İklim bilimciler böyle giderse ne olur sorusuna cevap arıyorlar ve tam bir kâbus ortaya çıkıyor.

İklim bilimciler böyle giderse ne olur sorusuna cevap arıyorlar ve tam bir kâbus ortaya çıkıyor.
21. yüzyıl, iklim değişikliğinin önüne geçmek için ciddi tedbirler alınmadan biterse eğer neler oluyor neler.
Küresel sıcaklıklardaki artış 4 derecenin üzerine çıkıyor. Tropik bölgelerde sıcaklıklar 50 dereceyi yokluyor.
Her yaz, Antarktika dışında dünyanın bütün bölgelerinde orman yangınları meydana geliyor. Uzun kuraklıklar dünyanın canına okuyor.
Okyanus sıcaklıkları artıyor. Çöller genişliyor. Milyonlarca insan göç etmek zorunda kalıyor. Su sıkıntısı çeken insan sayısı 3,5 milyara dayanıyor.
Tarım alanlarında çoraklaşma alabildiğine devam ediyor. Çoraklaşma toz taşınımı ve kum fırtınalarını artırıyor.
Dağ buzullarının neredeyse tamamı eriyor. Kayak sporu unutulmaya yüz tutuyor. Himalayalarda dahi buzul kalmıyor. Aynı bölgeden beslenen ve 600 milyon insanın su ihtiyacını karşılayan İndus, Ganj, Brahmaputra ve Yamuna nehirlerinin suyu azalıyor.
Buzulların erimesi deniz seviyesinde 1 metrelik yükselmeye neden oluyor. Hong Kong, Rio de Janeiro ve Miami de dahil olmak üzere birçok büyük şehir zaten sular altında kalıyor. Maldivler, Marshall Adaları, Tuvalu ve diğer birçok küçük ada ülkesi terk ediliyor.
Nil Deltası, Ren Vadisi ve Tayland dahil olmak üzere birçok kıyı ve nehir bölgesi sular altında kalıyor. Bangladeş’in beşte biri suya gömülüyor.
Kış aylarında meydana gelen fırtınaların sürati artıyor ve daha fazla çatı uçuruyor. Isı değişimleri ve farklar büyüyor, seller daha şiddetli hale geliyor.
Güneydoğu Asya’da muson mevsimleri daha az yağış getiriyor ve üç milyardan fazla insanın hayatını etkiliyor.
Gıda ve su güvensizliği tüm dünyada artıyor. Tropik ve subtropik bölgelerde aşırı sıcaklık ve nem çalışma şartlarını daha kötü hale getiriyor. Çiftçilikte verimlilik azalıyor.
Avrupa gibi ılıman bölgelerdeki aşırı sıcak hava, gıda üretiminde belirsizliğe neden oluyor. Tarım alanlarının yarısı kullanılamaz hale geliyor.
Dünya balık stokları eriyor. Okyanuslarda besin zincirleri kopuyor. Çok sayıda balık türü kayboluyor.
Tıp bilimlerindeki ilerlemelere rağmen, tüberküloz, sıtma, kolera, ishal ve solunum yolu hastalıklarından ölümler artıyor. Sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, fırtına ve seller daha fazla can ve mal kaybına neden oluyor.
İnsanlık doğaya meydan okumaya devam ettikçe başına gelecek felaketler daha da artıyor.
Et tüketimi azalmak zorunda kalıyor. 2100 yılının diyetlerinde et daha az yer alıyor. Endüstriyel hayvansız et üretimleri artıyor.
Gidişata bakılırsa 2100 yılında dünya tam bir felaket yaşıyor. Senaryolar tamamen gerçekçi olarak hazırlanmış görünüyor. Sanayi devriminden bu yana meydana gelen değişimlere paralellik gösteriyor.
Felaketin önüne geçmek zor değil. Elektrik üretiminde ve enerji tedarikinde kömür ve petrol kullanımı azaltılırsa, doğaya saygılı üretim sistemleri geliştirilirse, eskisinden daha güzel ve yaşanabilir bir dünya senaryosu da gerçekleştirilebilir. Ancak küresel ısınmayla mücadelede atılan adımlar son derece yetersiz görünüyor.