Tren gelir hoş gelir Ley ley limi limi ley. Odaları boş gelir Lim lim güzel gel bize
Tren gelir hoş gelir
Ley ley limi limi ley.
Odaları boş gelir
Lim lim güzel gel bize
.
Ne şarkıydı be!
Küçüklüğümüzden bildiğimize göre tarih olarak 60 öncesi
.
Merak bu ya,
Girdim Google amcaya.
Şöyle yazıyordu:
“… ya trenin Malatya’ya vardığı 1931’de,
ya da Diyarbakır’a rayların ulaştığı 1935 sıralarında söylenmeye başlamış…”
.
Nereden geldi aklıma.
.
Efendim “Ankara YTH Garı” bu iktidar tarafından ihale edildi.
Daha doğrusu “Cengiz-Kolin-Limak” ortaklığına verildi.
.
Yapılan sözleşme kapsamında bu Gar için:
İlk 2 yıl için
2’şer milyon,
Sonraki 2 yıl için
5’er milyon,
Sonraki 4 yıl için
8’er milyon ve
9-14’üncü yıllar için ise
10’ar milyon yolcu garantisi verildi...
.
İhale kebap.
Öncelikle dolar üzerinden.
Enflasyon kaybı filan yok.
.
Hani Albayrak Damat “Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?” diye sormuştu ya…
İşte bu müteahhitler dolarla alıyorlar.
.
Hani Devletin menfaati için ödemeler Türk lirasına çevrilmişti?
.
Sonraki kebap ise yolcu garantisiydi.
Neye göre,
Hangi hesaba göre yapıldığı belli olmayan bu yolcu adedine göre,
İstenilen yolcu trene binmezse Devlet bu şirketlere “Yolcu başına 1,5 dolar” ödeyecekti.
.
İşin tuhafı da şu.
Eğer yolcu adedi tutarsa “Yolcu başına 50 cent” ödenecek.
Yahu adam zaten bilet parasını cebe indiriyor.
Üzerine bir de bonus var…
.
İşte bu türküyü o sebeple yazdım.
“Tren gelir hoş gelir
Odaları boş gelir.”
.
Nihayetinde odaları boş geldi.
.
Durum böyle olunca müteahhitlere sözleşme gereği para ödemek farz oldu.
.
Ödendi mi?
Evet ödendi.
.
Şimdiye kadar 2016’dan bu yana
Yaklaşık 14 milyon dolar ödendi.
.
Geldik mi 202’e.
Yani ödeme zamanı.
2021’de verilen yolcu garantisi:
5 milyon.
.
Peki,
Garı kullanan yolcu adedi ne kadar?
Sıkı durun:
740 bin kişi…
.
Çıkarın şimdi 5 milyondan 740 bini.
.
Geriye kalanı 1.5 dolarla çarpın.
.
Haydi siz yormayayım.
Tam 7.5 milyon dolar ödenecek…
.
Müteahhitler söylüyor:
“Tren gelsin hoş gelsin,
Ley ley limi limi ley…
Odaları boş gelsin,
Lim lim dolar gel bize…”
.
Hesap güzel değil mi?
.
Hah şimdi aynısı yapılmakta olan Çanakkale 1915 Boğaz Köprüsü için de yapıldı.
Geçsen de para,
Geçmesen de…
.
Bu sistem ayrıca:
Hastaneler için var,
Köprüler için var,
Havalimanları için var,
Otoyollar için var…
.
Siz evinizde otururken,
Yazlıkta güneşlenirken,
Lokantada çalışırken,
Sosyal medyada “Müsilaj Geyiği” yaparken,
Virüs için maske münakaşası yaparken,
Aşı peşinde koşarken,
Taahhüt edilen “Yolcu, araç geçişi ve hasta” sayılarından dolayı haberiniz bile olmadan ödeme yapıyorsunuz.
.
Hatta van’daki bir adamcağız kahvede tavla oynarken geçmediği Çanakkale Köprüsüne haberi bile olmadan para ödeyecek.
.
Kahvedeki açık olan televizyonlarda konuşma yapan iktidar da:
“Otoyol, Köprü, Gar, Havalimanı yaptık” diye övünüp duracak.
.
Tavla oynayan vatandaş da:
“Helal olsun” diyecek…
.
Sistem böyle çalışıyor.
Müteahhitler de 1 köprü parası yerine 5 köprü parası alacak…
.
Tren gelsin hoş gelsin,
Bizler de odalarında uyuyalım…
***
KİM ÜZÜLECEK?
KİM SEVİNECEK?
“Sedat Peker yakalandı” haberi ile ortalık ayağa kalktı.
Kimileri derin bir oh çekerken,
Kimileri de üzüldü adeta.
.
Meğer yakalanmamış.
Son attığı twitte diyor ki:
“Zaten ben uluslararası hukuka göre aranan bir kişi değilim. Bu sebeple yüce devletimizin bana resmi bir operasyon düzenleyebilmesi de mümkün değildir. Her normal insana davrandıkları gibi bana da kibar bir şekilde davrandılar.”
