Ortaya çıktığından beri virüs ile savaşan halk, 2 yıldır beklediğini alamadı.
Ortaya çıktığından beri virüs ile savaşan halk, 2 yıldır beklediğini alamadı.
.
İktidarımızın acemi davranışları ile aldığı tedbirler sayesinde minnacık virüsü bir türlü yenemedik.
.
Elin adamları artık maskelerini çıkarıp partiler düzenlerken, biz hala kapanma peşindeyiz.
.
Hem de ne kapanma?
.
Lebaleb kongreler,
Cenazeler,
Otellerdeki düğünler, partiler zaten canımızı yakmıştı,
Şimdi de maçlarda tribünlerdeki taraftarlar ile konvoylar çıktı.
.
Yahu,
Bizim amacımız ne?
Virüsün kökünü kazımak.
.
Ama sanki virüsten izin alırmışçasına işler yapıyoruz.
“Bi müsaade et şu kongreyi yapalım” der gibi.
.
Beyler!
Ben çok sevdiğim teyzemin cenazesine gidemedim.
Pandemi tedbirleri kapsamında beni cenazeye almadılar.
Son görevimi yerine getiremedim.
Cenazesine omuz veremedim.
Mezarına toprak atamadım…
.
Kimse kusura bakmasın ama konvoy ne?
Benim suçum ne?
Ben miydim virüsün suçlusu da beni cenazeye almadınız?
.
Üzerinizde benim kul hakkım var ve helal etmiyorum haberiniz olsun.
Mahşerde görüşürüz.
***
HANİ ÖNLEM?
Pazartesi günü şirkete gittim.
(Bizim sokağa çıkma yasağımız yok. Gazeteci olarak kartlarımız var ve kısıtlamadan muafız. Ancak bunu hiçbir zaman suiistimal etmedim ve sokağa pazartesi hariç çıkmadım)
.
Giderken baktım ki, millet sokakta.
Bir tek ben içerideyim sanki?
.
Her yer açık.
.
Ne bir polis,
Ne bir zabıta.
.
Hani sıkı tedbirler alınacaktı?
.
Sadece köprübaşında polisler araçları kontrol ediyorlardı, onları gördüm.
.
İl çapında izni olup ilçeler gidenlere soruyorum, “Bir Allah’ın kulu yok” diyorlar kontrol eden.
.
İzinli olarak Bozcaada’ya giden biri anlatıyor:
Adam elini kolunu sallayarak Bozcaada’ya gitmek için Odunluk İskelesine gelmiş bu kısıtlamada.
.
Jandarma durdurup ceza kesmiş.
.
Yahu bu adam buraya nasıl geldi Allah aşkına?
O kadar yol?
.
Şaşırdım.
Ben güvenlik önlemlerini çok sıkı bekliyordum, demek yokmuş.
.
Kısıtlama, Pandemi, kapanma mı?
Geç onu…
***
İDARİ İZİN
Gazete çıkışı raporlu ilaçlarımı almak için eczaneye uğradım.
Fevzipaşa Mahallesinde.
.
Yaşlıca bir kadın içeri girmeden, içerideki eczacıya serzenişte bulunuyor ve:
“A be sağlık ocakları kapanmış. Benim iğnem vardı, vurduracaktım. Şimdi taksiye nasıl 40 lira vereyim de te yukarıdaki hastaneye gideyim? Dönüşte nasıl 40 lira vereyim taksiye? Bende beş kuruş yok. Nasıl vurdurayım iğnemi?” Diye isyan ediyor.
.
Sebebi şu:
“Bayram dolayısı ile verilen idari izin.”
.
Peki idari izin açılımına bakalım.
Açıklaması şöyle
“İdari izin ya da diğer adıyla idari tatil sadece 657 sayılı kanun kapsamında yer alan devlet memurlarını kapsayan bir izin türüdür.
Kamuda ihtiyacı karşılayacak kadar asgari personelin bulundurulması şartıyla, personele izin verilmesidir.”
.
Yani diyor ki,
İşleri aksatmayacak şekilde personel ile hizmet vermeye devam edeceksin.
.
Peki, teyzenin bahsettiği sağlık ocakları neden kapalı?
.
