Adalet sistemi siyasi erkin etkisi altına girince çelişkiler yumağı büyüyor.

Adalet sistemi siyasi erkin etkisi altına girince çelişkiler yumağı büyüyor. Haliyle kim haklı kim haksız belli olmuyor. Zaten sokaktaki adi suçlular da ortalama 15-20 sabıkayla geziyor. Nerede bir fail yakalansa hakkında elli tane sabıka kaydı çıkıyor.
Malum Sedat Peker’in videoları izlenme rekorları kırıyor. Yayına girdikten sonra iki saat içinde izlenme sayısı beş milyonu geçiyor. Yirmi dört gün sonra cumhurbaşkanı tarafından bir açıklama geldi. Yargı gereğini yapacakmış. Haliyle yapmış oldu. Tutuklama kararı çıktı. Açıklamanın önemli bir kısmı da iddiaların muhataplarına sahip çıkmaktan ibaretti.
Sedat Peker’in iddiaları çok güçlü denklemler içeriyor. En azından soruşturma açılması gerekir. Fakat siyasi iradenin inisiyatifi son derece önemli görünüyor. Meclise verilen soruşturma açılsın önergesi iktidar ve küçük ortağı tarafından reddedildi. Bu aynı zamanda adalet camiasına da bir mesaj oldu. İddialarla ilgili olarak adalet kurumu ilgilenmeyecek demektir. Zaten 24 gün boyunca da işaret bekleniyordu. Muhalefet cesur bir savcı aradı ama bulamadı.
Peki, bu kadar ispatlı, mantıklı iddialar varken ve milyonlarca insan tarafından izlenmişken, iddiaların muhatapları kendilerini aklama gereği duymazlar mı? Mahkeme önünde de aklanmaları gerekmez mi? Sokak anketleri iddiaların araştırılmasını istiyor. İnsanlar meraklarını gidermek istiyor.
Zamanında cumhurbaşkanını soygunculukla suçlayan içişleri bakanı hakkında yapılan iddiaların soruşturulması gerekirdi aslında.
Zamanında adaletin çalışmadığı zaten biliniyordu. Ergenekon, Balyoz gibi davalar uydurma delillerle yüzlerce subayın canına okumuştu. Bu davaları açan yargının arkasında da mevcut siyasi erk durmuştu. Bazı subaylar iddialara dayanamamış, intihar edenler olmuştu. Bunların bedeli ödenmedi. Kumpas davalarının hakim ve savcıları fetocu çıktı. Bazıları kaçtı, bazıları tutuklandı. Neticede devlet çok ciddi zarar gördü. Adalete güven dip yaptı. Buna karşın siyasi erk adaleti amaçları doğrultusunda kullanmaya devam etti.
Geçenlerde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e, iktidarın trolleri tarafından saldırıda bulunuldu. Gerçekte başı açık olan ama Akşener’le konuşurken türbanlı olan kadının programlı bir şekilde rolünü oynadığı ortaya çıktı. Benzer şekilde Genel Başkan Yardımcılarına yapılan tacizlerin de güdümlü ve programlı eylemler olduğu görüldü.
Vakalar bu kadar ayan beyan ortaya çıkmışken cumhurbaşkanının açıklamaları, daha kötü şeylerin de olacağını işaret ediyordu. Yandaşlar her ne kadar o öyle değil, bu böyle değil diye kıvırmaya çalışsalar da, mantığı ve sağduyusu olan herkese göre bir tehdit idi.
Eğer bu tehdit içeren sözler Cumhurbaşkanı tarafından söylendiyse son derece tehlikelidir. Siyasi bir partinin başkanı tarafından sarf edilmişse çok daha tehlikelidir. Sahip çıkılacak, haklı çıkaracak hiçbir tarafı yoktur. Memleketi bile olsa, memleketinde Akşener’in binlerce seveni, bağrına basanı vardı.
Gelişmeleri anlamak zor. Bir takım suçlamalar var. Suçlama varsa zanlısı da vardır. Zanlıyı adaletin aklaması gerekirken, siyasi erk aklarsa, adalete güven kalır mı?