.

Üç bayan ve üç erkek iş icabı trenle bir seyahate çıkmaları gerekir.
Tren garına giderler.
Üç bayan 3 bilet aldığı halde erkekler tek bilet alır.
Kadınlar bunun sebebini sorduklarında erkekler “Bekleyin ve görün” derler.
Trene binerler ve tren hareket ettikten bir süre sonra üç erkek kalkıp hep beraber trenin tuvaletine girer.
Biraz sonra kondüktör gelir ve üç bayandan üç bileti alır.
Tuvaletin önünden geçerken kapıyı tıklatıp, “Bilet lütfen” der.
Kapı açılır ve bir el tek bileti uzatır.
Kadınlar bunu görürler.
Taktiği kapmışlardır.
Dönüş yolculuğu için yine gara giderler. Kadınlar bu sefer tek bilet almışlardır. Erkekler ise hiç bilet almaz.
Kadınlar yine şaşırıp sebebini sorduklarında Erkekler yine “Bekleyip görmelerini” söylerler.
Bir süre sonra yolculuk başlar.
Önce Kadınlar kalkıp tuvalete girer. Ardından da erkekler karşısındaki tuvalete. Kondüktörün gelmesine yakın bir erkek çıkıp karşı kapıyı tıklar ve “Bilet lütfen” der. Açılan kapıdan bir el bileti uzatır.
Bileti alan erkek diğer tuvalete geri girer!
 
***
Karadeniz’in doğusunda, bir grup milletvekili, köy kahvehanesinde propaganda yaparken yaşlı bir amca;
-“Uşşağum de pakayum baa, siz hiç içki içer misinuz?” diye sormuş.
-“Yok dede, biz içkiyi ağzımıza bile sürmeyiz, günahtır...”
-“Sigaranuz var midur?”
-“Dede biz sigaraya karşıyız, her yerde yasakladık bile...”
-“Peki kumarinuz var midur?”
-“Yok dede, biz olduğumuz sürece memlekette kumar oynanmaz.”
-“Kari kiz işleriyle araniz nasildur?”
-“Dede hiç olur mu, o da örf adetlerimize aykırıdır. Sümme haşa...
Dede şöyle bir derin nefes aldıktan sonra tebessüm ederek;
-“Peki la uşşağum, sizin hiç masrafinuz yoktur... Neden pu kadar çalışaysunuz?”
 
***
Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bir kırmızı bisiklet ister.
Annesi de ona bisikleti hak etmediğini ve Hazreti İsa'ya “Günahlarını itiraf ettiği” bir mektup yazmasını söyler.
Çocuk odasına gider ve başlar yazmaya...
“Mukaddes İsa Hazretleri, hep yalan söylediğim için affedin. Söz veriyorum bir daha olmayacak. Bugün benim doğum günüm ve sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.”
Çocuk birden yazmayı bırakır ve sonra mektubu yırtar atar.
Çünkü günahları o kadarcık değildir, ikinci mektubu yazmaya karar verir.
“Mukaddes İsa, hep yalan söylediğim ve annemi dinlemediğim için beni affedin. Bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Bu gün benim doğum günüm. Sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.”
Ancak bu mektubu da yırtar, çünkü bunlarda işlediği bütün günahlar değildir. Ve başlar üçüncü mektuba…
Yine olmaz ve afacan çocuk başka bir yol denemek için annesinden izin alır ve kiliseye gider.
Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını sanır.
Küçük çocuk, kilisede minyatür Meryem Ana heykelinin yanına gider ve sağa sola baktıktan sonra onu çantasına koyar ve eve götürür.
Evde yine odasına çıkar ve İsa’ya son mektubunu yazar,
“Hadi bakalım bana kırmızı bisikleti almada görelim... Annen artık elimde rehin!”
 
***
Uzun zamandır birbirini görmeyen iki kadın sabah alışverişinde karşılaşmışlar, hoşbeşten sonra kadınlardan biri diğerine kocasının nasıl olduğunu sormuş.
-“Oh, Ted geçen hafta öldü… Bahçeden öğle yemeği için lahana sökerken bir kalp krizi geçirdi ve sebze bahçesinin ortasında gitti…”
 Kadın,
-“Aman Tanrım, bunu duyduğuma çok üzüldüm… Peki, sonra ne yaptınız?”
Cevap gecikmemiş:
-“Ne yapalım? Hani o hazır çorbalar var ya, mecburen öğle yemeğini öyle geçiştirdik işte!”
 