(Buralarda çalışanlar kusura bakmasın. Bu şartlarda verdiğiniz hizmetler başımın üstüne. Derdim sizlerle değil tabi. Ama bu yaşlı kadın da haklı.)
.
Büyük ihtimal Sağlık İl Müdürlüğüne soruldu:
“Sağlık ocakları ne yapacak?”
.
Cevap tahminim şöyle gelmiş:
“İşlerini ayarlasınlar, kapatıp gidin.”
.
İyi ama:
Sokaklarda,
Ambalaj malzemesi satan dükkân açık,
Nalburiye açık,
Demirci açık,
Marangoz açık,
Kuruyemişçi açık,
Sağlık ocağı kapalı…
.
Teyze de iğne olmak için bağırsın dursun öyle mi?
.
Al sana idari izin…
***
AH O BAYRAMLAR
Bayram geldi,
Hoş geldi…
.
Yarın “Ramazan Bayramı.”
Diğer ismiyle:
“Şeker Bayramı”
.
30 gündür tutulan oruçların son bulduğu gün.
.
Zamanında “Eski bayramlar” şeklinde yazılar yazıp,
Büyük ziyaretlerimizi,
El öpmelerimizi,
Mendil, şeker, harçlık aldığımızı anlatır dururduk.
.
Şimdi yerimizden kıpırdamıyoruz.
.
Şu “Z Kuşağının” bile artık “Eski bayramları” oldu baksanıza.
Çocuklarına şöyle diyecekler:
“Eskiden bayramlarda sokağa çıkardık”
.
Bizim eski bayramlarımız başka,
Bizden öncekilerin ise bambaşkaymış.
.
Bayram sabahını çok severdik.
Zira alınan yeni elbise veya ayakkabılarımızı giyecektik.
Bazıları ayakkabılarıyla yattığını bile söyledi.
.
Bayram öncesi alışverişlerde şeker alınırdı, misafirler için.
Durumu iyi olanlar çikolata alırdı.
.
Bayramda yapılacak tatlı için alınacak olan malzeme unutulmazdı.
Un, şeker, yağ, ceviz v.s.
.
Bayram sabahı namaz için kalkılırdı.
Erkekler namaza giderken,
Anne ve kızları namaz dönüşü kahvaltı hazırlamak üzere hazırlık yaparlardı.
.
Namaz dönüşü bizim evde küçükten büyüğe doğru dizilir ve en küçük aile üyesi, başa doğru el öperek gelirdi.
Böylece herkes bayramlaşmış olup, en son evin hanımı ile erkeği bayramlaşırdı.
.
Küçükler bayram harçlıklarını alırdı.
.
Kahvaltı sonrası çocuklar komşulara bayramlaşmaya gider, şeker toplar, harçlık alırdı.
Çok eskiden mendil veren olurdu, içinde de kâğıt parasıyla beraber.
.
Akraba ziyaretleri başlar, sonra yaşça küçük komşular büyük olanları ziyaret ederdi.
Özenle yapılmış tatlılar, börekler, kurabiyeler ikram edilirdi.
.
Küskün akrabalar, komşular, arkadaşlar barıştırılırdı.
.
Daha sonra aynı şehirdeki aile büyüklerine gidilir, öğle yemeği (veya akşam yemeği) hep beraber yenilirdi.
Babaanneler, anneanneler bu yemek için haftalar öncesinden hazırlanırdı.
Komşuları yardıma gelirdi.
.
Mahallede veya yakınlarda bulunan yardıma muhtaç kimselere (fitre ve zekât haricinde) maddi veya malzeme yardımında bulunulurdu.
.
Ramazan Bayramında davulcu gelirdi kapıya.
Bahşişini alıp giderdi.
Sonra çocuklar “Saya” ya gelirdi şarkısını söyleyerek.
.
Bazı aileler diğer şehirlerdeki aile büyüklerini ziyarete giderdi.
O devirde özel araba nerde.
Çoluk çocuk,
İtiş, tepiş şehirlerarası otobüslerde ziyan-zebil halde yolculuk yaparlardı.
Hele bayram günlerinde yer bulmak, yol almak başa belaydı adeta.
.
Şimdi oturup düşünün.
.
Keşke şu virüs olmasaydı da, o ziyan-zebil hayat olsaydı.