Her şey Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası Covid-19 ile ilgili normalleşme kararlarını açıklamasıyla başladı.

Her şey Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası Covid-19 ile ilgili normalleşme kararlarını açıklamasıyla başladı.
.
Erdoğan açıklamasında:
“1 Temmuz itibarıyla başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarını tümüyle kaldırıyoruz. Müzikle ilgili sınırlamayı da daha ileri bir saat olan 24.00’e çekiyoruz. Kusura bakmasınlar. Gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur.”
.
Bu açıklama sonrası sanatçılardan ve muhalefetten tepkiler gelmeye başladı:
Cem Adrian: “Yıllardır verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı hepinizden özür dileriz.”
Niyazi Koyuncu: “Müziği rahatsızlık olarak görmek!”
Redd: “Kimseyi rahatsız etmek gibi bir amacımız yok. Müziği, bizleri böyle görenler #kusurabakıyoruz#…”
Kemal Kılıçdaroğlu: “Yasaklar ideolojik diyoruz baştan beri. Erdoğan; rahatsızlıktan bahsedeceksen, ülke senden rahatsız, ona ne yapacaksın? Seçimden kaçmak dışında bir şey geliyorsa aklına, haber ver.” dediler.
.
Sosyal medyada “Barış Balcı” adlı bir vatandaş bu müzik ve yasak sürecini kendince yorumlayarak “Şimdi şu müzik konusuna birazda ben el atayım” demiş.
.
Başlıkları şöyle:
Turizmde pilot bölge uygulamasına geçilmeli.
.
Turizm Bölgelerindeki belediye başkanlarına danışmanlık yapacak ve yönlendirecek STK ve kurumlar yetersiz.
.
25 yıl önce İspanya her şey dahil sisteme geçen ilk ülke oldu ama sezon bitmeden bıraktı.
İspanya turizmdeki ciro kayıplarını kentsel pilot bölge uygulamalarıyla düzeltti, ortalığı yıktı geçti.
Ardından aynı uygulamaya Yunanistan başladı.
Bodrum’un bir yıllık cirosunu Mykonos üç günde kazandı,
El kadar Santorini bile tek başına bizim Kuşadası’ndan Çeşme’ye, Fethiye’den Marmaris’e kadar hepsini tokatlayıp geçti ve hepsinin toplamından daha fazla ciro yaptı.
Emin olun yine öyle olacak !.
.
İspanyolların hem hükümet yetkilileri hem yerel yönetimleri hem de sektör temsilcileri 25 yıldır şunu söylüyor;
“Bakın gelecek ziyaretçilerimizi şimdiden uyarıyoruz, eğer İbiza’ya giderseniz sabahlara kadar müzikle dans eder, denize çıplak girer, arzu ettiğiniz kadar içer ve eğlenirsiniz.
Fakat ‘Kaldığımız otelde sesten uyuyamıyoruz’ gibi bir şikâyette asla bulunamazsınız!
Çünkü insanlar buraya dünyanın dört bir yanından sadece bunlar için gelirler...”
.
“Eğer kuş ve dalga sesleri eşliğinde huzurlu bir tatil yapmak istiyorsanız sizi o zaman Kanarya Adalarımıza alalım” derler.
.
Eğer fuarlarında Latin Kültürüne dair otantizm dolu bir tatil talep eden olursa da Cadiz standına doğru yönlendirirler.
.
Flamenko’nun canlı müzik eşliğinde sahne şölenleri keyfini yaşamak isteyenler ise direk Mallorca’ya gider.
.
Aynı şekilde bu uygulamayı dünyanın en iyi uygulayan ikinci ülkesi ise Yunanistan’dır. Lakin Mykonos’taki Super Paradise’a gittiğinizde eşcinsellerin yoğunlukta olduğunu, hatta dünyanın her yerinden eşcinsel zenginlerin lüks yatlarıyla buranın iskelesine geldiklerini, insanların anadan doğma gezenlere ve uluorta sevişenlere hiç aldırış etmediklerini, sabahlara kadar eğlencelerin yine hiç bitmediğini görürsünüz. Burada yaşayanlar da yine bu mekânlarda çalışan kesim ağırlıklıdır ve bölge halkı bu yaşama adapte olmuştur.
.
Bu durum İbiza Adası için de geçerlidir. Fakat bunların hiçbirini Santorini’de yapamazsınız.
Çünkü kentin konsepti farklıdır, daha aile ve sevgili çiftlerine özeldir.
Manzara eşliğinde şarabınızı yudumlarken romantizmin keyfini çıkartırsınız.
Eğer Yunan otantizmini arıyorsanız adresiniz Girit olur, her canlı müzik mekânında bol bol ‘Buzuki’ dinler sirtaki oynar tabak kırarsınız, .
‘Uzo’ içmekten otelin yolunu bulamazsınız.
.
Ama ‘Ben gürültüden patırtıdan uzak kuş ve dalga sesleriyle dolu huzurlu bir tatil istiyorum’ diyorsanız Los’a veya Milos’a gidersiniz.
Abartmıyorum adamlar sadece kumar turizminin gelişmesi için adalardan Güney Kıbrıs Limassol’daki Casinolarına düzenli gidiş-geliş feribot seferleri yapıyorlar.
Yani sizin yaşam tarzınıza ve tercihlerinize göre size bir kent hitap ettiriliyor.
.
İşte dünyanın her yerinden insanlar bu çeşitliliğe geliyor.
Bizim ülkenin otel yönetimleri de halen otellerden tuvalet kâğıtlarını çalan turistlerden medet umuyorlar.
Bizimkiler halen denize eski tekneleri-uçakları batırarak dalış turizminin gelişeceğini düşünüyorlar.
İtalyanlar bunları 40 yıl önce yapıyordu!
.
Şimdi ben Kanadalı bir turist olsam Bodrum’a neden geleyim?
Kum deniz güneş dünyanın her yerinde var zaten, senin eğlence bölgen yok, gastronomin desen zeytinyağlı deniz börülcesinden ibaret, kültürün desen deniz süngeriyle deve güreşinden ibaret!
.
Bu fakirliği, bu yoksunluğu, bu çeşitsizliği yaratan sizlerden başkası değil!
.
Turizmin nimetlerinden faydalanmasını bilmeyen her kent zamanla emekli kenti olmaya mahkumdur…
Aynı Marmaris gibi, Datça gibi, Didim gibi!
.
Unutmayın ki Bodrum yokken Köyceğiz vardı, ama şimdi Köyceğiz’in adını anan bile yok. Bodrum’un adını da bir gün kimsenin anmayacağı gibi..
Sonuçta turizmi kaybettiren sadece sizsiniz, sizin seçtikleriniz !.
Günah keçisi asla müzik değil...”

