Bugün fıkra günü elbette.

Bugün fıkra günü elbette.
Ancak ülkemiz öylesine renkli kişiliklerle dolu ki, yaşanan bazı olaylar da aynı fıkralardaki gibi.
Bu hafta size bunlardan biraz örnekler sunmak istedim.
.
Servis şoförü trafikte hareket edemez halde beklerken (gayet de haklı, çünkü önündeki arabalar kuyruk olmuştu) arkadan kornaya abanan araç sahibine camdan sarkarak şunu demiş:
-“Pokemon muyum lan ben? Arabaların üzerinden uçayım?”
 
***
Küpelerin erkeklerde yeni yeni moda olduğu zamanlar.
Bir taksinin içerisinde geçen bir konuşma!
Taksici:
-“Küpe mi takıyorsun sen?”
-“Ha evet.”
-“Baban kızmıyor mu?”
Delikanlı biraz mahcup:
-“Yok kızmıyor.”
-“Benim oğlan yapacak bi tarafına s.karım o küpeyi…”
-“Hmm… Ben sağda ineyim.”
 
***
Yetmiş sekiz yaşında, tonton bir babaanne.
Ne kadar modern olsa da gelişmiş teknolojiye ayak uydurmakta epey zorlanıyor.
Buna en güzel örnek şu.
Torununu aradığında telesekretere bıraktığı not:
-“Babaannesi aradı dersiniz.”
 
***
Olay, ilkokulu dışardan bitirme sınavlarından birinde gerçekleşiyor.
Dışardan bitirme sınavı ya, yağlı ballı adamlar da var sınavda.
Gözetmenler sınav sırasında sıraların arasında dolaşıyorlar.
Tam o sırada gözetmen bakıyor, adamın biri soruların hiçbirine cevap verememiş.
Acıyor adama.
“Maddenin üç halini yazınız” sorusunu parmağıyla işaret ediyor ve adamın kulağına eğilip cevabı fısıldıyor:
“Katı, Sıvı, Gaz.”
Sınav kurulunu dumura uğratan an cevap kâğıtları okunurken gerçekleşiyor.
Sorunun cevabı, kâğıtların birinde aynen şöyle yer alıyor:
“Katır, Sığır, Kaz…”
 
***
Sene 1992, üniversite yılları.
Anneannemin haç parasıyla zar zor bir bilgisayar kapatmışız ama yazıcıya para kalmamış.
Akşam vakti yazıcısı olan bir arkadaşa gidip aleti ödünç aldım, eve dönüp proje çıktısı alacağım.
Ankara’da her kış olduğu gibi yerler yine buz. Kayıp düşer de alete bir zarar veririm korkusuyla bir taksiye bindim.
Daha iki dakika olmadan polis çevirdi.
Taksici kenara çekti, sonra arabadan indi, kimliğini gösterdi.
Ben kucağımdaki cihazın, inmemek için uygun bir bahane olduğu düşüncesiyle elde kimlik arabada bekledim.
Polis abi geldi, kapıyı açtı, ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
-“O ne len ööle?”
-“Printer”
(Yanındaki öteki polise dönerek)
-“Ecnebi oğlum bu.” Dedikten sonra gülümseyerek kapıyı kapattı.
Güle güle manasına ikisi birden el salladılar, tekrar yola koyulduk.
500 metre kadar gittikten sonra şoför yine kenara çekti, çünkü gülmekten arabayı kullanamıyordu.
 
***
Ecevit 1997 yılı seçim kampanyasında konuşuyor:
-“Bu düzen değişecektir…”
Bir vatandaş bağırmış:
-“Düzen hayatından memnun; düzülen ne zaman değişecek?”
 
***
Konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı İdris Karadeniz:
“Müvekkilim marketten aldığı 2 litrelik kampanyalı CocaCola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve içinde “Tekrar deneyiniz” yazısını görmüş.
Bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey.
Bunun üzerine aynı şişe kapağında tam 4246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır.
CocaCola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir.
Bizde bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik.
10 bin lira Maddi tazminat talep etmekteyiz” dedi.
Davadan haberdar olan CocaCola yönetimi adına açıklama yapan bir şirket yetkilisi olayın çok komik olduğunu ve artık Karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına “Başka şişede inşallah” yazmayı düşündüklerini söyledi.
 
***
Abimiz deri, yarım bot ve koyu kahverengi ayakkabıyı alıp kasaya yanaşıyor... Kasadaki bayan botları poşete koyarken, sayın abimiz de soruyor;
-“43 lira değil mi?”
Kız, “Ne münasebet” der gibi bakıyor ve “Bunlar orijinal deri... İndirimli fiyatı 180 lira...” diye cevaplıyor.
Abimizin bitiş cümleleri, kızcağızın kopuş anına denk geliyor;
-“Olur mu hanımefendi, altında ‘Size 43’ yazıyor...”
 
