Haluk Levent’i hepiniz bilirsiniz.

Haluk Levent’i hepiniz bilirsiniz.
Sosyal yardımlarıyla bilinen bir sanatçı.
.
Pandemi dolayısı ile çalışmaları kısıtlanan müzisyenler için bir yardım kampanyası başlatmış.
.
Kampanyanın ismi:
“Ödenmemiş faturanız varsa bize başvurun…”
.
Sanatçı Haluk Levent, kurucusu olduğu “Ahbap Platformu” nu devreye sokarak müzisyenlerin “400 liraya kadar olan elektrik, doğalgaz ve su faturalarını” ödeyeceğini duyurdu.
.
Ayrıca Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, kalıcı çözüm için heyet oluşturup Ankara’ya gideceğini belirtmiş.
.
Şöyle bir açıklaması var:
“Çözüm için, konserlerimiz için Ankara’ya gitmek istediğimizi belirtmiştik. Birçok sanatçı dostumuz aradı. Hepsine teşekkür ediyoruz. 5 kişilik ekip oluşturduk. Burhan Şeşen, Ceylan Ertem, Gripin ve Manga ile birlikte tüm sahne emekçileri için çözüm arayacağız.”
.
Kendi derdinden başka, diğerlerinin de derdi ile uğraşmaktır sanatçılık.
Haluk Levent ve arkadaşları bunu öncülük ederek oldukça iyi başarıyor.
.
Uzun zaman önce kurduğu platform, sanatçıların 400 liraya kadar olan faturalarını ödeyecekmiş.
.
Peki devlet nerede?
.
Kısıtlı imkânları olan bir dayanışma platformu 400 lira ödeyebiliyorsa devlet neden bir girişimde bulunmuyor?
Neden sanatçısına sahip çıkmıyor?
Neden görmezlikten geliyor?
.
1 Hazirandan itibaren normalleştirilmeye gidildiği halde sanatçılara neden izin verilmiyor?
Onlar ne yapacak?
Nasıl geçinecekler?
.
Misal Aleyna Tilki, beğenirsiniz, beğenmezsiniz.
Haluk Levent’i aramış ve demiş ki:
“Sahnede giydiğim kıyafetlerini satılmasını ve gelirlerini sanatçılara verilmesini istiyorum…”
.
Anadolu Rock’un en üstlerinde yer alan Kurtalan Expres’in bas gitaristi Ahmet Güvenç de aramış Haluk Levent’i.
O da: “Halukçuğum yıllardır sahnede çaldığım basgitarımı, müzisyen kardeşlerimin faturaları için satışa çıkarıyorum” demiş.
.
Bu kampanya gittikçe büyüyecek ve sanatçılara yine sanatçılar kesinlikle sahip çıkacaktır.
.
“Helal olsun” diyor, hepsini gönülden alkışlıyorum…
 
***
CANLI YAYIN
Son yıllarda sosyal medyada video çekip yayınlamak moda oldu.
.
Hele youtuber olmak ayrı bir hedef haline geldi.
.
TicToc videoları ile bambaşka bir boyut sağlandı.
Elindeki cep telefonu ile TicToc videosu çekmek için saçmalamak moda oldu.
.
Ahlaksızlık dahil her türlü videonun fink attığı sosyal ağda, şimdilerde siyaset ve mafya ilişkileri moda oldu.
.
Konuşmak isteyip de konuşamayanlar,
İfşa etmek isteyenler,
İftira atanlar,
İtiraf edenler…
.
Sedat Peker’in açıklamalarından nasibini alan SADAT’cılar da bir video çekip yayınlamışlar.
.
Format olarak Peker ile aynı dekoru kullanmışlar neredeyse.
Böylelikle bu tip video çekeceklerin dekoru da standartlaşmış oldu.
.
Baktın,
Masa arkasında biri var,
Önünde su bardağı,
Laptop,
Kitaplar,
Bir de tespih varsa
Anlayın ki o tip video.
.
Eh kolay değil tabi.
25 milyon izleyen insandan bahsedliyor.
Toplamda 80 milyon olmuş galiba.
Dün akşam televizyonda Canlı Yayına çıkan Yılmaz Özdil bu videolardan şikâyet ederek:
“Pazar günleri çok erken yayınlanıyor, uykusuz kalıyoruz” diyordu.
.
Boğaz Medya olarak “Madem herkesin videosu var, neden bizim olmasın?” şeklinde düşünerek yeni bir formatla karşınızda olacağız.
.
Geçtiğimiz günlerde denemesini yaptığımız program oldukça beğenildi.
.
Şimdi şirket olarak son hazırlıkları yapıyoruz.
Ben de bu projeye bir program yaparak, “Canlı yayına alacağım konuklarımla eğlenceli videolar hazırlayarak” katılacağım.
.
Program ismi olarak birkaç isim var ancak daha sonra belki de sizlere de sorabilirim.
.
Neyse şimdilik bu kadar.
İleride ayrıntıları sizlerle paylaşırım…
 
