Uzun zamandan beridir sizlere uzay haberi vermemiştim.

Uzun zamandan beridir sizlere uzay haberi vermemiştim.
.
Uzayda neler oluyor:
Uzaylılar rahat duruyor mu?
Ziyaretimize geldiler mi?
Gelmedilerse ne zaman gelecekler?
Üzerimize asteroit saldılar mı?
.
İşte bu soruları merak edenleriniz için üzülerek söyleyeyim NASA’dan henüz bir açıklama yok.
Uzaylı gören köylü de yok.
.
Demek ki bu aralar bizi boşladılar.
.
Ancak ilginizi çekebilecek bir haber geçtiğimiz günlerde medyayı meşgul etti.
.
Bu haber şöyleydi:
“NASA, Dünya’ya bir gök taşı çarpması ihtimaline hazırlanıyor…”
.
Amaç şu:
“Eğer dünyamıza bir asteroit yaklaşırsa ve çarpma tehlikesi oluşursa nasıl engelleriz?”
.
Dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları, bu hafta Dünya’ya doğru gelen hayali bir asteroid için geceli-gündüzlü çalıştılar.
.
ABD ve Avrupa uzay ajanslarından bir grup uzman, NASA liderliğinde bir hafta süren ve varsayımsal bir senaryo ile oluşturulan bir tatbikata katıldı.
Senaryo şuydu:
“35 milyon mil uzakta bir asteroid gezegene yaklaşıyor ve altı ay içinde Dünya’yı vurabilir.”
.
Katılımcılar asteroidin boyutu, yörüngesi ve çarpma şansını öğrendikten sonra uzay taşını durdurmak için herhangi bir şey yapılıp yapılamayacağını görmek için iş birliği yapmak ve teknolojik bilgilerini kullanma becerilerini ortaya koydular.
.
Sonuç mu?
Maalesef, uzmanlar yetersiz kaldı.
.
Çalışma grubu, simülasyonun altı aylık zaman çerçevesi göz önüne alındığında, Dünya’nın mevcut teknolojilerinin hiçbirinin varsayımsal asteroidin çarpmasını engelleyemeyeceğini belirledi. Ve senaryoya göre de asteroit Doğu Avrupa’ya çarptı.
.
Aman canım hemen heyecanlanmayın.
Şu anda hiçbir asteroit Dünya için bir tehdit oluşturmuyor.
.
Ancak 460 fit veya daha büyük asteroitlerin tahminen üçte ikisi ve önemli ölçüde hasara yol açacak kadar büyük olanları henüz keşfedilmemiş durumda.
Bu nedenle de NASA ve diğer kurumlar böyle bir duruma hazırlanmaya çalışıyor.
.
NASA’nın gezegen savunma görevlisi Lindley Johnson konuyla ilgili olarak, “Bu tatbikatlar nihayetinde gezegen-savunma topluluğunun birbirleriyle ve hükümetlerimizle iletişim kurmasına yardımcı olarak gelecekte potansiyel bir etki tehdidi tespit edilmesi durumunda hepimizin koordine olmasını sağlamaya yardımcı oluyor” diye açıklama yaptı.
.
İyi de bu hayali asteroite hiçbir şey yapamadık mı?
.
Senaryo şu şekilde kurulmuş:
 
Simülasyondaki hayali asteroide “2021PDC” adı verilmiş.
.
İlk olarak 19 Nisan’da tespit edilmiş ve altı ay sonra yani 20 Ekim’de de gezegenimize %5 oranında çarpacağı hesaplanmış.
.
Tatbikatın 2. günü, yeniden yörünge hesaplamaları yapılmış ve 2021PDC’nin Avrupa’yı veya Kuzey Afrika’yı vuracağı anlaşılmış.
.
Hemen harekete geçilerek, hazırlanabilecek bir uzay aracının asteroidi yok etme veya yolundan saptırma görevini düşünmüşler.
Ancak, bu tür görevlerin asteroidin çarpmasından kısa bir süre önce yapılamayacağını anlamışlar.
Ve şu açıklamayı yapmışlar:
“Gerçek hayatta 2021PDC varsayımsal senaryosuyla karşı karşıya kalırsak, bu kadar kısa sürede herhangi bir uzay aracını mevcut olanaklarla fırlatamayız…”
.
Bir başka savunma stratejisi olarak, bir nükleer patlayıcı cihaz kullanarak asteroidi patlatmaya veya bozmaya çalışmayı düşünmüşler.
Ancak bu çözüm de yetersiz kalmış.
.
Tatbikatın 3. günü 2021 PDC’nin Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya arasındaki sınıra yakın bir yere çarpma olasılığı kesin olarak hesaplanmış.