***
Kadının biri metrobüse kucağında bebek olduğu halde biner.
Oturan adamlardan biri de bu durumu görür.
Sonuçta kadına yer vereceğine:
“Abla istersen çocuğu bize ver ayakta zor olmasın…”
 
***
Sürekli olarak acile gelen bir amca var.
2 hafta falan gelmedi.
“Nerelerdesin amca kaç gündür yoktun” diye sordum.
“Hastaydım gelemedim” dedi...
 
***
İngilizce öğretmeniyim.
Sınıfta İngilizce konuşuyorum haliyle.
Şikayet etmişler,
“Çocuklar anlamıyormuş” diye.
Sonuç?
Müdür tarafından uyarıldım…
 
***
Lisede bi arkadaşım gözlük takan kıza çıkma teklifi etmişti.
Kız şöyle cevaplamıştı bu teklifi:
“Gözlük takıyoruz diye kör zannediyorlar galiba…”
 
***
Kocama bir gün “İyi ki evlendik değil mi?” dedim.
Romantik bir cevap bekliyorken aynen şöyle dedi:
“Nişanlıyken dışarıda çok para harcıyorduk, böyle iyi oldu bence de…”
 
***
Evimize hırsız girmişti.
Polisi aradık.
Annem: “Polisler gelecek, evi pis görmesinler ayıp olur” diye hemen evin tozunu aldı.
Gelen polisler parmak izi aradılar ve bulamayınca:
“Burada parmak izi yok, eldivenle girmiş olabilirler” dediler.
Biz sustuk tabi…
 
***
Trabzon’un Ortahisar İlçesi Yenimahalle Semti’nde kurulan geçici lunaparkta bulunan çarpışan araçlara binen F.S. ve  L.K ile aynı anda başka bir çarpışan otoya binen C.G ve N.G adlı kişiler, seansın başlamasından sonra pistte otomobillerini kullanmaya başladılar.
Bir süre sonra araçları birbirine çarpan şahıslar arasında “Neden arabama çarpıyorsun” diyerek tartışmaya başladılar.
Kısa süre sonra da kavgaya başladılar.
Olay yerinde bulunan iş yeri sahibi ve diğer müşteriler araya girerek tarafları ayırdı.
.
Aynı olay Adana da yaşandı.
Adana’da lunaparkta çarpışan otoya binen iki grup arasında, “Birbirlerinin araçlarına çok çarptıkları gerekçesiyle” çıkan bıçaklı ve sopalı kavgada 4 kişi yaralandı.
 
***
Adana’da bir mağazanın önüne brakılmış boş bir çanta dikkat çekti ve vatandaşlar bomba olasılığına karşı polise bildirdi.
Olay mahalline gelen polis “Bomba İmha ekibi” gelinceye kadar çantanın bulunduğu alanı emniyet bandı ile çevirdi.
İmha ekiplerinin gecikmesi sebebi ile mağazasının giriş-çıkışlarını engelleyen bu emniyet şeridinin derhal kaldırılmasını isteyen vatandaşa polisler “Olumsuz” yanıt verince, mağaza sahibi gidip çantayı tekmeledi ve:
“Gördünüz mü bir şey yokmuş” dedi.
 
***
30 yıldan bu yana sektör içerisinde olduğunu anlatan Banka Müdürü, başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor:
“Zor şartlarda çalışıyoruz. Malum bankacılık. Bugün bir müşterim mail ortamında talimat yolladı. ‘Tamam ağabey işlemi yaparız’ dedim. ‘Ama bize aslı lazım, sen onu sonra yollarsın’ dedim. Öğleden sonra o şirketten bir kız geldi. ‘Ben Aslı, beni istemişsiniz’ dedi. Ben öylece kalakaldım. Konuşunca iki dakika sonra olayın gerçeğini anlayınca kahkahalara boğulduk. Yoğun ve stresli bankacılık ortamında güzel ve tatlı bir anı olarak kaldı.”
 
***
Amca avcılık yapmak ister ve bir tüfek alır.
Kanunsuz iş yapmamak için ruhsat almak ister.
Ancak bir engeli vardır;
“Tek gözü görmüyordur...”
Sağlık raporu için heyete çıkar.
Doktor sorar;
-“Amca senin bir gözün görmüyor, sol gözün görmeden nasıl silah ruhsatı alacaksın?”
Amca rahattır:
-“Oğlum, ben nişan alırken zaten sol gözümü kapatıyorum yani göz-gez-arpacık yaparken sol gözüm zaten kapanıyor…”