Yine geldik cumaya.

Yine geldik cumaya.
Hepinize hayırlı, uğurlu olsun.
.
Yüzde 85,5’i (son yapılan anketlere göre) Müslüman olan bir ülkede Cuma’yı kutlamak gayet doğrudur.
.
Ama İslam konusu hala dünyaca anlaşılmamış bir dinin mensubu olarak kafamız da az karışık değil hani...
.
Misal dün yazdığım habere göre Koskocaman Rektör Yardımcısı “İslam’ın emriyle ikinci hanımını imam nikâhı ile almış”
.
İşte bu suretle bizim medeni kanunu tanımıyormuş.
.
Ancak medeni nikâhlı eşi “Zina yapıyor” diyerek ihbarda bulunarak, epeyce yüklü tazminatla boşanma davası açmış.
.
İkinci eş, üçüncü ve hatta dördüncü eş durumu nedir?
.
Alınan eşin köle olarak mı?
Yoksa
Hayat arkadaşı olarak mı alınacağına dair Ayet ve sahih Hadisler olmasına rağmen hala kafasına göre davranıp eş alan ve bunu İslam’a sığdıranlar dolu.
.
Tek bir kitap olmasına rağmen,
Dünyada zannımca en çok farklı yorumlanan din, bizimki.
.
Nijerya İslamı,
İran İslamı,
Suriye,
Irak,
Cezayir,
Libya,
Türk İslamı,
Suudi Arabistan,
Taliban,
Bin Ladin,
Fetö İslamı,
Tarikat,
Cemaat İslamı…
.
Sayın sayabildiğiniz kadar.
.
Peki, Diyanet bu “Çok eşliliğe” nasıl bakıyor?
.
Hürriyet’te çıkan habere bakalım:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sitesindeki İlmihal içinde yer alan evlenmeye ilişkin yazıda İslam Hukuku’nda bir erkeğin belirli şartlarla birden fazla kadınla evlenmesinin mümkün olduğu belirtiliyor. Ancak bir erkeğin iki yakın akraba ile aynı anda evli olamayacağının da altı çiziliyor.
.
Sitedeki yazıda şu görüşlere yer veriliyor:
“İslam Hukuku’na göre bir erkeğin belli şartlarda birden fazla kadınla evlenmesi mümkündür. Ancak bir erkek iki yakın akraba ile aynı anda evli olamaz. Bu ilişkinin akrabalık ilişkisine zarar vereceği düşünülmüştür. Bu yakınlığın ölçüsü iki kadından her birini ayrı ayrı erkek kabul edildiğinde bunların birbirleriyle evlenemeyecek derecede yakın akraba olmalarıdır. Teyze ile yeğen buna örnek gösterilebilir. Çünkü hangisi erkek kabul edilirse edilsin diğeriyle evlenmesi hukuken mümkün değildir. Bu nedenle bunların aynı kişinin nikâhında birleşmeleri de söz konusu olamaz.”
.
Yani diyanet, İslam Hukuku çerçevesinde çok eşliliğe hayır demiyor.
.
Ancak bu konuda başka bir görüşler de var.
.
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz diyor ki:
“Çok eşlilik, o dönemin sosyal şartlarının gereğidir. Bir savaş sonrası ortada dul kalmış, sahipsiz birçok hanım vardı. Bunların himaye altına alınması gerekiyordu. Bu yüzden çok evliliğe izin verildi. Normal koşullarda bu geçerli değil.”
.
Dücane Cündioğlu (Yenişafak yazarı):
“İslam modernistlerinin ‘Kur’an aslında tek evliliği emreder' demek zorunda kalmaları ve iddialarını iki-evlilik varsayarak temellendirmeleri apolagetic yaklaşımın sonucudur ve üç-evlilik dendiğinde söyleyecekleri bir sözleri yoktur. Fetihlerle genişleyen ve zenginleşen İslam toplumunda, çokevlilik meselesinin sınırlarını tayin etmek zarureti baş gösterdiğinde, hukukçular, bu yasal boşluğu, Kuran’ın lafzına istinaden çözmeyi denemişler ve başarılı da olmuşlardır.
Kısacası evliliğin dörtle sınırlandırılması, hukukçuların yorumlarının sonucudur ve o devir şartlarında bu isabetli bir çözümdür. Özetlemek gerekirse, Kuran'da evlenilecek kadınların sayıları tayin edilmemiş ve ilgili ayetler refah değil, savaş toplumuyla ilgili hükümler getirmiştir. ‘En çok 4' veya ‘bir' şeklindeki açıklamalar ise zamanla ortaya çıkan ve sosyal koşullara uygunluğu gözeten yorumlardan ibarettir.” diyor.
.
Kuran’da, Nisâ Suresi-3. Ayet’inde diyor ki:
“Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.”
.
Bu ayet şöyle açıklanıyor:
“Âyetin dolaylı olarak temas ettiği birden fazla kadınla evlenme (teaddüd-i zevcât, polijeni) imkânı ve âdeti, İslâm’ın geldiği çağdan çok öncelere uzanmaktadır.