***
KAFİR Mİ?
Atatürk’e kâfir diyene bakın hele?
Kimsin,
Nesin?
Nerelisin?
Derdin ne?
.
Bu yaşa gelip hala Atatürk’ü tanımamışsan,
Hala yaptıklarına vakıf olamamışsan,
Tarihini bilmiyorsan,
Okuduğunu da anlamıyorsan,
Beynini de çalıştıramıyorsan,
Kusura bakma bunu Atatürk’e yükleyemezsin.
.
Bu olsa olsa,
Ya Allah vergisidir,
Ya da senin kabiliyetindir.
.
Uzun uzun yazabilirdim ancak, İnternette kolaylıkla bulabileceğin bir yazı buldum:
.
Başlığı şu:
Atatürk neler yaptı?
.
Yazıyorum dikkatli oku ve mümkünse unutma ve senden sonraki nesillere de anlat.
.
1919’da işgal birlikleri tam da Fatih’in İstanbul’a girdiği kapıdan girerek İstanbul’u ve ülkenin tamamını işgal etmişlerdi.
O zamanlar İstanbul demek Türkiye demekti!
Ülkemiz adım adım işgal edilirken halk, Mustafa Kemal önderliğinde birleşti ve “Kurtuluş Savaşı”nı başlatarak en büyük devrimini gerçekleştirdi.
.
Türkiye Cumhuriyetini kuruldu.
.
O dönemde Osmanlı’dan kalma borçlar sebebiyle ülke borç batağındaydı. Bu borçların hepsi sahiplenildi ve bir ülke sil baştan yeniden yaratıldı.
.
Ulaşım, enerji, iletişim gibi birçok hayati sektör de ülkemiz gibi işgal altındaydı.
Bu şirketler teker teker yabancılardan satın alındı ve ülke ekonomisine kazandırıldı.
Endüstri devrimiyle dünya çapında endüstriyel hamleler yapıldı.
Türkiye’ye can verecek endüstriler, fabrikalar kuruldu.
Hem yabancılardan satın alınan hem de yeni kurulanlarla birlikte ülkenin enerji kaynakları işler hale getirildi.
Türkiye ekonomisi nefes almaya başladı.
Ekonomini çarklarının sağlıklı dönebilmesi için 13 yılda 13 büyük banka ve ilk milli sigorta kuruldu.
Her banka tarıma, sanayiye, yeni yatırımlara ve tabi ki halka ayrı ayrı can verdi.
.
O dönemde demir yollarımızın tamamı yabancılara aitti.
Hepsi satın alınarak ülkeye geri kazandırıldı.
Türkiye’nin dört bir yanı demir ağlarla örüldü.
.
Savaştan çıkmış ülkemizde yoksullaşan köylüler için toprak reformu başlatıldı.
Ülkenin varlıkları halkla paylaşıldı.
Çiftçiye toprak dağıtıldı.
Bu sayede tarım ekonomiye can kattı köylü milletin efendisi unvanını aldı.
.
Yine yabancıların elindeki limanlar, tersaneler satın alındı, yetmedi yenileri yapıldı.
Büyük bir diriliş yaşandı ve ekonominin her çarkı halk yararına dönmeye başladı.
1926’da bugünün Türkiye’sinde bile yapılamayan yapıldı.
.
Türkiye kendi uçaklarını yapmaya başladı.
Yolcu, savaş ve ambulans uçakları üretildi.
Türkiye Avrupa ve Ortadoğu’ya uçaklar sattı.
Uçakların testi için Avrupa ve Orta doğunun en büyük rüzgâr tüneli inşa edildi.
Çünkü İstikbal göklerdeydi.
.
Ekonomideki bu devrimlerin yanında büyük bir eğitim seferberliği başlatıldı.
Harf devrimi öncesi %8 olan okuma yazma oranı çok kısa bir sürede %12 ‘ye yükseldi.
Milli mekteplerde 3 Milyon vatandaşımız hemen eğitimini tamamladı.
Latin alfabesine geçilmesiyle ülkemizde bilim dönemi başladı.
Sanat, Tarih enstitüleri, Üniversiteler, Konservatuarlar, Sanat Okulları, Köy Enstitüleri, Milli Halk Kütüphaneleri arka arkaya kuruldu.
.
Haklar ve özgürlükler de ihmal edilmedi. Daha 1930’da belediyelerde, 1934’te ise genel seçimlerde Avrupa’dan da önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Dünyayla entegrasyonumuz ve halkın yaşam standartlarını artırmak için onlarca kurum ve kuruluş hayata geçirildi.
Özellikle eğitim ve kültür bugünkü Türkiye’nin çok daha ilerisinde köylere kadar indi.
.
Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesiyle tüm komşularımızla ve dünyayla ilişkiler altın çağını yaşadı.
.
Devrimler Dünyada büyük saygı uyandırdı.
1939-45 yıllarındaki 2. Dünya Savaşı sırasında tüm dünya kana bulanırken ve komşu ülkelerimizde dahi milyonlarca insan ölürken halkımızın burnu bile kanamadı.
Yapılan birçok uluslararası anlaşmayla halkın refahı, huzuru ve güvenliği garanti altına alındı.
.
Türkiye Birleşmiş Milletlere kurucu üye olarak katıldı.
.
Devrimlerin ardı arkası kesilmedi.
1946’da çok partili döneme geçildi ve demokrasinin temelleri atıldı.
.
1923-50 yılları arasında tüm bu devrimler yapılırken tek kuruş borç alınmadığı gibi Osmanlı’dan kalan Duyunu Umumiye borçları da ödendi.
Üstelik tüm bunlar 1929 -32 yılları arasında Dünya tarihinde bugüne kadar yaşanan en büyük kriz olan “Dünya Ekonomik Bunalımı Dönemi”nde yapıldı…
.
Okudun mu?
Yoksa yorulup yarıda mı bıraktın?
.
Madem dinden dem vuruyorsun öyleyse ilk ayetlerde yazdığı gibi sen de:
Oku! Oku! Oku!
.
Şimdi söyle bakalım:
Kim kâfir?