Bugün Cuma, Nüfusu yüzde 99,9 Müslüman olan güzel ülkemizin naçizane bir ferdi olarak, hayırlı günler dilerim hepinize.
Bugün Cuma,
Nüfusu yüzde 99,9 Müslüman olan güzel ülkemizin naçizane bir ferdi olarak, hayırlı günler dilerim hepinize.
.
Kusura bakmayın ama “Tüm İslam Âleminin Mübarek Cuma gününü kutlarım” gibi kocaman bir laf değil benim ki.
Mütevazı.
.
Neyse efendim,
Yaşanan olaylardan sonra üşenmeden dinimizde “İmamlık” müessesesi hakkında bir araştırma yaptım.
Öyle ya,
Önüne gelen “İmamım” diyerek ortaya atlıyor.
.
Kitaplarda, namaz kıldıracak imamın seçim şartları şöyle sıralanıyor.
1- Sünneti yani din bilgilerini en iyi bilen, namazı bozanları ve bozmayanları en iyi bilen,
2- Kuran-ı Kerimi en iyi okuyan, tecvidi en iyi bilen,
3- Takvası daha çok olan,
4- En yaşlı olan,
5- Huyu, ahlakı daha güzel olan,
6- Yüzü en güzel olan,
7- Nesebi en güzel olan,
8- Sesi en güzel olan,
9- Elbisesi daha temiz ve güzel olan,
10- Malı, mevkii daha çok olan,
11- Mukim olan seferiye tercih edilir.
12- Çoğunluğun seçtiği imam olur.
13- Çoğunluk seçemezse, kura çekilir.
.
Ayrıca:
“Açıktan günah işlememesi, söz ve davranışları ile insanlara örnek olması da aranılan vasıflardandır.” deniyor.
.
Görüldüğü üzere imam olmanın şartları var.
Atamayla imam yazmıyor hiçbir kitapta...
.
Gelelim mevzumuza.
.
Mehmet Boynukalın’ı tanır mısınız bilmem.
.
Marmara İlahiyat Fakültesinde İslam Hukuku (Prof. Dr.)
.
Son görevi:
Ayasofya-i Kebir Camii Baş İmam-Hatibi
.
Kısaca:
Ayasofya İmamı idi istifa etti.
.
Kimdir derseniz:
Eski AK Parti milletvekili Abdürrahim Boynukalın’ın amcası.
Mehmet Boynukalın’ın babası Rıfat Boynukalın ise Necmettin Erbakan’la birlikte Milli Nizam Partisi’nin kurucularından.
.
Boynukalın geçtiğimiz günlerde yaptığı paylaşımda,
“Helal haram nedir bilmeyen adi bir güruh kalkmış bana helali haramı öğretmeye kalkıyor. Devletimin üniversitesinde din dersi verip helal hatta farz olan bir iş yapıyor ve karşılığını helal olarak alıyorum. Sizin pisliğinize ihtiyacım yok. Alayınızın cehenneme kadar yolu var” diye yazdı.
.
Devamında;
“Bu güruh helal haram nedir bilmiyor; paranın itibari bir şey olduğunu da anlamıyor. Önemli olan yaptığınız işin helal olmasıdır. Devletin kasasına bu paranın nereden geldiği sizi ilgilendirmez. Evet, düzeltilmesi gerekir; ama o ayrı bir konudur.”
Dedikten sonra final cümlesi ile paylaşımını bağladı:
“Merak etmeyin ey güruh, haram (!) ettiğiniz vergilerinizden bana düşen hisseden hepinize kaliteli pamuk aldım, artık helal edersiniz, ne yapayım.”
.
İstanbul’un fethinden sonra sürekli gündeme gelen ve geçtiğimiz aylarda Cami olarak ibadete açılan Ayasofya gibi anlamlı özel bir yere İmam olarak atanan Boynukalın’ın yazdıkları ortada.
.
Bu atamayı gerçekleştirenler, İmamlarda aranan vasıflarda “Söz ve davranışları ile insanlara örnek olması” kısmını bilmemeleri mümkün değil.
.
“Kaliteli pamuk” kısmı ise bırakın bir İmamı, bir Müslüman’a bile yakışmayan cümlelerdir.
.
Diyeceğim o dur ki:
İmamlık müessesesi ile dinimizi yıpratacak kişi ve olaylardan uzak duralım.
Hele muhafazakâr iktidarımızın dinimizle ilgili bu tip konulara daha çok dikkat edeceğini bekliyorum.
***
GEREKSİZ BİR ADIM
Şu ülkede daha neler göreceğiz.
Anlatsalar,
Hatta rüyamda görsem inanmazdım.
.
Olayı çoğunuz bilir de ben bir hatırlatmak istedim.
.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçtiğimiz yıl İstanbul’un fethinin 567. yıldönümünde Fatih Sultan Mehmet Türbesi’nde düzenlenen anma törenine katılmış ve bu esnada Fatih Sultan Mehmet’in eşi Gülbahar Hatun’un da türbesini ziyaret etmiş.
.
Olay bu.
Bunda bir şey yok.
.
Ancak,
Ekrem İmamoğlu buradaki ziyareti sırasında yürürken ellerini arkasından bağlayınca kıyamet koptu.
.
“Vay efendim ellerini arkadan nasıl bağlarmış?”
Hakkında soruşturma açıldı.
.
Duyduğum, gördüğüm, göreceğim en anlamsız sebep.
.