O çağlarda Mısır, Hindistan, Çin ve İran’da, eski Yunan ve Roma toplumlarında, Yahudilerde ve Araplarda ya nikâhlamak ya da evde veya evin dışında bir yerde dost tutmak suretiyle erkekler, birden fazla kadınla evlilik yapıyor veya evliliğe benzer ilişkiler yaşıyorlardı.
Bu devirlerde birden fazla kadınla evlenmenin çeşitli sebepleri vardı. İslâm’ın geldiği bölgede özellikle köylerde ve dağ başlarında yaşayan bedevîlerin çok kadınla evlenmelerinin baş sebebi, hem düşmana karşı korunmanın, hem de çevresi üzerinde hâkimiyet sağlamanın güçlü ve muharip nüfusa ihtiyaç göstermesidir.
Diğer sebepler arasında kırsal hayatın güçlüğü ve birçok emekçiyi gerekli kılması, kabileler arasında sürüp giden savaşların, yağma, baskın ve talan hareketlerinin çok sayıda erkek ölümüne sebep olması, bunun sonucu olarak da kadın-erkek arasındaki sayı dengesinin erkek aleyhine bozulması gösterilebilir.
.
Şu halde erkeğin birden fazla kadınla evlenme imkân ve uygulamasını İslâm getirmemiş, mevcut uygulamayı belli şartlara ve hukuk kurallarına bağlamak suretiyle iyileştirerek devam ettirmiştir.
Devam ettirirken de iki durumu birbirinden ayırmış olduğu söylenebilir:
a) Henüz evlenmemiş olanlara -bu ayette- bir kadınla yetinmeleri tavsiye edilmiş, birden fazla kadınla evli olanlar için adalete riayet edememe tehlikesinin bulunduğu, bundan uzak kalmanın en uygun yolunun ise bir kadınla evlenmek olduğu dile getirilmiştir.
b) 129. ayette ise birden fazla kadınla fiilen evli olanlara hitap edilmiş, birden fazla kadın arasında adalete tam riayetin mümkün olmadığı bir kere daha hatırlatıldıktan sonra hiç olmazsa adaletsizlikte, farklı ilgi ve muamelede ölçünün kaçırılmaması istenmiştir.”
.
İşte bu aşamada konunun çok tartışılması üzerine Diyanet bir açıklama yapmıştı ve şöyle demişti:
“Dinin ana kaynaklarında yer alan, asırlardır Müslüman-Türk toplumlarında sınırlı ölçüde de olsa uygulama alanı bulan çok evlilik konusunda bilgi verilmesinin, ‘Diyanet İşleri Başkanlığının birden çok evliliğe izin verdiği ve teşvik ettiği’ şeklinde anlamanın asla doğru olmadığı, Başkanlığımız, ‘ikinci evliliğin dinen de uygun olmadığını’ her vesileyle ifade etmekte, Başkanlık personelinin uygulaması ve toplumu bilgilendirmesi de bu yönde olmaktadır…”
.
Böylece medeni kanunu tanımayan Rektör yardımcısının iddia ettiği gibi çok eşlilik, İslam Hukukuna göre de uygun değilmiş.
 
***
MÜSLÜMAN TÜRKİYE DÜRÜSTLÜKTE KAÇINCI?
Twinner adlı araç satışı yapan bir firma dünyadaki en dürüst şehirleri görmek için dünya genelinde bir araştırma yaptı ve rapor yayınladı.
.
Araştırmada,
“Otomobil acentalarındaki satışlardan”,
“Hükümetlere”,
“Hırsızlıktan”,
“Vatandaşlık görevlerine” kadar pek çok alanda toplumun farklı sektörlerindeki vatandaşların “Ne kadar dürüst?” olduğunu karşılaştırmak için “En iyi 75 büyük küresel şehir sıralaması” yapıldı.
.
Listede ilk üç şehir sırayla;
Zürih,
Tokyo ve
Avustralya’dan Adelaide olmuş…
.
Kötü sonuç alan şehirlere dair olumsuz bir imaj oluşturmamak adına verileri incelenen 350 şehirden sadece en iyi 75 şehre yer verilmiş.
Çin ve Latin Amerika’daki bazı şehirler veri yetersizliği sebebiyle otomatik olarak liste dışı kalmış.
.
Peki bu dürüstlük nasıl mı ölçülmüş?
Şöyle:
“Toplamda 17 bin cüzdan bilinçli olarak sokakta düşürülmüş ve kaç tanesinin iade edildiğine bakılmış…”
.
Daha sonra;
Yerel yetkililerin,
Belediyelerin ve
Daha üst otoritelerin,
“Dürüstlük verilerine” bakılmış.
.
Burada da;
“Şeffaflığa,
Harcamalara,
Yolsuzluk raporlarına,
Kayıt dışı ekonomiye,
Basın özgürlüğüne” bakılmış.
.
Ayrıca şehirde yaşayan kişilerin komşularını nasıl değerlendirdiklerine ilişkin anketler yapılmış...
.
Bizi ilgilendiren kısmında ne olmuş?
Tahmin edin bakalım…
.
Ne yazık ki, Müslüman olan Türkiye’den herhangi bir şehir ilk 75 içine girememiş.