Bugün Cuma. “Hayırlı olsun” mesajları gelmeye başlar.

Bugün Cuma.
“Hayırlı olsun” mesajları gelmeye başlar.
.
Elbette iyi bir şey.
“Birleştiricilik ve
Kardeşlik” duygularını hatırlatıyor.
Müslüman olduğumuz aklımıza geliyor.
.
Sorun şimdi,
Ülkenin yüzde kaçı Müslüman?
.
Alacağınız cevap şu olacaktır:
Yüzde 99.
.
Ertuğrul Özkök 21 Mayıs 2019 yılında Hürriyet Gazetesindeki köşesinde şunu yazmıştı:
“Türkiye artık yüzde 99’u Müslüman olan ülke değil…”
.
Nereden çıkarmıştı bunu?
Durduk yerde şimdi?
.
Yazısına devam ediyor:
“Önümde çok ilginç bir kamuoyu araştırması duruyor. 31 Mart seçiminden sonra yapılmış en geniş çaplı anket de diyebilirsiniz.”
.
“Optimar Araştırma Şirketi tarafından 7-14 Mayıs tarihleri arasında, 26 şehirde, 3 bin 500 kişi üzerinde yapılmış geniş bir araştırma. Sonuçları geçen hafta alındı.”
.
Vatandaşa sorulan soru şu:
‘Kendinizi dini anlayış bakımından nasıl tanımlarsınız?’
Cevaplar şöyle:
Yüzde 89.5:
‘Allah’ın varlığına ve birliğine inanıyorum.’
Yüzde 4.5:
‘Bir yaratıcı olduğunu düşünüyorum ama dinlere inanmıyorum.’
Yüzde 2.7:
‘Bir yaratıcı olup olmadığından emin değilim.’
Yüzde 1.7:
‘Bir yaratıcı olduğunu düşünmüyorum.’
Yüzde 1.7:
‘Cevap yok.”
.
Bunun anlamı şu:
BİR: Türkiye artık yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke değil.
İKİ: Türkiye nüfusunun:
% 89.5’i Müslüman,
% 4.5’i Deist,
% 2.7’si Tanrı’nın varlığından şüphe eden,
% 1.7’si Ateist bir ülke...”
.
Yazar yazısına şöyle devam ediyor:
“Son yıllarda ne oldu da Müslümanlığa karşı böylesine dramatik bir değişim var?
Eğitimin imam hatipleştirilme projelerine,
Din derslerinin zorunlu hale getirilmesine ve ağır bir dini belagatin bastırılmasına rağmen neden böyle dramatik bir şekilde dinden uzaklaşma var?”
.
Ve yazısını şöyle bitiriyor:
“Bu sonuç, ‘Dindar’ ve ‘Kindar nesil’ tezinin, ‘Belagat şehveti’ üslubunun ve ‘Nefret söyleminin’ çöküşünü ilan ediyor.”

2019’da yapılan bu araştırmadan bu yana ne değişmiştir sizce?
.
Sorular şunlar:
Neden değişti?
Sorumlusu kim?
Sorumlusunun vebali nedir?
.
Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk bir yazısında şöyle anlatmıştı:
Daha basit ifadeyle anlatmak gerekirse, dindarlar arasında yükselen deizmin sebeplerini dört şekilde sıralamak mümkün:
1. Dindar olarak kendini ifade eden insanların din anlayışı, yaşam biçimi, davranışlarıyla gösterdikleri derin çelişkiler.
.
2. Dini kurumlar gibi gözüken tarikat, cemaat, vakıf, örgüt, okul gibi yerlerde yaşanan tutarsızlıklar, cahillikler, ahlaksızlıklar ve düşmanlıklar.
.
3. Çok büyük bir hızla ilerleyen zamana rağmen, çağın sorunlarına, sıkıntılarına ve açmazlarına yeterli cevap üretemeyen, yeni yollar açmayan, yeni fikirler bulamayan dogmatik din adamları, aydınlar ve düşün insanlarının yetersizliği.
.
4. Toplumu hızla dönüştüren dijital devrimin beraberinde getirdiği değersizlik, sığlık, içe kapanıklık, maddiyatçılık ve gerçek ötesi yeni bir yaşam formuna doğru insanları ittirmesi. Buna cevap verecek bir fikir, ne batıda ne de doğuda henüz keşfedilmiş değildir.
.
Tüm bunlar, aradığı cevapları bulmayan insanların deist, ateist ve nihilist olmasına neden oluyor kanaatimce.”

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan da, “Türkiye’de insanlar, İslam’a olan inançlarını terk ediyorlar ve deizm Çığ gibi yayılıyor.”
.
“Çok ürpertici gelebilir ama açıkça gördüğüm şey, toplumda deizmin çığ gibi yayıldığı, insanların İslam’ı, İslami duyarlıkları hızla terk ettikleri yakıcı gerçeğidir…” diye yazdı.

