Bayramda yazı yazılacak, anladık da Ne yazacağız?
Bayramda yazı yazılacak, anladık da
Ne yazacağız?
.
Şöyle bir sörf yapıyorum haberler arasında.
Bir balık dikkatimi çekti.
Haber portalı şöyle başlık atmış:
“Yanacağız
Meteoroloji'nin yayınladığı tahmin haritasına göre bayramda yurdun büyük bölümünde kavurucu sıcaklar hâkim olacak...”
.
Anlaşıldı yanacağız da, buna çeşitli kesimlerden tepkiler nasıl olurdu?
Bakalım hele:
.
Misal muhalefet partisinden biri olsa:
“20 senedir yanıyoruz daha ne kadar yanacağız?”
.
İktidar şöyle derdi:
“İktidarımız, vatandaşlarımızın 45 dereceye kadar mağdur olmayacağı şekilde gerekli önlemleri almıştır.”
.
İktidarın küçük destekçisi olan parti:
“Bu iktidar gitsin donarız. O zaman sizi İP bile kurtaramaz…”
.
Başka bir muhalefet partisi:
“Recep bey bizim gibi halkın arasına inmeyip sarayda klima altında yaşadığından, 45 olmuş, 75 olmuş umurunda bile değil.”
.
Başka bir muhalefet:
“Bizim hakim olduğumuz şehirler hep 45 derece zaten. Bu iktidar olsa da olur, olmasa da…”
.
Başka muhalefet:
“Ben başbakanken hiç 45 olmadı. Ben ne zaman ayrıldım, 45’ten aşağıya düşmedi.”
.
Başka muhalefet:
“Ben ekonomiye bakarken herkes klima alabiliyordu. Dolar 2 buçuk liraydı. Şimdi millet ‘Pervane’ bile alamıyor.”
.
Kavurucu sıcakların geleceği, çevreciler tarafından oldukça fazla dile getirilmişti zaten.
Hava kirliliği,
Deniz, kara, su kirliliklerine dem vurup durdular.
.
Ben yaz aylarında deniz kıyılarının pisliğinden dem vuruyorum.
.
Her sabah deniz kenarına gittiğimde, geceleyin mehtaba bakmaya gelenlerin:
(iki ayaklı öküzlerin)
Denize içki şişeleri attığını,
Kendini bilmezlerin parlak poşetli yiyecek kâğıtlarını kumsala bıraktıklarını,
Çekirdek yiyenlerin kumsala kabuklarını attıklarına şahit oluyorum.
.
Yahu;
“Virüs” belasını yaşadık ve yaşıyoruz pislikten,
“Müsilaj” denilen bela geldi başımıza pislikten.
Hala tüm bunlardan ders almamış yaratıklar etrafı kirletip duruyor.
Bela mısınız siz yahu?
.
Yemin ediyorum, sürüyle maymun verselerdi eğitimcilere, kirletmeme konusunda eğitilirlerdi.
Ama biz bu insan denilen yaratıkları nedense eğitemedik gitti.
.
Haliyle sabah sabah gördüklerimden sonra küfür etmekten ağzım yamuluyor.
Ruh halim inanılmayacak şekilde;
“Sinir bozucu” oluyor.
.
Bu vaziyette de yazı yazmaya oturunca düşünün klavyeden dökülenleri.
.
Geçenlerde bir filme denk geldim.
Hani şu süper kahramanların bir arada olduğu film.
.
Bildiğiniz üzere “Aquaman”:
Sular altında kaldığı sanılan, medeniyetin beşiği olan Atlantis Krallığının taht varisi.
.
Denizin altında durabiliyor,
Zaten orada da yaşıyor.
.
Filmdeki sahne şöyle:
Okyanusta küçük bir balıkçı teknesi fırtınaya yakalanmış.
Dev dalgalar arasında ha battı, ha batacak.
.
Sağa sola savrulan içindeki tek gemici bağırıyor:
“Kurtarın beni” diye.
.
Şimşek, dalga ve gök gürültüsünde başkasının onu duymasını bırakın, kendisi bile sesini zor duyuyor.
