Tam 11 sene önce İsrail askerlerinin “Mavi Marmara” isimli insani yardım gemisine yaptıkları taarruz ve dördü Türk olmak üzere dokuz kişiyi öldürmeleri bütün dünya tarafından üzüntüyle karşılanmıştı.

Tam 11 sene önce İsrail askerlerinin “Mavi Marmara” isimli insani yardım gemisine yaptıkları taarruz ve dördü Türk olmak üzere dokuz kişiyi öldürmeleri bütün dünya tarafından üzüntüyle karşılanmıştı. Hatta bazı devletler kınamıştı bile. Oysa İsrail bu tepkilerden yüzlerce defa almıştır. Hiçbir şeyin değişmediğini son olaylarda da kanıtlamış oldular. Hatta bundan sonra Filistinlilere karşı şiddetin devam edeceğini de gösterdiler.
Yeni yerleşim yerleri açmaları, dünyanın dört bir tarafından gelen Yahudilere iskân alanı yaratmaları Filistinlilerin itirazlarına rağmen durmak bilmiyor. Osmanlı Döneminde yasağı delen Filistinliler şimdi bin pişman olsalar da, İsrail o zamandan bu yana genişlemeye devam ediyor.
Arap-İsrail münakaşaları yıllardır sürüyor. Duracak gibi de görünmüyor. Her defasında Filistinliler geri çekiliyor ve geri çekiliş devam ediyor. FKÖ lideri rahmetli Yaser Arafat ve zamanın İsrail liderleri Şimon Peres ve İzak Rabin’e barışı tesis etme çabaları nedeniyle 1994 yılında Nobel Barış ödülü verilmişti. İsrail’in aynı liderleri yayılmacı eylemlerine devam etmişlerdi. Hatta silahsız, insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine yapılan baskının arkasında Şimon Peres vardı ve dünyanın gıkı çıkmamıştı. Oysa ödül geri alınabilirdi.
İlk kültürlerin başladığı, medeniyetin tarihi merkezi Ortadoğu’da ciddi bir insanlık sorunu yaşanmaktadır. İsrail “vaat edilmiş topraklar” stratejisiyle yayılmacılık politikasını sürdürüyor. Bunun için ne gerekiyorsa yapıyor. Yüz binlerce Filistinliyi doğup büyüdükleri topraklardan etmek için her türlü baskıyı uyguluyor. Filistin yıllardır açlık ve sağlık sorunlarıyla uğraşıyor. Müslüman dünya seyretmeye devam ediyor. Arap ülkelerinden yaptırımlarla ilgili adım neredeyse hiç yok.
Geçmişte yaşanan vahşetlerin bugün de yaşanıyor olması gelecekte de yaşanacağını göstermektedir. Tarih çabuk unutuluyor. Suriye, Lübnan ve Filistin’e defalarca saldırmasının ardında hep kendi güvenliğini göstermiştir. Oysa kendi yasal sınırları içerisinde tek bir tehdide rastlanmamaktadır. Tehdit olarak saydığı faaliyetler, zorla sahip olduğu topraklara sahip çıkma faaliyetleridir.
Arap dünyası asırlardır emperyalist güçlerin güdümünde bulunuyor. Müslümanlıkları sorgulanır bir yaşam sürüyorlar. Petrol zengini olmaları pek bir anlam ifade etmiyor. Eğitimden yoksun olan milletler çok çabuk kavga edebiliyorlar. Neredeyse küçük bir kıvılcımla ülkelerini kan gölüne çeviriveriyorlar. Hiç birisinde barış ve hoşgörünün esamisi okunmuyor. Bu gidişle okunacak gibi de görünmüyor.
Geçmişte İngilizlerin fitneleriyle Osmanlı Askerlerini yok etmek için akla gelmeyen vahşetleri yaşatan Araplar, bir avuç İsrail ile başa çıkamıyor. Çıkma ihtimali de bulunmuyor.
Kudüs bütün Müslüman dünyasının kutsalıdır. Diğer semavi dinlerin de kutsalıdır. Bu nedenle Kudüs halkı barış içerisinde yaşamak zorundadır. Bütün ülkeler bunun için çaba göstermelidir.
Arzu edilen barış olmasına rağmen, yine emperyalist ülkelerin desteklediği terörist örgütler, bölgede İsrail için çalışmakta, saldırılarına ve baskılarına zemin hazırlamaktadır. Hatta iktidarı ele geçirmektedir. Eğitimsiz geri kalmış toplumlar, emperyalistlerin oyuncağı olacaklardır hep. Neticede İsrail insanlık dışı baskı ve saldırılarına devam edecektir.