.
Organize suç örgütü lideri olarak nitelendirilen Sedat Peker meğerse uluslararası platformda aranmıyormuş.
.
“Öyle olsa yakalarlardı” diyor.
.
Her söylediği ile olay olan Mafya Örgütü Lideri şeklinde tarif edilen Peker’in yakalanmasına üzülecek çok kişi var.
.
Memlekette “Reis” konusu açıldığı zaman oldukça fazlası var.
Peker’in de nüfus kâğıdında yazan haliyle “Reis” olduğunu varsayarsak, “Reis” in yakalanması zor görünüyor.
.
Adamın dediği doğruysa ve çanta çanta para verdiyse de yakalanması mümkün değil.
.
Getirilip konuşturulmasındansa, dışarıda kalması bazılarına daha iyi gelebilir.
Yoksa şimdiye kadar çoktan paketlenip getirilmişti.
.
Ama şu öneri aslında en kalıplısı:
“Sedat Peker devlet koruması altında getirilsin ve ifadesi alınsın. Alınan ifadeleri devlet güvencesi altında özel yetkili savcılar tarafından tek tek araştırılsın…”
***
ŞAMPİYON OLSAN NE FAYDA?
Çalışırsın,
Çabalarsın,
Eziyetler çekersin,
Başarırsın,
Alkışlanırsın,
Ama sonunda,
Kurbanlık oluverirsin.
.
Kimse senin geçmişine bakmaz.
Kimse seni hatırlamaz.
Adını anmaz…
.
Ne kötü değil mi?
.
İşte buna bir örnek haber:
“Şampiyonluklar yaşamış ‘Çapkın’ adlı deve, kurbanlık için satışa çıkarıldı…”
.
Sahibi gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Devemi kurbanlık olarak vermeyi düşünüyorum. 40 bin liraya satacağım. Devem 1 ton civarında, 19 yaşında. Çok uysal ve deve güreşlerinde şampiyonluğu var. Ama Covid-19 pandemisi nedeniyle ne güreşler var ne de sünnet cemiyetlerine gidebiliyorum. O yüzden kurbanlık olarak satmaya karar verdim.”
.
Vay be!
Sen koskocaman deve olarak,
Görevini tamamla,
Sahibine,
Para,
Şan,
Şöhret kazandır ve
Sonunda mezbahanın yolunu tut…
.
Hayat böyle işte.
.
Sen:
“Şunu yaptım, bunu yaptım” diye övünürken,
“Kasım, kasım kasılırken”
Sonunda minnacık bir virüs gelip seni tuş eder.
Ve seni bir gün gelir, mezbahaya yollar…
***
YİNE YAZ GELDİ
Yine yaz geldi,
Yine sahiller doldu,
Yine pislikler baş gösterdi,
Yine içki şişeleri kırıldı…
.
Değişen bir şey yok.
.
Çevrecisinden,
Devlet yetkilisine,
Halkından, akademisyenine kadar herkes basbas bağırıyor.
Denizin kirliliği, “Musilaja sebep oldu” diye.
.
Hangi tv kanalını açsan,
Hangi gazete sayfasını çevirsen,
Hangi köşeye baksan,
“Müsilaj haberi” var.
.
İyi de sen neredesin?
Senin kafan nerde?
.
Sahilleri pisletirken aklına Musilaj gelmiyor mu?
Deniz salyasını akıtırken,
Sen de pislik yayarken salyanı akıtıyorsun.
Aranızdaki bağı kuramadın mı?
.
Daha denize giren bile yokken,
Sen elindeki içkiyle ufak ufak kıyıya yanaştın.
Eyvallah.
.
Batan güneşe karşı içtin.
Afiyet olsun.
Açık alanda içki yasağı olmasına rağmen sana kimse karışmadı.
Kimse seni şikâyet etmedi.
.
Ama sen ne yaptın?
Avrupa’da içki bile sayılmayıp meşrubat sayılan birayı çekinde azıttın,
Kafayı buldun.
Haydi ona da eyvallah…
.
Belki kafan bozuktu,
Sevgilinden ayrılmıştın,
Kredi kartın patladı,
İşinden ayrıldın.
Haydi ona da eyvallah…
.
Ulan adi herif!
Halkın yürüyüş yaptığı,
Nefes aldığı,
Stres attığı,
Kordonda şişeyi niye kırdın?
.
İçmesini bilmezsin,
İçtiğin iki tane bira ile sarhoş olursun,
Ondan sonra sahile gelip kumsalda şişe kırarsın.
.
Senin insanlığın bu mu?
.
Kusura bakma sana “Hıyar” bile diyemiyorum,
Zira o işe yarıyor ve senin kirlettiğin denizi temizliyor.
.
Ya sen ne yapıyorsun?