Yörüngesi %99 doğru olarak hesap edilen asteroitten kurtulmak için tek çarenin etkilenecek bölgeleri önceden boşaltmanın yararı olduğu kanısına varılmış.
.
Kısaca becerememişler.
.
Bu dünya için kötü bir durum.
Böylesi bir çarpışma sonucu etkilenmememiz mümkün değil.
.
Hayali Ay’a gitme senaryolarını bırakıp, daha gerçekçi bilime yatırım yaparak katkı sunmalıyız.
.
Dünyanın geleceğini NASA’ya bağlamış dünya devletleri olarak çözümü bir an önce bulmalıyız.
.
Bilimsel açıklamaları şöyle:
Güneşin 125 milyon mil yakınına giren bir yörüngeye sahip herhangi bir uzay kayası “NEO” olarak kabul ediliyor.
Ve NASA, Dünya için bir darbe tehlikesi oluşturabilecek asteroit popülasyonunun yalnızca üçte birini bulduğunu düşünüyor.
.
İnsanlık, 65 milyon yıl önce 6 mil genişliğinde bir asteroidin Dünya’ya çarptığı zamanki gibi bir sürprizden kaçınmayı umuyor.
.
Oysa son yıllarda bilim insanları; yaklaşan birçok büyük, tehlikeli nesneyi gözden kaçırdılar.
.
3 mil genişliğinde bir uzay buzu parçası olan “Neowise Kuyruklu Yıldızı”, Temmuz ayında Dünya’nın 64 milyon mil yakınından geçti.
Bir NASA uzay teleskopu dört ay önce yaklaştığını keşfedene kadar kimse kuyruklu yıldızın varlığından bile haberdar değildi.
.
2013 yılında, yaklaşık 65 fit çapında bir meteor, 40.000 mil hızla atmosfere girdi. Herhangi bir uyarı yapılamadan Rusya’nın Chelyabinsk kentinde patladı ve bölgedeki camları kıran, binalara zarar veren bir şok dalgası yaydı. 1.400’den fazla kişi de yaralandı.
.
Şu anda bilim insanlarının bir NEO’yu takip edebilmelerinin tek yolu, Dünya’nın sınırlı sayıdaki güçlü teleskoplarından birini doğru zamanda doğru yöne yönlendirmek.
.
NASA, bu sorunu çözmek için iki yıl önce tehlikeli asteroitleri izlemeye adanmış yeni bir uzay teleskobu başlatacağını duyurdu. İtalya’da inşa edilmekte olan Flyeye Teleskopu ile birlikte Yakın Dünya Nesne Gözetleme Görevi olarak adlandırılan bu teleskobun, izleyebileceğimiz NEO sayısını artırması bekleniyor.
.
İşimiz NASA’ya kaldı yani…
 
***
UZAYDA YAŞAM VAR MI?
İnsanların oldukça ilgisini çeken ve son zamanlarda yine “Uzayda yaşam var mı?” tarzında ki haberler yayılmaya başladı.
.
Anlaşılan bu uzaylılarla karşılaşana kadar bu tip tartışmalar son bulmayacak.
.
“Uzayda yaşam var mı?” şeklindeki soru sorulduktan sonra cevabı da bulunmaya çalışılmış bu makalede.
.
Anlatılmaya başlanıyor:
Dünya’ya düşen bir meteorun yüzeyinde mikroskobik solucanlar veya Opportunity’nin çektiği Mars fotoğraflarında görülen mantarlar, ister istemez uzaylıların varlığına dair bazı şüpheler doğuruyor.
.
İşte, 5 kanıtlanmamış iddia.
.
1. Mars Mantarları
Yeni bir çalışmayla, Mars’ın mantar benzeri bir yaşam formuna ev sahipliği yaptığı iddiası yeniden ortaya atıldı.
Gerçekteyse Mars’tan gelen fotoğraflar, keşif aracı Opportunity’nin 2004’teki inişinden kısa zaman sonra gönderdiği görseller.
Mantara benzeseler de yaşayan organizmalar değiller, hematit tortularından ibaretler.
Nasıl Mars’ta bu şekilde toparlandıkları henüz belli değil fakat Dünya’da demir ve oksijen sayesinde bol bol varlar. Volkanik aktiviteler de meydana çıkmalarında rol oynuyor.
Tam olarak oraya nasıl geldiklerinden emin olunmasa da, mantar olmadıkları biliniyor.
.
2. Fosil Solucanlar
Güneş Sistemi’nde yaşam iddialarının ilki Mars mantarları değildi.
