Bütün tartışma Kanal İstanbul’un deniz salyasını (Müsilajı) bitireceği iddiası ile başladı.

Bütün tartışma Kanal İstanbul’un deniz salyasını (Müsilajı) bitireceği iddiası ile başladı.
.
Öyle ya,
Onca bilim adamı bir araya gelerek bu musibeti bitirmek için geceli, gündüzlü çalışıp çözüm ararken, bir bakanın ortaya çıkıp sırf siyaset uğruna “Kanal İstanbul deniz salyasını bitirecek” demesi inanılır gibi değildi.
.
Bu Kanal İstanbul ve salya ilişkisini ortaya atan bakan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu…
.
Tabi insanların böylesine dayanaksız, böylesine bilimsel olmayan saçma bir söyleme cevabı gecikmedi.
.
İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür,  Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Ulaştırma Bakanımızın Marmara’daki müsilaj sorununa çözüm olarak Kanal İstanbul’u göstermesi hayret verici ve üzücüdür. Umarım şaka yapmıştır. Sevgiyle.”
.
Gazetecilerin kendisine yönelttiği, “Ulaştırma Bakanı’nın bir uyarısı oldu. ‘Kanal İstanbul, deniz salyasının ilacı olur’ dedi. Bunu nasıl değerlendirirsiniz” sorusuna, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu şöyle cevap verdi:
“Nereden malum oldu bilmiyorum. Biraz malum olmuşa benziyor. Devlet adamları, bilim ile konuşur; dayanakları bilim ile olur. Bir makale mi var, bir araştırma mı var? Bugüne kadar niye böyle bir araştırma yayınlanmadı? Akşamdan sabaha herhalde insan rüyasında görmüştür; sabah da böyle bir şey aklına gelmiştir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar; mesele, ciddi bir meseledir. Ciddi meseleleri önce bilim ele alır, bir zemine oturur, tartışılır. Bize, varsa bir makale onu, göndersin. Kaldı ki, sabah bu mesajları görünce kendisine, İstanbul ile almak istediği bilgi, teknik olarak varsa elinde bilgi, ben hazırım. Davet edin, geleyim, dinleyeyim diyerek mesaj attım. Umarım mesajıma döner.”
.
Başkan haklıydı.
Oturalım, tartışalım diyordu.
Zira iş ciddiydi…
.
Prof. Dr. Uğur Emek ise bakanın müsilaj ve Kanal İstanbul ilişkisi için yaptığı açıklamaya şöyle cevap verdi:
“Bize ciddiye alınacak şeyler söylesinler. Aklımıza ziyan şeyler söylemesinler. Kanal İstanbul Marmara Denizi’ne çare bulacak ne demek? Cumhurbaşkanı oraya iki tane şehir kuracağını söyledi. Adını koyamadık, maliyetini bilmiyoruz. Gelirini, amacını bilmiyoruz. Ne yapacağımızı söylesinler. Projenin adını koyamadık” dedi.
.
Tüm bunlar yaşanırken bir tepki de sanatçı Şevket Çoruh’tan geldi ve sosyal medya hesabından “Rantın salyası bitmez” ifadesini paylaştı.
.
Peki Adil Karaismailoğlu, ne demişti?
“Karadeniz Marmara’ya göre çok daha temiz. Kanal İstanbul yapıldığında Karadeniz’e akan nehirlerin Marmara’ya karışması söz konusu. Bu da Marmara’daki su kalitesini artırıp deniz salyasını da bitirecek. Manipülasyonlar var; su kaynaklarının etkileneceği söyleniyor. Sazlıdere barajı İstanbul’un %2.8’ine denk geliyor. İstanbul’un su rezervine Kanal İstanbul ile Piriççik ve Kahramandere barajları ile daha fazla katkı sağlayacağız. Toplam maliyeti 15 milyar dolar. Üzerinde 6 köprü var; fiyata bunlar dahil, 5 yılda tamamlayacağız.”
.
Baknın bu söylemine karşılık ben de diyorum ki:
“Madem Karadeniz’den gelen su Marmara’yı temizleyecek, öyleyse ömür botu ödeyeceğimiz bir maliyetle Kanal İstanbul yapmaktansa, dev pompalarla Karadeniz’den, Marmara’ya hortumla su basalım olsun bitsin.”
.
Güldünüz değil mi?
Haklısınız.
Buna gülüyorsanız, bakanın önerisine takla atmanız lazım…
 
