Bu ülkede içki satışı serbest mi? Serbestti.
Bu ülkede içki satışı serbest mi?
Serbestti.
.
Şimdi?
Üretimi serbest,
Dağıtımı serbest,
İçimi serbest,
Ancak,
Satışı yasak…
.
İçinde “Lahana ile turşu” kelimelerinin geçtiği deyim ile benzerlik taşıyan bir durum.
.
Benim içkiyi savunduğum filan sanılmasın.
Ama ağzına içenlere dediğim yok da,
İçip içip aslan kesilenlere fena bozuluyorum.
.
Ben bu satırlarda iktidarın anlamsız yarattığı bir durumu tartışmak istiyorum.
Daha önceleri yaptıkları gibi;
“Ben yaptım oldu” şeklindeki uygulamalarına bir örnek.
.
Bu ülkede “İçki Sevenler Derneği” olsa,
Bu karara itiraz etseler,
Mahkemeye gitseler ve “Neden yasak?” diye sorup dava açsalar ne olacak?
.
İşte bu soruya yanıt avukatlardan geldi.
.
Avukat Celal Ülgen diyor ki:
“İçki satışının herhangi bir neden belirtilmeden yasaklanması, hukuka aykırıdır.”
.
“İçki satışının yasaklanması bir idari işlemdir. Bu idari işlemin idare hukuku ilkelerine uygun yapılması yasa gereğidir.”
.
“Bu ilkelerden birisi de sebep unsurudur. Örneğin; hiçbir neden göstermeden ‘patlıcanı yasakladım' derseniz sebebi olmayan bu işlem iptale mahkûm olur. ‘Patlıcan coronaya yol açıyor ve bu nedenle yasakladım’ derseniz işlem hukuka uygun olur. İçki yasaklaması da böyledir.”
.
“Keyfi ve sebebi olmayan bir işlem hukuka aykırıdır. Bu işlem ile ilgili herhangi biri dava açsa hem yürütmeyi durdurma kararı alır ve hem de işlemi iptal ettirir”
.
“Yasaklar kapsamına ‘içkiyi de eklersek iyi olur’ anlayışı sakat bir anlayıştır. Bir taraftan içki satışlarından olağanüstü vergi alacaksınız, üretimine izin vereceksiniz sonra canın sıkılınca yasaklayacaksınız.”
.
Avukat Salim Şen ise şöyle diyor:
“Hukuki bir dayanağı yok. Hangi kanundan dayanak aldığı, gerekçesinin ne olduğu belli değil. Kişilerin özgürlük alanlarına giren hususların genelgelerle yasaklanması, sınırlandırılması mümkün değil. Ancak bir yasal düzenleme olması gerekir. Bir yasal düzenlemeye dayalı özgürlük kısıtlamalarının dahi hukuk normlarına uygunluğu denetlenirken, idarenin ya da bir bakanlığın genelgesi ile yani idari işleriyle özgürlüklerin kısıtlanması, bu tür yasaklama kararlarının alınması hukuka hiçbir şekilde uygun düşmez.”
.
Peki içkinin satışını yasaklayan ne diyor?
.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kendisine yöneltilen bir soruya karşılık;
“İstisnada yer almıyor ve kapalı. Bu açıdan hem bir muafiyet yok hem de soru işareti de söz konusu değil…” dedi ve ekledi,
“Bu fedakârlığa Tekel büfelerimiz de katlanacaklar. Bu dönem içerisinde onlardan da bir fedakârlık bekliyoruz…”
.
Anladınız mı?
.
Peki bu içki yasaklama işi nereden geliyor?
Yıl 2002.
Aylardan Ocak.
Recep Tayyip Erdoğan, partisini tanıtmak ve Davos toplantısına katılmak üzere ABD’ye gidiyor.
Bu konuda bir açıklama yapıyor ve
“Alkollü içki satışı için referandum” öneriyor.
.
Emin Çölaşan 16 Şubat 2002’deki köşe yazısında bu konuyla ilgili şöyle yazmıştı:
“İstanbul’a belediye başkanı olduğunda getirdiği ilk yasak, belediyeye ait alanlarda içkiyi yasaklamak olmuştu...”
