Şimdi gelelim şu sözde soykırım iddialarına.

Şimdi gelelim şu sözde soykırım iddialarına.
Hani Amerika Başkanı Biden, bu cümleyi sarf etmişti ya.
.
Bunun üzerine hepimiz televizyonların başında Cumhurbaşkanının sert mesajını beklemiştik.
Ama böyle bir şey olmamıştı hani.
.
Batı medyası, “Erdoğan çekingen konuştu, misillemeden ve İncirlik Üssü'nü ABD’ye kapatma yolundaki eski tehditlerinden söz etmedi” dedi.
.
CHP, “Biden’la NATO zirvesinde görüşme randevusu uğruna ülkemizin tarihine leke sürülmesine göz yumulmuştur” diye tepki gösterdi.
.
İYİ Parti’li Aytun Çıray ise “Demirel’in hükümet kararıyla ülkemizdeki tüm Amerikan üslerini kapattığı ve 5 bin Amerikan askerinin ülke dışına çıkarıldı. Tepki böyle verilir, gerisi laftan ibaret” dedi.
.
Peki 1975 yılında ne olmuştu?
Tarih hatırlamak iyidir.
.
Bu olayı birebir yaşayan ve o dönemde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, Uğur Dündar’a Sözcü Gazetesi’nde verdiği röportajda şöyle anlattı.
.
“ABD Kongresi’nin askeri yardıma koyduğu ambargo, (1974’te Türkiye'nin Kıbrıs’a askeri müdahalesini bahane ederek ülkemize koyduğu silah ambargosu) 5 Şubat 1975'te yürürlüğe girmişti.”
.
“Bu tarihten önce Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı hükümete, ambargonun önlenmesi amacıyla Washington nezdinde sürdürülecek girişimlerden sonuç alınamaması halinde, Türkiye'deki Amerikan askeri tesislerinin hukuki dayanağı olan 1969 ‘Ortak Savunma İşbirliği Anlaşması’nın (OSİA) feshedilmesi ve sonra da tesislerin kapatılması yolunda öneride bulunmuşlardı.”
.
“31 Mart 1975’te Demirel, Milliyetçi Cephe Hükümeti’ni kurdu. Tahmin edileceği üzere, yeni hükümetin karşılaştığı en önemli sorun,
ABD silah ambargosu karşısında nasıl bir tutum izleneceğiydi.”
.
“O dönemde muhalefet çok kuvvetli, basın da özgürdü. Gemi azıya alan muhalefet
Başbakan Demirel’i hedef tahtasına oturtmuştu. Bir süre ‘Morisson’ adlı bir ABD şirketinde çalışmış olduğu için ‘Morisson Süleyman’ diye adlandırılan Demirel’in siyasi kariyerini Amerikan desteğiyle yaptığı iddia ediliyor ve bu hüviyetiyle Demirel’in asla Washington’a karşı çıkmaya cesaret edemeyeceği ileri sürülüyordu. Basın da bu doğrultuda aşırı küçültücü yayın yapıyordu.”
.
“Demirel bizzat Başkan Ford ve Dışişleri Bakanı Kissinger ile yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamayınca, Türk Hükümeti, 17 Haziran’da ABD’ye verdiği bir nota ile askeri yardımın 30 gün içinde başlatılmaması halinde tesislerin kapatılacağını bildirdi.”
.
“Kissinger notaya sert bir açıklamayla karşılık verirken ‘Kimse Amerika’yı tehdit edemez. Amerika şantaja boyun eğmez’ dedi. Ne var ki, 25 Temmuz 1975 günü toplanan hükümet, ülkemizdeki tüm ABD tesislerini (NATO'ya hizmet veren
İncirlik ve Beldibi hariç) kapatma kararını aldı. Bu tesisler TSK’nın denetimine verildi. Tesislerdeki 5 bin asker ve personel de Türkiye'yi terk etti…”
.
“Dört yıl boyunca Ankara ile ABD kongresi arasında bir bilek güreşine tanık olduk. Kongre, ambargoyu kaldırmak için Kıbrıs sorununa Yunanistan’la Rumları tatmin edecek bir çözüm bulunmasını şart koştu… Ankara bu baskıya boyun eğmedi ve tesislerin açılmasını ‘Askeri yardımın başlatılmasına’ bağladı.
Sonuçta Kongre, 3 Ekim 1978’de kararından çark edip askeri yardımı başlatma zorunluğunu duydu.
Bunun üzerine Ankara, askeri tesislerin faaliyetine izin verdi.”
.
“… Ayrıca bugünün şartlarında İncirlik'in kapatılması ABD'den çok Türkiye'ye zarar verir. Ermeni iddiaları ile mücadelede siyaset yolu da kapanmıştır. Hukuk yoluna başvurmamız gerekiyor…”
.
Biz hala “Demirel gibi” cevap verecekler mi bekliyoruz…
 