7 Ağustos 1996’da, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Beyaz Saray çimlerine çıkıp bilim insanlarının bir meteorun üstünde fosil hâlindeki solucan kalıntılarını bulduğunu iddia etmişti.
ALH 84001 adındaki meteor, 1984’te Antarktika’da bulunmuştu.
Daha büyük bir meteorun Mars’a çarpmasıyla gezegenin yüzeyinden kopan taş parçası, Dünya’ya düşmeden önce milyonlarca yıl Uzay’da süzülmüş.
Mikroskop incelemeleri sırasında görülen minik solucan benzeri yapılar fark edildi.
İlk bakışta bilim insanlarını da heyecanlandıran bulgu, ileri aşamalarda hiçbir hayat izi taşımadığı fark edilince önemsizleşti.
Hâlâ bu inorganik yapıların ne olduğu bilinmiyor ama bilim insanları inorganik maddelerin, organik maddelere benzemelerinin çok da şaşırtıcı olmadığını düşünüyor.
.
3. Gizemli Gazlar
1970’lerde NASA’nın gönderdiği Viking robotları Mars yüzeyinde toprak testleri yaptı.
İçlerindeki laboratuvarlarda mikro organizmalar arayan robotlar, topraklara radyo aktif karbon-14 ekledi.
Teoride bu karbon-14’ler topraktaki mikroplar tarafından emilecekti.
Ardından, topraklar yüksek sıcaklıklara maruz bırakılacak ve içindeki mikropların ölüp, karbon-14 oranının düşüp düşmediğine bakılacaktı.
Deney başarılı oldu ve gerçekten karbon-14 oranı düştü.
Bu duruma sebep olabilecek pek çok inorganik kimyasal reaksiyon öne sürülse de konu hâlen tartışılıyor.
Son zamanlarda Venüs atmosferinde bulunan metan tartışmayı daha da alevlendirdi.
Dünya’daki mikro organizmaların metan saldığı biliniyor fakat bu Venüs’te yaşam bulunduğunun kesin kanıtı değil.
.
4. Wow!
1977’de ABD’deki Big Ear teleskopu gökyüzünü tararken sıra dışı bir sinyal yakaladı. Birkaç dakika süren sinyal son derece güçlüydü ve spesifik bir frekanstan yayınlanıyordu. Bu yüzden sinyali doğal sebeplere bağlamak zorlaştı.
O günden beri aynı sinyal bir daha yakalanmadı. Sinyal gelirken görev başında olan astronom Jerry Ehman, sinyalin çıktısını alıp kağıda kocaman kırmızı harflerle “Wow!” yazdığı için literatüre “Wow! Sinyali” olarak girdi.
Durumun açıklaması olabilecek birden fazla öneri sunuldu. Bir kuyruklu yıldız veya tespit edilemeyen bir uydu gibiydi.
.
5. Tabby Yıldızı
Yıldızları tespit etmede önemli araçlardan birisi kararma yöntemi.
Yıldızdan gelen ışığın önünden geçen bir gezegen yüzünden düzenli aralıklarla kesilmesini izleyerek bir sistemdeki yıldızın büyüklüğünü, kaç gezegene sahip olduğunu ve gezegenlerin boyutunu öğrenebiliyoruz.
2015’te Gezegen Avcıları projesinde çalışan bilim insanları yakın bir yıldızın olağan dışı seviyelerde güçlü kararma yaşadığını duyurdu.
Keşfin başındaki isim, Tabitha Boyajian’dan adını alan Tabby Yıldızı, yörüngedeki gezegenlerin yapması beklenen düzenli kararmalara sahip değildi ve gelen ışık miktarı yıllar içinde sürekli azaldı.
Bilim dünyasında bu durumun gelişmiş bir uzaylı türünün yıldızın önüne ışığı emen bir yapı inşa etmesinin sonucu olduğuna inananlar bile vardı.
Keşfin ardındaki bilim insanları bugün durumu devasa bir meteorun yavaşça yıldızın önünden geçmesine bağlıyorlar.
.
Her ne kadar heyecan verici olsalar da, bu uzaylı yaşamı iddialarına şüpheyle yaklaşmakta fayda var.
Bilim dünyası da bunu yapıyor, muhtemel bütün diğer olasılıklar elenene kadar uzaylı ihtimali göz ardı ediliyor.
Bugüne kadar da uzaylıların varlığına dair kesin bir kanıt bulunmuş değil.
.
5 iddia böyle.
Bizler kararı verecek bilgiye sahip değiliz bile.
Çünkü biz hala, “Yerli arabayı bekliyoruz…”