.
Referanduma gitme konusunda Çölaşan şöyle demişti:
“İktidar olurlarsa, içki içilip içilmemesi konusunu referanduma götüreceklermiş. Sakın yapmasınlar; çünkü bu karara karşı ilk başkaldırı, kendilerinin oy deposu olan Konya'dan çıkar.
Konya, Türkiye'de kişi başına içki tüketiminin en yüksek olduğu ilimiz.
Ancak ahali orada açıktan değil, gizlice ve çaktırmadan içmek zorunda kalıyor. Üzerindeki baskıyı bir türlü atamıyor…”
.
Fehmi Koru, 15 Şubat 2002’deki Yeni Şafak’ta yayınlanan köşe yazısında şöyle demişti:
“Tayyip Erdoğan’ın içki içmeyen, içkiye iyi gözle bakmayan bir kültürün insanı olduğu biliniyor. Elinden gelse içkiyi bütünüyle yasaklamak isteyeceğine de kuşku yok. Ancak, AK Parti lideri, içki konusunda gürültü koparan sözleriyle bile, kendisini eleştirenlerin aksine, yasakçı bir zihniyet taşımadığını ortaya koyuyor. Referandumla yasak getirilemeyeceği ölçüsü genel bir kabul gördüğüne göre, Tayyip Erdoğan’ın işbaşında bulunduğu bir Türkiye’de, alkollü içki kullanımı –referandumsuz– bireylerin tercihine bırakılacak demektir. Doğrusu da budur… Erdoğan’ın, din tarafından ‘bütün kötülüklerin anası’ olarak tanıtılan ve ‘haram’ kılınan alkollü içeceklerin kullanımını, referandumla bile olsa serbest bırakmayı düşünmesi, aslında, dinî bir sapmadır. Dinin emir ve yasakları (evâmir-i ilâhiye) parmak sayısıyla ortadan kaldırılabilir mi?”
.
Peki diyelim “İçki satışı ve kullanımı” referanduma götürüldü.
.
Referandum sonucunda vatandaşlar “İçkinin serbest olmasına” karar verdi.
Ne olacak?
.
Şu olacak?
.
“Kuran Hükmünü oylatıp, karşı bir hüküm çıkaranlar” yaptıklarını savunamayacaklar?
Ülke vatandaşlarının ne kadarının “Müslüman olup-olmadığı” tartışmaları başlayacak.
Böyle olunca artık “Dine dayalı siyaset” ortadan kalkacak.
İktidarın meşruiyeti tartışılacak.
.
İktidara diyeceğim o dur ki:
Böyle işlere girmeyiniz…
…
Peki,
“Tarihte içki yasakları oldu mu?” ona bir bakalım.
.
İslam ülkelerinde şeriata bağlı olarak alkollü içecek tüketimi zaten yasaklanmıştır.
.
Kuran’ın Haram olan bu isteğine karşılık İslami ülkeler ve onların çeşitli tarihi dönemleri arasında da oldukça farklar görülmüş.
Mezhep ve tefsir farklılıkları bu yasağın delinmesinde rol almış.
.
Sürekli “Osmanlıyız” diyenlere Tarihçi Murat Bardakçı,
“Osmanlı’da içki” konusunda şunu diyor:
“Osmanlı’nın İslam’ında içki yasağı yoktu…”
.
Bardakçı devam ediyor anlatmaya:
“Türkiye’de içki, tarih boyunca hep içildi. Bazı devirlerde yasaklandı, hatta içenler ağır cezalara bile çarptırıldılar ama içki satışı her zaman var oldu. Meyhaneler kısa dönemler için gizli, ama sonraları açık olarak faaliyet gösterdi ve devlet içkiyi yasaklamak yerine bundan gelir sağlamayı tercih etti.”
.
“Yasaklamaların temelinde dini değil siyasi sebepler ve genellikle de güvenlik endişeleri yatardı.”
.
“Mesela Dördüncü Murad dönemindeki meşhur içki yasağı, hükümdarın o senelerde giderek artmış olan yeniçeri zorbalıklarına bir son vermek için uyguladığı baskı ve sindirme politikasının uzantısıydı.”
