırım konusunda anlattıklarının ve söylediklerinin hiçbir dayanağı olmadığını ortaya çıkardı. Ermeni soykırımı konusunda Ermeni tarihçilerinin uydurdukları masallar, onların hayal ürünleridir. Unutmamamız gerekiyor ki, o dönemlerde Osmanlı topraklarında yaşayan tüm millî ve dinî azınlıklar devletin onlara verdiği hukuk ve fırsatlardan eşit yararlanmaktaydılar. Yunanlar, Ermeniler, Süryaniler, Araplar ve diğer azınlıklar dönemin hükümetinde ve bürokraside önemli görevlerdeydiler. Bu konuda Ermenilerin de ayrıcalıkları vardı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye Ermenileri vatanlarını sattılar, Osmanlı İmparatorluğunun düşmanlarına sığındılar. Ermeni savaşçıları Kafkasya cephesinde Rus Ordusu’na destek verdi; onlarla omuz omuza Türklerle savaştılar. Ermeniler Ruslarla beraber Gürcü ve Türk köylerini kundaklıyor, sivilleri katlediyorlardı. Sonuç olarak iki milyondan fazla sivil öldürüldü.”
.
“Türkiye tarafı bize kendi arşivlerini kullanma yetkisi verdi, ama Ermeni tarafı kendi arşivlerini bize vermekten vazgeçtiler. Düşüncelerime göre, biz Ermeni arşivlerine ulaşabilsek, gerçekler açığa çıkacak.”
.
Yaklaşık 170 bilimsel çalışmaya imza atan Rus tarihçi Prof. Dr. Oleg Kuznetsov ise 1915 olayları iddialarının “Kurgu olduğunu” belirterek “Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor” dedi.
.
Kuznetsov, Ermeni çetelerin bu dönemde Osmanlı’ya karşı faaliyetler sürdürdüğünü hatırlatarak “Doğal olarak Ermeniler, savaş hattına uzak bölgelere sevk edildi. Ermenilerin birçoğu Kuzey Irak’a ve bugünkü Lübnan bölgesine gönderildi. Bu yüzden Osmanlı’nın 1915’te Ermenilere yönelik eylemlerinin sıra dışı olduğunu söylemek fantezidir.” diye konuştu.
.
Soykırım iddialarının da Türkiye'nin NATO üyesi olmasından sonra ortaya çıkartıldığını anlatan Kuznetsov, “Ermenistan Komünist Partisinin merkez komitesi 1962'de sözde soykırımın 50. yılını anmak için karar aldı. Bu andan itibaren Ermeni soykırımı yapıldığına dair propaganda başladı. Bu, Sovyetler Birliği Yüksek Komitesince onaylanan Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’nin bir ürünüdür.” ifadelerini kullandı.
.
Osmanlı arşivlerine göre böyle bir iddiadan söz edilemezken, Rus ve Ermeni arşivleri açılmadığından (açtırılmadığından) sürekli olarak tek taraflı bir “Sözde iddia” söz konusu.
.
Amerika başta olmak üzere siyasi bir kabullenme içinde Türkiye’ye karşı koz olarak kullanmaları, kendilerine “Çağdaş, demokrat” gören ülkelerin de gerçek yüzünü ortaya koyuyor.
.
Amerika 1539 ile 1911 yılları arasında milyonlarca katliam yapmış.
Bu bilgileri ayrıntıları ile “Amerika Birleşik Devletleri’nde Kızılderili katliamları” başlığı altında Wikipedia’da bulabilirsiniz.
.
Yine Amerika’nın Japonya’ya attığı atom bombalarında yüzbinlerce kişiyi katlettiği ortada.
.
Afrika’dan Amerika’ya getirilen zenci sayısı 35 milyonu bulmuş.
Bunların köle ticareti sırasında katliam boyutu 100 milyonu bulmuş.
.
Tüm bunların yanında;
Tarihi yüz karası, kan, zulüm ve katliamlarla dolu olan ABD,
Vietnam,
Japonya
Kore
Küba,
Panama,
Guetemela,
Endonezya,
Laos,
Kamboçya,
Kongo,
Şili,
Arjantin,
El Salvador,
Nikaragua,
Grenada,
Meksika,
Filipinler,
Bosna-Hersek,
Yemen,
Somali,
Libya,
Afganistan,
Lübnan,
Irak,
İran ve
Suriye’de yüz binlerce sivili öldürüp, dünya tarihinin en büyük vahşet ve katliamlarına imza atmıştır.
.
ll. Dünya savaşı sonrası bombalayarak katlettikleri masum Alman Göçmenlerin sayısı bile 200 bini bulmuş.
.
Peki bütün dünya bunları bildiği halde ne yapıyor?
.
Sessiz sedasız bir kenarda olanları seyrediyor…
.
Sonra?
.
“Ermenileri katletmişler” diyerek utanmadan laf söylüyorlar.