.
Derken “Aquaman” çıkıp geliyor ve balıkçıyı omuzlayıp, balıkçıların toplandığı küçük bir bara getirip, masanın üzerine yatırıyor.
.
Sonra da bara gidip viski şişesi alıp; “Ödemeyi, getirdiği adamın yapacağını” söyleyerek ayrılıyor.
.
Dev dalgaların dövdüğü deniz fenerinin ucunda duruyor.
“Elindeki viskiyi bir dikişte sonuna kadar içiyor ve şişeyi denize fırlatıp, dalgaların arasına atlayıp kayboluyor.”
.
Be adam!
Ey! Aquaman!
Bu deniz senin yaşadığın yer değil mi?
Sen denize şişe atarak pisletirsen, biz insanoğlu ne yaparız artık sen düşün?
.
Bu filmi çeken,
Yönetmeni,
Yardımcıları,
İzleyenleri,
Bu sahneyi kaçırmış olamazlar.
.
Verdiği mesaj zihinlerde derince yer edecektir.
.
Sabahları denize şişe atanlara kızmakta haksızmışım meğer.
Adam bilinçaltı “Aquaman” ı taklit ediyormuş.
.
Şimdi bizim iktidara sorsak:
“Aquaman elindeki içki şişesini denize atıp pisletti. Ne diyorsunuz?” diye,
Söyleyecekleri ilk şey şu olur:
“İçkiyi yasaklıyoruz…”
…
Madem konu çevreden açıldı, 2 gün önce haber düştü ajanslara:
“Ankara, Konya ve Aksaray sınırları içerisinde yer alan Tuz Gölü’nün, Konya’nın Cihanbeyli ilçesi Gölyazı bölgesinde yaşanan flamingo ölümleri Türkiye'nin gündeminde.”
.
“Küresel ısınmayla birlikte Tuz Gölü’nün suyunun çekilmesine bağlı olarak yeterli besin bulamayan yüzlerce yavru ve yetişkin flamingo Tuz Gölü’nde ölü olarak bulundu. Konya Valiliği, flamingo ölümleriyle ilgili araştırma ve soruşturma başlatıldığını duyurdu.”
.
“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, geçen mart ayında, Konya ve Aksaray valilikleri ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan; ‘2021 yılı mayıs-eylül ayları boyunca Konya Drenaj Kanalı üzerinden kesinlikle su çekilmemesi konusunda tüm tedbirlerin ivedilikle alınmasını’ talep ettiği ortaya çıktı.”
.
Her şey olmuş.
Herkes ikaz etmiş.
Uyarılar yapılmış.
Sonuç?
Binlerce ölü…
.
Sosyal medyada gezerken şu twit dikkatimi çekti:
Tuz Gölünde ölenlere ‘Falmingo’ denince belki yabancılaşıyor olabilirsiniz.
Onların adı:
“Allı Turna”,
Türkülerdeki:
“Allı Turnalar…”
.
Önce “Acaba?” dedim.
“Olabilir mi?” diyerek araştırdım,
Gerçekten doğruydu.
Bizim “Falmingo” dediklerimiz aslında türkülerimize mazhar olan “Allı Turnalar” dı.
.
Türküsünü de bilirim yani.
Sözleri şöyleydi:
“Allı durnam bizim ele varırsan,
Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle…
Gülüm gülüm, kırıldı kolum,
Tutmuyor elim, durnalar…”
.
Kırıkkale türküsüymüş.
.
Zavallı Allı Turnalar…
Suyun çekilmesi ile yiyecek bulamayan hayvancıkların yavruları ölmüş.
Şimdi,
Onca ceza yazsan ne olacak?
Adamları assan ne fayda…
.
Türkünün şöyle bir sözü de var:
“Allı Turnam ne gezersin havada…”
.
Kusura bakmayın Turnacığım ama adam zamanında ikaz etmiş:
“Gezme buralarda” diye.
Al işte!
Başına gelenlere bak!
.
Seni bilmem ama bizim milleti tanıyorum ben.
İşiniz zor…