***
ALAMOS TAHKİMDE
Alamos Gold’u bilmeyeniniz yoktur.
Hani bizim Kirazlı’da altın ve gümüş aramak için izin alan şirket.
.
Yapılan onlarca eylem karşısında seyirci kalmayan iktidar, bu şirketin ruhsat uzatma başvurusunu ret etmişti.
.
Bunun üzerine şirket, resmi internet sitesi üzerinden yaptığı açıklamada “Kirazlı projesindeki tüm inşaat faaliyetlerini askıya aldığını” fakat “Tahkime gideceğini” duyurmuştu.
.
Sözcü Gazetesinde Çiğdem Toker’in köşe yazısına göre şirket, bu başvuruyu yapmış.
.
Alamos Gold tahkim başvurusunda, “Türkiye ile Hollanda arasında 1986’da imzalanmış ikili yatırım anlaşmasını” dayanak olarak gösteriyormuş...
.
Hâlbuki 29 Ekim 2020 yılında yapılan bir haber şöyleydi:
“Kaz Dağları’nda 195 bin ağacı kesen Alamos Gold, devletten tazminat alarak sahadan çekildi…”
.
Bu haberin kaynağı Tarım Orman-İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş’tu.
.
O tarihte sendika heyetiyle bölgede incelemelerde bulunan Tarım Orman-İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş şöyle demişti:
“Ruhsat süresi bir yıl uzatılan ve ruhsatı yenilenmeyen şirket, sahayı teslim alırken taahhüt ettiği koşulları yerine getirmeden sahayı teslim etti…”
.
“Maden sahasının eski halini alması yıllar sürecek. Alamos Gold uluslararası tahkim yasası gereği tazminat alarak sahayı terk ediyor. Şirket kendi masraflarını da devlete ödetiyor, sıyırdığı canlı toprağı dahi yerine dökmeden gidiyor. Verdiği zarar yetmezmiş gibi, tazminat alması kabul edilemez” açıklamasını yapmış ve:
“Alamos’un böyle bırakıp gitmesi düşündürücü. Bu sahaya yakın yerlerde Halilağa Bakır Madeni projesi için Koza Madencilik ve Cengiz İnşaat’ın ruhsat alanı olması, Alamos’un çekildiği sahanın Cengiz veya Koza’ya devredileceği söylentilerini artırdı” demişti.
.
Şimdi ise tazminatını aldığı halde tekrar Tahkime gitmesinin altında neler yatıyor yakında hep beraber göreceğiz…
 
***
HATA OLASILIĞI
Geçtiğimiz gün Çanakkale’de çok üzücü bir kaza yaşandı.
.
Bir Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş ile polis memuru kaza yaptılar ve olayda canlarını kaybettiler.
.
İhmalden doğan bu kazanın son olması dileği ile merhumlara Allah’tan rahmet diliyorum.
.
Ancak bu kazada gözden kaçırmamamız gereken bir detay var.
.
Jan. Ast. Sb. nın, nereden ve nasıl ters yöne girdiği belirlendi mi?
.
Belirlendiyse o konumda bir “Hata Olasılığı” var demektir.
.
Belki bir “Trafik Uyarı Tabelası” vardır.
Ancak sürücülerin “Görmeyebilir” şeklindeki ihtimali üzerine, buranın “Ters Yöne Girilemeyecek Şekilde” düzenlenmesi gerekmektedir.
.
Öyle ya, bu kaza olduğuna göre, bir başkası olmayacak diye bir kayıt yok.
 
***
RESMİGEÇİT
Dün yazmıştım.
Afyon Sinanpaşa ilçesine bağlı Güney beldesindeki belediye başkanlığı seçimini.
.
Cumhur İttifakının adayı büyük bir farkla seçimi kazandı.
.
Sebeplerinden birinin de İçişleri Bakanının bile burada konuşma yapmasıydı.
Öylesine bir vaat verdi ki, buna oy vermemek mümkün değildi.
.
Şöyle dedi:
“Göreceksiniz. Temmuz ayından itibaren benim ülkemin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak ki, öyle bir sıçrayacak ki, öyle bir büyüyecek ki…
Etrafımızdaki Almanya’sı da,
Fransa’sı da,
İngiltere’si de,
İtalya’sı da, hele o her şeye burnunu sokan Amerika’sı da
Çatlayacak,
Patlayacak…
Hazır mıyız buna?”
.
Şimdi beraber düşünelim.
.
Afyon’a bağlı bir ilçenin bir beldesi.
Nüfusu 2000 üzerinde belde iken, “işsizlik, tarım politikaları, taşımalı eğitim sistemi” gibi sebepler yüzünden göç vermişsiniz ve nüfusunuz 2000’in altına düşmüş.
Bu iktidar tarafından çıkarılan bir kanunla da 2000’in altına düşen belediyelerin kapatılmasıyla, belediyeniz elinizden alınmış.
.
Fakat siz bu duruma tepki gösterip, komşu köyünüz “Çalışlar” ile referandum ile birleşip nüfusunuzu 2000’in üzerine çıkartıp, belediye olma hakkını tekrar elde etmişsiniz.
.
Gelmiş seçim zamanı.
.
Siz olsanız kime oy verirsiniz?
.
Ancak şöyle bir durum var.
Daha önce başkanlığı elinden alınan kişi MHP’li.
Bu sefer de Cumhur İttifakının adayı olarak seçime girmiş.
Halk mağdur olanın yanında olup, başkanlığını iade etmek düşüncesi ile hareket ederek hakkı teslim etmiş.
.
Bunda İçişleri Bakanının tesiri olmuş mudur?
.
Elbette.
Ekonominin ayağa kalkarak:
Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Amerika’yı kıskançlıktan çatlatacak, patlatacak bir sıçramış ekonomiden bahsetmesi seçmen üzerinde etkili olmuştur.
.
Berat Albayrak yönetiminden henüz kurtulmuşken, Reis’in de faiz açıklamasıyla allak bullak olmuş ekonomimize içişleri bakanımızın da ilgi duyması pek hayra alamet değil gibi.
.
Her önüne gelen ekonomimizi parmaklarsa sonuçta altın ile döviz bizimle dalga geçer ve ekran köşelerinde bizlere resmigeçit yapar.