.
“Bu maçı alacağız, başka yolu yok!” şeklindeki tezahüratın başka şeklidir:
“Söke söke alırız!”
.
Uzun zamandan beri iktidarın kimseye sormadan, danışmadan, paylaşmadan ortaya koyduğu “Kanal İstanbul Projesi”nde gelinen son nokta bu:
“Söke söke alırlar…!”
.
Alan kim?
Vermeyen kim?
Bunu dillendiren kim?
Anlatacağım.
.
İşin ta başına dönersek,
Projeyi 27 Nisan 2011’de dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan birden bire ortaya çıkıp:
“Panama Kanalı, Süveyş Kanalı ve Yunanistan'daki Corinth Kanalı ile kıyas dahi kabul etmeyecek yüzyılın en büyük projelerinden biri için bugün kolları sıvıyoruz.”
.
Bütün millet hep bir ağızdan:
“Aaa!” deyiverdi.
“Bu ne şimdi?” Diye şaşırdı.
.
Ama işin iç yüzü başkaydı:
“Benim en büyük hayalim” dedi Reis.
.
Böylece başkalarına pek danışılmadan ortaya çıkmış bir proje olduğu meydana belli oldu.
.
İlk olarak ismi “Çılgın Proje” olarak anıldı.
.
Reis’in Hayal Projesi:
Küçükçekmece,
Avcılar,
Başakşehir,
Arnavutköy ilçesi sınırları içerisinden geçecek ve
Projenin Karadeniz’e bağlantısı kuzeyde Karaburun’da,
Marmara Denizi’ne bağlantısı ise Küçükçekmece Gölü’nden sağlanacaktı.
.
Bu proje için İmar Kanunu’nda değişiklik yapıldı.
.
Kanal İstanbul Projesi:
45 kilometre uzunluğunda olacak,
Alt kısmı 250 metre,
Üst kısmı ise 360 metre genişliğinde
Ve 20 ila 75 metre derinliğinde olacak şekilde tasarlandı.
.
Kıyı yapıları,
Yat limanları,
Konteyner limanları ve
Lojistik merkezler,
Denizden alan kazanımı,
Dip taraması ve
Beton santralleri yapımı da projenin bir parçası olarak kabul edilecekti.
.
Böylesi bir projenin “Şak!” diye ortaya çıkması karşısında itirazlar gelmeye başladı.
.
Proje maliyeti için hesaplanan:
Gelir ve giderlerin pek tutarlı tarafı yoktu.
Rakamlar hep afaki olarak sunulmuştu.
.
Proje alanının yüzde 52’si “Tarım alanı.” İBB’nin rakamlarına göre proje ile 23 milyon metrekare “Orman alanı”,
45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde 136 milyon metrekarelik çok verimli “Tarım ve orman alanı” sonsuza kadar ortadan kaldırılmış olacağı söyleniyor.
.
TEMA Vakfı:
“Ancak tarım arazisi kaybı sadece kanalın geçtiği güzergâhtaki tarım arazileri ile sınırlı kalmayarak kanal çevresinde oluşacak yapılaşmalar nedeniyle çok daha vahim boyutlara ulaşabilir.” diyor.
.
Kanal İstanbul projesi ile 350 bin dönüm rezerv yapı alanlarında 166,7 milyon metrekare imar düzenlemesi yapılarak konut alanlarına açılacak.
.
Yerbilimi ve deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, bu konuda şunları söylüyor:
“Yaklaşık 1-1 buçuk milyar metreküp malzeme kazılacak. Bu malzemenin kazılması yıllarca sürecek, kazıda iş makinaları ve patlayıcı kullanılacak. Dolayısıyla vadi ve çevresindeki ekosistem, fauna ve flora büyük ölçüde tahrip olacaktır.”
.
Bu proje ile Sazlıdere Baraj havzasının yaklaşık yüzde 60’lık kısmı kaybedilecek olup bu da kentin toplam su ihtiyacının yüzde 10’unun yok olacağı iddia edildi.
.
Bu ve bunun gibi birçok gerekçeyle muhalefet bu projeye itiraz etti.
.
Bunun üzerine:
Ana Muhalefet Partisi Başkanı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener:
“Kanal İstanbul projesinin yapımına veya finansmanına girecek olan şirketlere uyarılarda bulunarak, iktidara gelmeleri halinde para ödemeyeceklerini” söylediler.
.
İtirazlar hiçbir işe yaramadı ve Reis, “Hayal ettiği çılgın projesinin” temelini geçtiğimiz günlerde attı.
.
Bu törendeki konuşmasında:
“Yatırımcıları, bankaları tehdit ediyorlar, hızlarını alamayıp projeye ilgi duyan ülkeleri tehdit ediyorlar. Bu ne terbiyesizliktir! Devletlerde devamlılık esastır, bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Sizler nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar. Bunları da öğren. Bunlar tam manasıyla çaylak. Devlet yönetimi nedir haberleri yok. Bankalara ödeme yapmazmış” dedi.