Diyanet işleri Başkanlığı ise 2016 yılında müzikle ilgili bir fetva vermiş.
.
“Müziğin dindeki yeri nedir? Hangi müzik çeşidi helaldir?” sorusuna yanıtı şöyle olmuş:
“Kuran ve sünnette, müzikle meşgul olmanın, müzik dinlemenin mutlak anlamda günah olduğunu gösteren deliller bulunmamaktadır.
Bu itibarla, dinimizin temel inanç, amel ve ahlak ilkelerine aykırı olmayan, haramların işlenmesine sebep olmayan müzik türlerini dinlemekte dinen bir sakınca yoktur.
Ancak cinsel arzuları tahrik eden ifade ve tasvirleri içeren, haramları güzel gösteren müzikleri yapmak ve dinlemek ise günahtır.”
.
İlla bir günah sokulacak ya!
.
Akla nedense hemen cinsel arzular geliyor da,
Cinayeti,
Hırsızlığı,
Yolsuzluğu,
Adaletsizliği tahrik eden müzik gelmiyor mesela.
.
Ayrıca,
Hangi müziğin “Cinselliği çağrıştıracağına” karar vereceğiz?
.
50 bin çeşit türü var.
Yamyam tamtamından,
Mozart’ın senfonisine kadar.
Hangisi?
.
Cinselliği çağrıştıranın suçlusu müzik değil, bence kafalardaki zihniyettedir.
.
Sanatçılar “Kusura bakıyoruz” etiketi ile bu yasağa tepki koyuyorlar.
Bence sonuna kadar da haklılar…

Tüm bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu tepkilere:
“Eski Türkiye alışkanlarını terk edemeyenlerin, sahte bir yaşam tarzı tartışmasıyla suni bir gündem oluşturarak toplumu kutuplaştırma ve buradan siyasi rant devşirme girişimi” diyerek sert bir çıkış yaptı.
.
Altun, “Sokağa çıkma kısıtlamasının 1 Temmuz itibariyle tümüyle kaldırılması başta olmak üzere, alınan yeni kararlar, Covid-19 salgınında zor günleri geride bıraktığımızın göstergesi olmuştur. Bu adımlardan biri de salgın tedbirleri nedeniyle faaliyetlerine ara veren müzikli eğlence mekânlarının 1 Temmuz itibarıyla belirlenecek kurallar çerçevesinde açılması ve saat 24.00’e kadar hizmet verebilmeleri olmuştur. Ancak ne yazık ki yeni normalleşme uygulamalarına milletimizle birlikte sevinmek yerine ideolojik bir çarpıtmayla ‘müziğin engellendiği’ şeklinde tezvirat ve manipülasyona sarılanlar olmuştur.
Bu gerçeğe rağmen siyasi bocalamalarını toplumsal kutuplaşma çabalarıyla örtmeye çalışanların türlü çarpıtma ve yalanlarla müzikli eğlence mekânlarıyla ilgili adımı da kullanmaya çalışmalarını milletimiz ibretle takip etmektedir. Özlem duydukları eski Türkiye alışkanlarını terk edemeyenlerin, sahte bir yaşam tarzı tartışmasıyla suni bir gündem oluşturarak toplumu kutuplaştırmaya ve buradan siyasi rant devşirmeye girişmeleri, bir acziyet örneği olarak kayıtlara geçmiştir.
Tüm dünyanın baş etmeye çalıştığı salgın musibetinden tamamen kurtulmak için devlet ve millet olarak hassasiyet göstermeye devam edeceklerini ve ‘bu başarılı mücadeleyi manipüle etmeye çalışanlara prim vermeyeceklerini” söyledi.
.
Altun’un sürekli vurguladığı “Eski Türkiye hangisi, Yeni Türkiye hangisi?” orasını pek anlayamadım…
Keşke açıklasaydı.