...

EDNA TEYZE
Küçük yaramaz Billy’nin teyzesi hafta sonunda onlarda kalıyormuş...
Akşam hep birlikte otururlarken Billy teyzesinin yanına gitmiş,
-“Edna Teyze… Sen niye bu kadar çirkinsin?”
Edna Teyze bu sözleri duyunca kıpkırmızı olmuş.
Bu arada annesi hemen koşup Billy’yi mutfağa çekmiş ve azarlamış:
-“Sen ne biçim konuşuyorsun? Hiç öyle şey söylenir mi? Çabuk şimdi git, ne kadar üzüldüğünü söyle ve teyzenin gönlünü al!”
Bunun üzerine Billy koşa koşa teyzesinin yanına gitmiş,
-“Edna Teyze… Bu kadar çirkin olmana çok üzüldüm!..”

İŞ TELEFONU
Ev telefonu faturası hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış;
Baba: -“Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum”
Anne: -“Aynen ben de. Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. Ne yapayım bunu?”
Oğlan: -“Ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum”
Kız: -“E benim de şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki”
Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve yanıt arar gözle bakarlar.
Hizmetçi: -“Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz”
 
***
ÇOK BASİT
Yakışıklı bir Amerikalı çiftçi kasabaya inmiş. Bir kova, bir çekiç, iki tavuk ve bir de horoz satın almış.
Çiftçinin bütün bunları taşımakta zorlandığını gören dükkân sahibi ona akıl vermiş:
-“Çekici kovanın içine koy, kovayı bir elinde taşı. Tavukları koltuk altlarına sok ve horozu da öbür elinde taşı!”
Çiftçi, adamın dediğini yapmış ve kamyonetine doğru yürümeye başlamış.
Yakışıklı çiftçinin yolunu genç bir kadın keserek: “Affedersiniz, acaba Çılgın Boğa Çiftliği'ne nasıl gidebilirim?” diye şuh bir şekilde sormuş. 
Çiftçi: -“Şansınız var, benim çiftliğim Çılgın Boğa’ya çok yakın. Atlayın kamyonete sizi götüreyim...!”
Kadın: -“Peki ama sizin şimdi bir duvara yaslayıp, beni öpmeyeceğinizi nereden bileyim?”
Çiftçi: -“Hanımefendi insaf, bir elimde içinde çekiç olan kova, koltuklarımın altında birer tavuk, öteki elimde bir horoz varken, ben sizi nasıl duvara yaslayıp öpebilirim?”
Kadın: -“Çok basit! Horozu yere koy, üstüne kovayı geçir, çekici de kovanın üstüne koy ki horoz kaçamasın...! Ben de tavukları tutarım”
 
***
NE KADAR HIZLI
Çocuklar oturmuş birbirlerine babalarının “Ne kadar hızlı” olduğunu anlatıyorlarmış.
Birinci çocuk;
-“Benim babam ok attıktan sonra hızlıca koşup, oktan önce hedefe varıyor” demiş.
İkinci çocuk;
-“Benim babam tabancasını ateşliyor ve hedefe kurşundan önce yetişiyor” diye böbürlenmiş.
Üçüncü çocuk kendinden emin;
-“O da bir şey mi? Benim babam devlet hastanesinde doktor... Mesai 17:00’de bitiyor; babam eve 15:30’da geliyor”     
 
***
BİR KERE
Adam bara girip oturunca barmen:
-“Ne içersiniz?” diye sormuş.
-“Teşekkür ederim, bir şey içmem” diye yanıt vermiş adam, “Bir kere içtim hiç hoşuma gitmedi, daha da ağzıma koymadım.”
Barmen:
-“O zaman size bir sigara armağan edeyim?” demiş barmen.
-“İçmiyorum sağ olun.. Bir kere denedim, ama beğenmedim, içemiyorum.”
Barmen, “O zaman sizinle bilardo oynayacak birini bulalım?” diye ısrar etmiş.
“Yok” demiş adam, “Bir kere oynamıştım, sarmadı… İşin aslı buraya oğlumla buluşmaya geldim.”
Barmen bu kez:
-“Bakın tahmin edeyim, o sizin tek çocuğunuz değil mi?” demiş.
-“Evet? Nereden bildiniz?” diye hayretle sormuş adam.
Barmen gülmüş:
-“Eh işte” demiş dişlerini sıkarak, “Sadece basit bir tahmin işte..!”

NADYA’YA NE OLDU?
“Uzun zamandır ‘Nadya’ diye bir kızla internet aracılığı ile sohbet ediyoruz... Geçen hafta bana bir park adresi verdi, ‘Buluşalım… Gece yarısı gel, ağaçların altında biraz yaramazlık yaparız’ dedi. Heyecanla gece yarısı o parka gittim.
4 tane kar maskeli iri yarı adam ellerinde beyzbol sopaları ile söylediği yerde üzerime atladılar ve beni gebertene kadar dövdüler. Kırılmadık kemiğim kalmadı, arabamı ve cüzdanımı da alıp gittiler… Hastaneden çıktığımdan beri Nadya’ya ulaşmaya çalışıyorum. Ama bir tek yanıt vermedi... Acaba aynı çete ona da zarar verdi mi? Meraktan öleceğim yahu..!”
 
