Her ülkenin önceliği gıda güvenliğidir. Kendi insanını sağlıklı bir şekilde besleyebilen ülkeler gıda güvenliğini tesis etmiş ülkelerdir.
Her ülkenin önceliği gıda güvenliğidir. Kendi insanını sağlıklı bir şekilde besleyebilen ülkeler gıda güvenliğini tesis etmiş ülkelerdir.
Elbette her ülkenin iklim ve toprak koşulları kendi insanını besleyebilecek potansiyele sahip olmayabilir. Japonya’nın çok fazla tarım alanı yoktur. Sanayi sektöründen elde ettiği gelirlerle insanının gıda güvenliğini tesis eder. Arap ülkelerinin neredeyse tamamı yarı çöl coğrafyalarda bulunmaktadır. Petrol gelirlerinin önemli bir kısmını gıda ithalatına ayırırlar. Gıda güvenliğini tesis etmek için uzun vadeli ithalat bağlantıları yaparlar.
Bazı ülkeler kendi insanının ihtiyacının çok üzerinde tarımsal üretim gerçekleştirirler ve artan miktarı ihraç ederler. ABD’nin kayıtlı çiftçi sayısı 3 milyon civarındadır. Türkiye’den biraz fazla sayılır. 2 milyar insanın beslenebileceği kadar gıda üretimi gerçekleştirirler. Mısır başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafına tarım ürünü ihraç eder. Aynı zamanda ülke insanının iki yıl ihtiyacı olan ürünü de stoklarda tutar.
Türkiye gıda güvenliği konusunda en hızlı gerileyen ülkeler arasında yer almaktadır. Elverişli iklim ve toprak koşullarına rağmen üretim, ana ürünlerde gerileme göstermektedir. Oysa nüfus sürekli artmaktadır.
Ülkenin ana gıda kaynağını buğday oluşturmaktadır. Türkiye buğdayın anavatanıdır. Buna rağmen sürekli buğday ithalatı artarak devam etmektedir. Geçen sene ithal edilen buğday miktarı 10 milyon tonu bulmuştur. Un ve makarna ihracatı gerekçesiyle yapılan kontrolsüz ve gümrüksüz ithalatlar uzun süredir buğday üreticisinin zarar etmesine neden olmakta ve ekim alanları sürekli azalmaktadır. Buğday ekim alanı 95 milyon dekardan 70 milyon dekara düşmüştür. Ekim alanları muhafaza edilse, çiftçi üretime küsmese, ihraç edilecek ürün yine bu topraklarda üretilmiş olurdu. Neticede ana gıda kaynağı buğdayda dışa bağımlılık artmıştır. Arpada da durum aynıdır.
Enflasyonla mücadelede gıda fiyatları ne yazık ki şamar oğlanına döndürülmüştür. Hangi ürünün fiyatı arttı ise ithalatına başlanmıştır. Bununla da kalınmamış arz fazlası ürünlerin ihracatına da fiyatları yükselmesin diye kota veya yasak konmuştur.
Geçen ay fiyatı iki buçuk liraya çıkan patates enflasyon canavarı ilan edilmiştir. İthalat kozu her an oynanabilir. Oysa geçen yıllarda patates ve soğan üreticisini perişan etmişti. Devlet TMO aracılığıyla elde kalan patates ve soğanı almış ve fakire fukaraya dağıtmıştır. Üretici ürünü çürümekten kurtulduğu için sevinmiştir. Yoksa verilen fiyat tatmin etmekten çok uzaktır.
Yem fiyatları 3 lirayı görmüştür. Tarihte neredeyse ilk defa süt fiyatlarının üzerine çıkmıştır. Düzensiz ithalatlar fiyat dengesizliklerini de beraberinde getirmektedir. Kontrolsüz hayvan ithalatı ve yeme olan talep artınca yem fiyatları ile un fiyatları birbirine yaklaşıverdi. Eh et ile süt fiyatları da kafa kafaya geldi.
Fiyat düzensizlikleri üretimi olumsuz etkilemekte ve sürekli gıda güvenliği riskini büyütmektedir. İthalat ve ihracatta üretim sektörleri göz ardı edilmektedir. Oysa gıda üretimi enflasyona kurban edilecek bir sektör olamaz olmamalıdır.