.
“Memleketin, özellikle de İstanbul’un güvenlik içinde bulunduğu dönemlerde içki hep serbest oldu, uzun süren savaş yıllarında ise yasaklandı. Ama devletin içki konusunda asırlar boyunca devam eden temel politikası hep aynı kaldı: İçkiyi yasaklamak yerine, bundan gelir elde etmek.”
.
“Eski zamanlarda ne içtiğimizi merak edenler için söyleyeyim: Biz, millet olarak şarap içerdik. Şarap bizde de yapılır, hatta dışarıya da gönderilir ama çok daha iyi kalitelileri ithal edilirdi ve Türkiye asırlar boyunca hep şarap içti. Derken, 17. asrın başlarında ‘Arak’ adında bir içkiyle tanışıldı. ‘Arak’, Arapça’da ‘Ter’ demekti. İmbik vasıtasıyla imal ediliyordu, yapılırken imbikte teri andıran damlalar beliriyor, bu damlalar sonra şişelere dolduruluyordu ve içkiye bu yüzden o ad verilmişti. ‘Arak’, zamanla ‘Rakı’ oldu ama şarabın hâkimiyeti daha 200 sene kadar devam etti ve rakı ancak Tanzimat döneminde, yani 19. asrın ortalarında revaç buldu.”
.
“Devlet, içkiden gelir elde etme politikasını zamanla daha belirli kurallar içerisine koymaya çalıştı. Mesela, 1870’in ilk aylarında Türkiye’nin gündemini içki içenlere yılda 50 kuruş ödemeleri şartıyla ruhsat tezkeresi verilmesi konusu işgal etti. Derken bundan vazgeçilip ‘Müskirat Nizamnameleri’ yani ‘İçki Yönetmelikleri’ çıkartıldı. 7 Nisan 1886 tarihli yönetmelikle içkiden alınacak vergiler düzenli bir şekle getiriliyor, 14 Temmuz 1890’da ise, ihraç edilecek şarapların kalitesi ve vergileri belirleniyordu. Aynı zamanda ‘Halife’ unvanını da taşıyan dönemin hükümdarı İkinci Abdülhamid, içki konusunda böyle yönetmelikler yayınlamakta bir beis görmemişti.”
.
Osmanlı’da içki yasakları böyleydi.
Peki ya diğer ülkelerde nasıldı acaba?
.
Tarihte alkol yasağına dair ilk kayıtlar Çin’deki Xia Hanedanı’na kadar gitmekteymiş. İçkiyi yasaklayan Xia’nın oğlu Qi iktidara gelince, yasağı kaldırmış.
.
20. yüzyılın başlarında alkol yasağının gelmesi konusunda aşırı dindar Protestanların ahlaki olarak bunu suç görmesinin büyük ölçüde etkisi olmuş.
.
20. yüzyılın ilk yarısında alkollü içkiler bazı ülkelerde yasaklanmış.
.
Misal;
1907-1948 yıllarında Kanada’ya bağlı Prens Edward Adası.
Ancak Kanada’nın diğer illerinde daha kısa dönemler olmuş.
.
1907-1992 yıllarında Faroe Adalarında yasaklanmış ama 1928 yılından sonra Danimarka’dan kısıtlı olarak ithalat yapılmış.
.
1914-1925 Rusya ve Sovyetler Birliğinde yasaklanmış.
.
1915-1922 İzlanda’da yasaklanmış ancak bira yasağı 1989 yılına kadar sürmüş.
.
1916-1927 Norveç’te
1919’da Macaristan’da
1919-1932 Finlandiya’da
1920-1933 Amerika Birleşik Devletleri’nde yasaklanmış
.
Bence,
Ülkemizde uygulanacak kapanma kısıtlamaları içinde yer alan içki satışının yasaklanmasının tek sebebi şu olabilir:
“İnanlar içki almaya giderken virüs bulaşabilir…”
.
Ya da;
Bu yasaklardan şu sonuç çıkabilir:
“İçki insanlar için değil, virüs için yasaklandı. Zira bu ahlaksız virüs, içip içip insanlara bulaşabilir…”