***
SUCUKLU YUMURTA
Çayırdaki ineğe bir tavuk yanaşmış ve “Sevgili inek, sizinle karlı bir işbirliği yapıp, sucuklu yumurta yapalım ve para kazanalım” demiş.
Anlaşmışlar…
Tavuk çayırın bir köşesinde kümesini kurmuş, folluğu yumurtayla doldurmuş...
Bir süre sonra, eli bıçaklı bir adam çıka gelmiş, tavuk adamı tanıtmış:
-“Sucuklu yumurta yapmanın zamanı geldi, lütfen kendinizi kasaba teslim edin!”
İnek o zaman “inekliğini” anlamış...
Tavuğa dönmüş:
-“Yahu bu ortaklık, bu işbirliği bana biraz pahalıya mal olacak galiba!”
-“Biraz öyle ama amacımız insanlara lezzetli sucuklu yumurta yedirmek değil mi? Siz kendinizi kasap efendiye teslim edin gerisine karışmayın!”
 
***
ADRES
İtalya’ya giden iki arkadaş, çapkınlıkta başarılı olamamışlar.
Kasabanın parkına otururlarken bir tanesi aniden fırlamış ve doğru kiliseye gitmiş ve günah çıkarma odasına girerek papaza anlatmaya başlamış:
-“Muhterem peder, ben bir günah işledim!”
-“Kiminle oğlum?”
-“Utancımdan hafızamı kaybettim, kiminle olduğunu unuttum...”
Papaz saymaya başlamış:
-“Fırıncı Alberto’nun karısı olmasın? Yoksa eczacı Donaldi’nin kızı mıydı? Şen dul Eliza olmasın sakın?”
Papaz kimi saymışsa, hepsine “hayır” yanıtını veren turist, kiliseden fırlayıp arkadaşına koşmuş:
-“Hadi gel, papazdan bir sürü adres aldım!”
 
***
İSTERSENİZ SORUN
Temel arkadaşlarına, İstanbul’a gittiğinde yüzlerce otomobillik bir konvoyun kendisini karşıladığını söylemiş.
Arkadaşları; “Hadi canım, sen de!” demişler.
Temel: -“İsterseniz, cumhurbaşkanı ve başbakana da sorabilirsinuz. Onlar da aynı uçaktaydı!..”
 
***
ÜÇE KADAR YETER
İdris, “Nuh” diyor “Peygamber” demiyordu: “Okuyup da ne olacak penum uşak? Ha bu dükkânda duracağına göre, okuma yazmanın hiç gerekliluğu yoktir. Bir, iki, üç diye saysa yeter.”
Komşuları ısrar edip duruyorlardı:
-“Olur mu canum, diyelim ki onu dükkanda bırakıp kahveye gittun. Dükkâna da dört adam geldu. Üçten fazla sayamazsa gelup sana ne diyecek?”
İdris; -“Uyy, bu da mesele mi yani. ‘Baba, üç kişi geldu, yanlarında bir herif daha var’ der.”
 
***
ÇORBAYI İÇERKEN
Temel yemek odasının üzerindeki çatının aktığını fark edince hemen bir çatı ustası çağırmış...
Usta gelip şöyle bir bakmış,
-“Çatınızın aktığını ne zaman fark ettiniz?”
-“Dün gece çorbamı içmem iki saat sürünce şüphelendim!”

KADRO ÖNEMLİ
Hayvanat bahçesinde bir kafeste biri yaşlı biri genç iki aslan varmış.
Her gün yaşlı aslana yemek olarak koca bir parça et, genç aslana ise 3 tane muz veriliyormuş.
Bir gün yaşlı olanı dayanamamış ve sormuş:
-“Neden bana hep koca bir parça et veriyorsunuz?”
Bakıcı;
-“Sen koskoca aslansın, ormanların kralısın. Bunu hak ediyorsun...”
Genç aslan hemen atılmış:
-“İyi de, bana niye her gün 3 tane muz veriyorsunuz?”
Bakıcı cevap vermiş:
-“Aslan kadrosu dolu olduğundan, seni maymun kadrosunda çalıştırıyoruz…”
 
***
CENTİLMEN TEMEL
Temel dolmuşa binmiş.
Dolmuşta 3 erkek bir de hamile bayan varmış. Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayan gaz kaçırmış. Bayanın bozulmasını istemeyen adamlardan birisi:
-“Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...” diyerek centilmenlik yapmış. Temel olayı görünce “bir centilmenlikte ben yapayım” diyerek beklemeye başlamış.
Bir süre sonra kadın bir daha gaz kaçırmış.
Temel daha evvel planladığı gibi tam centilmenlik yapacakken, bu sefer 2. adam atlamış ve o da;
-“Affedersiniz çok yemişim, mazur görün...” demiş.
Temel centilmenlik yapmak için kadının gaz çıkarmasını beklemeye başlamış...
Derken kadın bir daha gaz kaçırınca, Temel’den önce davranan 3. adam yapacağını yapmış ve;
-“Kusura bakmayın... Çok yemişim, mazur görün...” diyerek Temel’e meydanı vermemiş.
Centilmenlik yapmayı beklerken ineceği yere gelen Temel, mecburen dolmuştan inerken içeri dönüp;
-“Ha pu kadun bir daha yellenursa pilun ki pen yaptum…”