Toplumumuzda Müslümanlığı yaşamak isteyenlerle, yaşadığını zannedenler arasında büyük fark var.
.
Misal: Pazardan domates aldığımda araya çürükleri kakalayan (malının ayıbını saklayıp satan) pazarcı da Cuma namazına gidiyor,
Yine pazarda, yanlışlıkla 30 lira fazla verdiğim parayı arkamdan koşturarak getiren esnaf da.
.
Kapılarımızı bırakın açık veya anahtarı üzerinde bırakıp yatmayı unuttuk, şimdilerde 5 defa kilitlesek bile tek gözümüz açık yatıyoruz.
.
Çocuğumuzu, tek başına sokağa bırakamıyoruz.
.
Arabamızı kilitlediğimizi 3 kere kontrol ediyoruz.
.
Kalabalıkta yürürken elimiz sürekli cüzdanımızın üzerinde.
.
Esnafın, pazarcının bizi kazıklayacağını zannederek acımasızca pazarlık etmeye çalışıp, gülünç durumlara düşüyoruz.

Peki bizim son zamanlarda unuttuğumuz Müslüman’ın yaşam tarzı nasıl olmalı?
.
İşte buna cevap Ramazan aylarında televizyonların vazgeçilmez ilahiyatçısı Nihat Hatipoğlu şöyle açıklıyor:
“Dünya Müslümanları, hak ettikleri saygınlığın, huzurun, refahın, insanca yaşamın, dik duruşun, evlatlarına insanca bir hayat sunabilmenin çok uzağındalar. İslam beldelerinin bir kısmındaki bu azınlıklar büyük çoğunluğa hayatı zindan etmektedirler. Kan dökmekteler. Dinlerini mezheplerine feda etmiş durumdalar. Kendilerine Müslümanlar.”
.
“La ilahe illallah’ tan anladıkları kayıtsız ve şartsız Allah’a iman değil;
Mezhep ve meşreplerini onaylayan bir ilaha teslimiyettir. Maalesef manzara budur.”
.
“Hâlbuki onurlu bir Müslümandan beklenen; Allah’a iman, adalet, merhamet, elbirliği, barış ortamını tesis, dayanışma, problemlerde Kuran-ı Kerim’i hâkim tayin etme, en yakın akrabası bile haksızlık etmişse onun karşısına dikilme ve temiz bir hayatın akabinde ahirete gitmesi beklenir.”
.
“Müslüman ırkıyla, nesebiyle, aşiretiyle övünmez.
.
Müslüman imanıyla, vicdanıyla, haysiyetiyle, insanlığıyla, onuruyla, bilinciyle, merhametiyle, kardeşlik şuuruyla övünür.
.
Müslüman iftira atmaz. Başkasını haksızca lekelemez. Fitneye ve lekelenmeye de direnir.
.
Müslüman kendi iffet ve onuruna düşkün olduğu kadar başkasının iffet ve onuruna da düşkün olmalıdır.
.
Müslüman yılışmaz. El pençe durmaz. Eğilip bükülmez. Korkak, ikiyüzlü, karaktersiz olmaz.
.
Müslüman ırkını, aşiretini, nesebini bir üstünlük sebebi görmez. Çünkü babasını annesini seçemediği gibi yukarıda saydığım hususlarda da seçici olamaz. Niye bu ırktanım diye soramaz. Bununla da övünemez.
.
Müslüman dilini de üstünlük sebebi göremez, övünmez de yerinmez de. Cennete götüren dil olmadığı gibi, cehenneme götüren dil de yoktur.
.
Müslüman kendi evladına, akrabasına, dostuna gösterdiği özveriyi başkasının evladına da, akrabasına da göstermelidir. Göstermiyorsa ve yetkili bir makamda ise emanete ihanet etmiş olur. Zulmetmiş olur.
.
Müslüman kendi inancında olmayan insan hakkında da vicdanlı davranır.
.
Müslüman büyüklenmez. Kibirden nefret eder. Başkasının önünde eğilmesinden rahatsız olur. İnsanların kendisinden ürkmesinden ürker. Zalim ve diktatör gibi algılanmaktan utanır.”
.
İlahiyatçının söyledikleri bunlar.
Bizlere de öğretilen bunlar.
.
Peki icraat?
Bakın etrafınıza, yukarıda sayılanların tam olarak yapan, uygulayan kaç kişi var?
.
Siyasetçisinden, iş adamına,
Zengininden, fukarasına,
Esnafından, Tüccarına,
Daha kimlerden, kimlere…
.
Bakın, bakın…
.
Diyeceğim o dur ki:
“Hayırlı Cumalar…”