.
Bu açıklama üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak:
“Bu parayı bizden söke söke alırlarmış. Nerede kaldı yerlilik ve millilik? Nerede alacaklar? Nerede tahkim? Londra'da, Türk mahkemelerinde değil. Dolarla euroyla garanti verdiğiniz havuz müteahhitleri mi gideceklermiş tahkime, parayı alacaklarmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan merak etmesin. Biz tahkimi bilen insanlarız. Bize tahkim sökmez. Tahkimde davaları kazanırız. Velev ki kazanamadık. Bu hovardalığı yapanların yedi göbek sülalesinden parayı söke söke alırız” dedi.
.
Bütün proje geldi,
“Söke söke” kısmına dayandı.
.
Kimi bu sözcüğün sonunda:
“Alırız” kelimesini kullanıyor,
Kimisi de:
“Vermeyiz” kelimesini kullanıyor.
.
Şimdi beklemedeyiz:
Bu tartışma nereye kadar gidecek?
Ne zaman son bulacak?
***
SUSTUM
Gazeteleri karıştırıyorum.
Günlük haberleri takip etek zorundayız.
Allah muhafaza bir dakika kaçırsan, gündeme turist kalma ihtimalin var.
.
Öylesine hızlı akıyor ki,
Bazen ben yazımı teslim ettikten sonra olaylar öylesine değişiyor ki ne yapacağımı şaşırıyorum.
.
Bir keresinde “Değiştireyim” dedim.
Baskıya son dakika kala değiştirdim.
Yazımı verdim.
Basıldı.
Haber geldi, olay tekrar başa dönmüştü.
.
O sebeple konularımı dikkatlice seçiyorum yazarken.
.
Bunlardan birine rastladım.
Yazmak için oturdum.
Haber şuydu:
“Borçlu esnaf sayısı 3’e katlandı
Halkbank’a kredi borcu olan esnaf sayısı 2017 yılından bu yana 720 bin artarak 448 binden 1 milyon 168 bine çıktığı bildirildi. Türkiye’deki esnafın yarısının bankaya borcu var.”
.
Buyurun buradan yakın.
.
“Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Türkiye'de halen faaliyet gösteren yaklaşık 2 milyon esnaftan yarıdan fazlasının, yani her 2 esnaftan en az 1’inin Halkbank’a borçlu olduğunu ortaya çıkardı. Diğer kamu ve özel bankalardan da kredi kullanan esnaf, pandemi yasaklarının ardından eğer işleri açılırsa kazandığı paranın büyük bölümünü banka kredilerini ödemek için kullanacak.” dedi.
.
Borçlu esnaf sayısını açıklayan Arslan: “Kredi risk bakiyesi bulunan esnaf sayısı 2017 yılında 448 binken
2018 yılında 494 bine,
2020 yılı sonunda ise 1 milyon 162 bine ulaşmıştır. “
.
“2021 yılı ilk çeyreğinde toplam esnaf kredi bakiyesi 72.2 milyar, risk bakiyesi bulunan esnaf sayısı da 1 milyon 168 bin kişi olmuştur” dedi.
.
Bu haber üzerine yorum yapacak ve haliyle bu konuda sorumlu olan iktidara hesap soracaktım.
.
Ama sonraki haber beni bu yorumdan mahrum etti.
.
Zira haber şuydu:
“İsviçre bankası Credit Suisse, 2021 yılı servet raporunu yayımladı.
Rapordaki tahminlere göre:
2019 yılında 94 bin olan Türkiye’deki milyoner sayısı,
Pandemi yılı olan 2020’de 21 bin kişi artarak 115 bin 423’e yükseldi.”
.
Servet dağılımı şöyle olmuş,
10 bin dolar altı servete sahip kişi sayısı:
33 milyon 262 kişi.
.
10-100 bin dolar arası servete sahip kişi sayısı:
22 milyon 406 bin kişi.
.
100 bin-1 milyon dolar arası servete sahip kişi sayısı:
1 milyon 984 bin kişi.
.
1 milyon üstü servete sahip kişi sayısı:
115 bin kişi olmuş.
.
Halk Bankası müdürü risk rakamlarını söylerken bu tabloları bilmiyordu anlaşılan.
.
Baksanıza memlekette zengin olmayan kalmamış da bizim ve müdürün haberi yokmuş.
.
Ama haberin sonuna geldiğimde gerçek ortaya çıktı.
Haberde şöyle yazıyordu:
“Yüzde 1 olan zenginler, toplam servetin yüzde 42,8’ine sahip olurken,
Nüfusun yüzde 95’lik kesiminin servet payı ise yüzde 37,8’de kaldı.”
.
Sustum.
Müdüre hak verdim ve:
“Allah esnafımıza sabır, ödeme kolaylığı, para ve hayırlı müşteriler versin” dedim.