Anlaşılan şu;
İstanbul seçimlerini,
Kaybettiniz.
İtiraz ettiniz,
Sonra bir daha kaybettiniz.
İçinize sinmedi.
Adamı hedef tahtası haline getirip sürekli vurdunuz ve hala vuruyorsunuz.
.
Belediye Meclisinde de yapılanları millet televizyonlardan canlı olarak görüyor, izliyor.
.
Anlamsız atılan her adım, anketlerde puan götürüyor.
Ve siz bunu göremeyecek kadar iktidar sarhoşluğu içinde olamazsınız.
.
Yahu bari ince yapın,
Güzel yapın,
Zekice yapın ki
Bizler de “Helal olsun” diyelim.
.
Bu olaydan Reis’in haberi olduğunu sanmıyorum.
Yoksa böyle bir şeye müsaade etmezdi tahmin ediyorum.
.
Zaten AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan da bir açıklama yaptı ve dedi ki:
“Gereksiz bir adım atılmış öyle gözüküyor” diyerek şöyle devam etti:
“Belediye başkanlarının kendi hizmetleriyle gündeme gelmesini isteriz. Gereksiz kavgalarla gündem olup ileriki yıllarda oluşturacakları iddialarına zemin hazırlamasını doğru bulmayız.”
.
“Kraldan fazla kralcılar” kontrol edilemez hale gelince bunlar oluyor demek ki.
.
Kontrol tek kişide olunca…
***
OSMANLI’DA İMAMLIK
“Osmanlı Devleti'nde İmamlık nasılda acaba?” şeklindeki bir soruyu da araştırdım.
Bakın nasılmış.
.
Osmanlı Devleti'nde imamlar Müslüman topluma hizmet veren kadrolar içinde en geniş yeri işgal eder ve hizmet sahaları itibariyle de çeşitlilik gösterirmiş.
.
Toplum örgütlenmesinde mahalle imamları ayrı bir konuma sahip olmakla beraber sivil ve askerî kesimlerde hizmet vermek üzere özel ve resmi kimlikleri içinde de geniş bir kitle oluştururlar. İmamlar, padişah beratı ile hizmete alındıklarından Osmanlı devlet sisteminde “Askeri” den sayılıyorlarmış.
.
Berat sahibi imam ve hatipler, görev süreleri müddetince raiyyet rüsumu ve avarızdan genelde muaf tutulmuşlar ancak, XVI. yüzyıl tahrir defterlerinin incelenmesi sonucu, bazı bölgelerde imamların toprak sahibi olmaları sebebiyle bununla ilgili vergileri ödedikleri tespit edilmiştir.
.
İmamlar, hizmet verdikleri mescit ve camilerin vakıflarından maaş (vazife) alıyorlarmış.
.
Vakıfların zamanla yalnız kâğıt üzerinde görünür olması ve gerçek gelirlerini kaybetmesi neticesinde vazifelerin maddî yükünün karşılanması için başka kaynaklar aranmaya başlanmış ve giderek merkezî idarenin maaş tahsisi zarureti hâsıl olmuş.
.
İmam tayinlerinde, genelde bu hizmeti yerine getirmek için yeterli dini bilgilerle mücehhez ve iyi ahlâk sahibi olma şartları aranmakta, ancak eğitim durumları her zaman söz konusu olmamaktaydı.
.
İmamlık, özellikle küçük yerleşim birimlerinde ve kırsal kesimlerde babadan oğula veya aile fertlerinden birine geçebilmekte, büyük yerleşim birimlerinde bu tayinlerde ortaya çıkan diğer adaylar arasında yapılan imtihanlar belirleyici rol oynamakta ve mevrus adaya göre dini bilgide daha üstün olanların tercih edilmesi söz konusuydu.
.
Tanzimat devrine gelinceye kadar imam, devleti temsil etmek üzere mahallenin önde gelen sorumlusuydu.
Mahallenin düzeni, asayiş ve inzibatı, içki içilen yerlerin tespiti ve fuhuş yapan kadınların belirlenerek mahalleden sürülmesi, mahallelinin gerekli İslami adap içinde yaşamını sürdürmesi ve dini vecibelerini yerine getirmesi imamlar tarafından gözlenirmiş.
.
İmamlar mahallelerinde ikamet edenler hakkında tam bilgi sahibiymişler.
Mahallede oturanların kimlik belirlenmesi, gelen yabancıların veya yeni taşınanların tespiti ve kayıt altına alınması işleri, yeni gelenlerin kefalete bağlanması, mahalle sakinlerinin ikamet yeri ve sürelerinin belirlenmesi, ikametgâh ve kimlik belgelerinin tanzimi imamlar tarafından yerine getirilirmiş.
.
Ölüm ve defin, doğum kayıtları, nikâh akdi ve boşanma işlemleri imamlar tarafından yürütülür, bazı belediye işlerinin görülmesi, bu arada mahallenin temizliğine dikkat edilmesi ve çevre temizliğinin sağlanması görevleri arasında sayılırmış.
.
Muhtar ve mahallenin ileri gelenleriyle birlikte fırınlarda ekmeklerin kontrolü, ihtikâr ve sahtekârlıkların önlenmesi gibi işler yanında yakın zamanlarda iâne ve kurban derilerinin makbuz karşılığında toplanması işleri de yine kendilerine havale edilmiş.
.
Görüldüğü üzere İmamlık öyle kolay iş değil.
Sadece pamukla bu işler olmuyor…