***
İZMARİTİNİ SIKIYSA AT YERE
Ben de yıllarca sigara içtim.
Dumanını savurduktan sonra izmaritini katiyen yere atmamışımdır.
Bize verilen terbiyeye göre yerler pisletilmezdi.
Ayıptı.
.
Şimdi maşallah ortalık izmarit kaynıyor.
.
Ama artık yere atarken kırk kere düşüneceksiniz.
Neden mi?
.
Haberi okuduktan sonra siz de karar verin.
.
Amerikalı eğitimci ve sanatçı Heather Dewey-Hagborg, New York sokaklarından sigara izmaritleri toplayarak bunları incelemeye başladı.
.
Hagborg, topladığı sigara izmaritlerini “Genomik araştırmalardan” geçirdi ve bunlar üzerinde DNA analizleri yaptı.
.
Peki ne işe yaradı bu araştırma?
.
Bu bilim kadını hiç üşenmeden analiz sonuçlarını bir programdan 3D yazıcıya aktararak, sigara üzerinde DNA’sı bulunan insanın yüzünü çıkarıyor.
.
Anlaşıldı da ne yapıyor sonra?
.
Ülkede düzenlenen ilginç bir sergide, yerlere izmarit atanların yüzleri sergilenmeye başlıyor.
.
İlginç değil mi?
Sergiyi gezenler bu yüzlere bakarak yere izmarit atan insanları görüyor.
.
Çalışma sonucu elde edilen heykeller Victoria ve Albert Müzesi, Center Pompidou ve New York Tarih Kurumu gibi yerlerde halka açık bir şekilde sergileniyor.
.
Ancak proje, basının etkisi ve çeşitli endişeler nedeniyle kısa süre içerisinde tartışılır ve eleştirilir bir hale de geldi.
.
Bu ilginç çalışmaya ilgi duyan polis teşkilatı, Bayan Hagborg ile çalışmak için el sıkıştı.
Böylelikle olay mahalliden alınan DNA’lardan failin yüzünü tespit edecekler.
 
***
KÖKLÜ BİR KARGO FİRMASINDA TRAJİKOMİK UYGULAMA
Bergama’nın Kozak Yaylası’nda yaşayan akrabalarım, başlarına gelen bir olayı sosyal medyada paylaştılar.
.
Bir kargo şirketinin böylesine duyarsız kalması insanı çileden çıkarıyor.
.
Çözüm sunulacak yerde, kuralları öne sürenlerin çalıştığı şirketin ayakta durması biraz zor gibi.
.
Olay şöyle gelişmiş.
Akrabam anlatıyor:
“Ben Bergama Kozak Yaylası’nda oturuyorum. …. Kargo’nun köylere teslimatı yok. Normal zamanlarda, gelen kargolarımızı, Bergama’ya inip şubeden teslim alıyoruz.
Fakat şu anda sokağa çıkma yasağı var.
Çiftlikte kullanacağım bir biçme aletinin kırılan parçasını internetten sipariş ettim. Siparişim Bergama şubesine gelmiş. Bana şubeden telefon edip, ‘Eğer 3 gün içinde gelip paketinizi almazsanız, siparişiniz geri gidecek’ denildi.
‘Sokağa çıkma yasağında, nasıl geleyim? Lütfen sizde kalsın, 17 Mayıs’ta gelip alacağım’ dediğimde ise, papağan gibi
‘Biz böyle bir uygulama yapmıyoruz, siparişiniz geri gider’ cümlesi tekrar edildi.
Bu sözler üzerine Çağrı merkezini aradım, hiç cevap yok.
Yılmadım, İzmir Bölge Müdürlüğünü aradım. Konuştuğum yetkiliye derdimi anlattığımda, böyle bir şeyi hiç düşünmediklerini, bu sokağa çıkma yasağı süresince oluşabilecek aksaklıklar ile ilgili hiç bir tedbir almadıklarını, daha doğrusu umurlarında bile olmadığını gördüm.
Yani …. Kargo, hem köylere teslimat yapmıyor, hem sokağa çıkma yasağında ‘Gelin kargonuzu alın’ diyor, hem ‘Alamazsanız 3 gün içinde geri gider’ diyor. Bölge müdürlüğüne derdimi anlattığımda, sorunu çözmek, yardımcı olmak için hiç bir şey yapmıyorlar.
İşte genel olarak, içinde bulunduğumuz durum tam da bu...”
.
Ortada kısıtlamalardan dolayı bir problem oluşmuş.
Müşteri sokağa çıkamadığından hiçbir şey yapamıyor.
Bu kesin.
Firma ise gelen kargoyu 17 Mayısa kadar elinde tutsa problem çözülecek.
Sonuç?
Sıfır.
.
Bu olayı sosyal medyadan okuyunca şöyle cevap yazdım.
Anlayana tabi…
.
“Kalitesizlik ve liyakatsizlik özel şirketlere de sıçramış demek ki.
Koskocaman şirket kimlere emanet edilmiş. ‘...bu sokağa çıkma yasağı süresince oluşabilecek aksaklıklar ile ilgili hiç bir tedbir almadıklarını’ açıklayan birinin yetkili olması mümkün mü?
‘Nerede yaşıyorsunuz?’ derler adama... Yazık, yazık, yazık...”
.
Aslında Türkiye’nin genel durumunun özeti bu.
.
Çalınan sorularla girilen üniversiteler,
Torpille alınan elemanlar,
Liyakatsiz rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri,
Hak etmeyenlere verilen diplomalar…
.
Geldiğimiz nokta bu.
Geçmiş olsun…