***
Köylünün biri, sürekli tarlasına zarar verenin ne olduğu anlamak için, bir kuytuya çekilmiş ve gece gündüz beklemeye başlamış.
Bir akşam karanlık yeni çökmüş ki bir hışırtı duymuş ve dikkat kesilmiş.
Bir de bakmış ki kocaman bir ayı…
Tarlada ne var ne yok koparıyor kokluyor, beğenmediklerini atıyor, beğendiklerini ise yiyormuş.
Köylü çok şaşırmış ve emin olmak için, bir akşam daha beklemiş.
Ertesi akşam yine aynı ayı, gelmiş ve mahsulü yemeye başlamış.
Adam bunun üzerine tüfeğini doğrulttuğu gibi ayıyı orada vurup öldürmüş.
Tabi bu iş mahkemeye intikal etmiş.
Hakim duruşmada sormuş;
-“Evladım. Sen av yasağı olduğunu bilmiyor musun? Bu hayvanlar koruma altında. Yasalara göre, 15 bin lira ödemen ve 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılman gerekiyor."
Köylü çok şaşırmış ve hakime sormuş.
-“Nasıl olur hakim bey… Bu hayvan benim bütün tarlamı mahvetti. Ben de onu öldürdüm.”
Hakim;
-“Valla evladım, ben sadece kanunu uyguluyorum. Sen bunu Meclistekilere soracaksın.”
Köylü bağırmaya başlamış;
-“Pes doğrusu…! Bu ayının da mı Mecliste adamı var?”
 
***
Kilisede ayin sırasında birden Şeytan belirmiş.
Herkes korkudan kaçışmaya çalışırken yaşlıca bir adam hiç istifini bozmadan duasına devam ediyormuş.
Şeytan önce kendisini fark etmediğini zannedip, biraz daha yaklaşmış ama adam oralı bile olmamış.
Kızgınlıkla dürterek: “Hey! Beni fark etmedin mi?” diye kükremiş.
Adam Şeytan’ı baştan aşağı süzdükten sonra;
-“Farkettim” demiş.
-“Peki, sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
-“Evet, biliyorum...”
-“Peki korkmuyor musun?”
-“Niye korkayım ki… Ben senin eniştenim…”
Şeytan şaşkınlıkla karışık dişlerini sıkarak sormuş;
-“Benimle dalga geçme, şimdi seni parçalara ayırırım. Nereden eniştem oluyormuşsun?”
-“Yahu ben senin kız kardeşinle 45 yıldır evliyim de ondan.”
 
***
Öğretmen öğrencilere sırasıyla babalarının ne iş yaptığını soruyormuş;
“Avukat”, “Doktor”, “Hakim”, “Memur” gibi cevaplar alıyormuş.
Derken sıra sessiz ve sıkılgan bir çocuk olan küçük David'e gelmiş.
Öğretmen ona da “babasının ne iş yaptığını” sormuş.
David anlatmaya başlamış:
-“Babam bir gay barda striptizci olarak çalışıyor. Herkesin önünde çırılçıplak soyunuyor. Eğer çok iyi bahşiş veren birileri olursa onlarla birlikte evlerine gidiyor.”
Öğretmenin rengi atmış.
Diğer çocuklara oyalanmaları için bir ödev verip David'i bir kenara çekmiş ve sormuş:
-“David, baban gerçekten bu işi mi yapıyor?”
David üzgün bir şekilde cevaplamış;
-“Hayır öğretmenim… Babam aslında Başkan için çalışıyor, ama bütün sınıfın önünde söylemeye utandım.”
 
***
Eski zamanlarda bir paşa, bir Rum kızına aşık olur.
Paşa yağızdır, gençtir, heybetlidir, bölge halkı kendisinden çok çekinir.
Yanındaki yardımcılarına: “Bu kızı, gidin alın gelin” demiş.
Yaşlı yardımcısı:
-“Paşam öncelikle kızı usulüne uygun olarak babasından isteyelim” demiş.
Paşa bu durumdan pek hoşlanmasa da kabul etmiş.
Heyet kızın evine gitmiş. Paşa kapıda beklerken yardımcısı içeri girmiş ve durumu kızın babasına güzel cümlelerle anlatır:
-“Efendim, bizim paşamız kızınızı beğenmiş, Allah’ın Emri Peygamberin kavli...” derken, pohpohlanmaktan dolayı gururu okşanmış kızın babası naz yapmak ister kendince
-“Neee… Senin paşan da kim oluyor da benim kızımı istiyor? Öyle Paşa filan dinlemem ben… Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Git söyle o Paşana, benim ona verecek kızım yok!” diye kükremiş.
Paşanın yardımcı kıpkırmızı bir suratla aşağıya inmiş ve kendisini bekleyen paşaya durumu anlatır.
Paşa hiddetlenir, kılıcını çeker ve kapıya bir tekme atarak içeri dalar:
-“Kim vermiyor bana lan bana kızını?”
Kız babası sesi kısık, ürkek bir şekilde yanıt verir:
-“Estağfurullah paşa hazretleri, ne demek vermemek... Sizin gibi usulüyle istemediler ki...”