.
Köylerden geçerken oraya buraya bırakılmış çok sayıda pulluk, kultivatör, kazayağı, mibzer gibi tarım alet ve makinaları görürüz. Bazıları ekonomik ömürlerini doldurmuş, bazıları ise alınmış ama iş görmemiş.
Ülkemizde 1.800.000 traktör var. Kayıtlı çiftçi sayısı ise iki milyonun üzerinde görünüyor. Demek ki çiftçilerimizin çoğunun traktörü var. Mevcut traktör parkı ekili alanları dört kere işler ama çok parçalı ve küçük arazilerden oluşan tarımsal yapı, traktör pazarını şişiriyor. Türkiye traktör pazarı olarak halen önemli bir potansiyele sahiptir.
Çiftçilerimizin % 85’inin 50 dekar ve daha küçük arazi varlığına sahip olması ve her üreticinin haklı olarak kendi işini kendinin görmek istemesi traktör varlığında atıl bir kapasite ortaya çıkarmıştır. Traktör sayısının aslında daha fazla olması gerekir. Ancak bu sektörün dışa bağımlı olması, küçük işletmelere uygun traktör üretiminin ihmal edilmesi ve traktörün başka işlerde de kullanılmak istenmesi ne yazık ki atıl kapasiteyi büyütmektedir. Atıl kapasiteyi büyüten önemli bir faktör de üreticimizin karakteridir. Toplumumuzun her kesimi gibi üreticimiz de marka ve karizma düşkünüdür. İşletmeye uygun küçük bir traktör alması gerekirken hava olsun diye maddi gücünü de aşan büyük boy traktörlerden almaktadır. Gerek var mı diye sorulduğunda ‘cigarayı telleyip kahvenin önünden çift çekerle geçmek her şeye değer’ diye cevaplıyor üreticimiz.
Traktörlerin sürekli değiştirilmesi, traktöre bağlı alet makinaları da kullanılmaz hale getirmektedir. Traktörün çeki gücüne bağlı olarak, toprak özellikleri dikkate alınmadan tedarik edilen pullukların önemli bir kısmı traktörü değiştirmeden dahi toprağa uymadığı için atıl kalabilmektedir. Tarlaların hepsi de aynı özellikte olmadığından, ikincisi gerekli olabilmektedir. Traktör büyüyünce veya çok mazot yaktığı için küçültülünce pulluk başta olmak üzere kültüvatör, diskaro gibi aletler de değiştirilmektedir.
Traktör başta olmak üzere, tarım alet ve makinalarının temininde arazi varlığı ve toprak özellikleri önem taşımaktadır. Özellikle traktörün çeki gücü ve fonksiyonlarına dikkat etmekte yarar vardır. Meyveciliğin ön planda olduğu alanlarda küçük boy traktörlerin tercih edilmesi gerekmektedir. Arazi parçalılığı ve parsel büyüklükleri de dikkate alındığında orta boy ve altındaki traktörler Türk tarımı için idealdir. Elbette büyük işletmelerin zamandan ve enerjiden kazanmak için büyük boy, 90 BG’nin üzerinde traktörlere ihtiyacı vardır.
Tohum ekimi veya fide dikimi için toprağın karıştırılması gerekir. Bunun için soklu, diskli pulluklar geliştirildiği gibi, çizel veya üreticinin patlatma adını verdiği aletler temin edilmektedir. Taşlı, taban taşı bulunan arazilerde farklı, taban alanlarda farklı aletlerin kullanılması daha uygun olanıdır. İkileme veya yüzlek toprak işlemede kullanılan kultivator, diskaro gibi aletler ise traktör gücüne bağlı olarak iş genişliği fazla veya düşük olabilmektedir. Traktör değiştiğinde hepsini değiştirmek gerekmektedir. Mibzer ve benzeri ekim dikim makinaları da yeterince kullanılmadan yağmurun altında çürümeye bırakılabilmektedir. Tarıma girdi temin eden sektörler de bu plansız uygulamalardan olumsuz etkilenmektedir. İkinci el pazarının büyümesi de bu sonucu desteklemektedir. Doğru olan ihtiyacın gerçekçi bir şekilde tespit edilmesi, şu da olsa iyi olur yerine üretim tekniklerine ve işletme yapısına uygun alet ekipmanın seçilmesidir.
İşletme bütçelerinin önemli bir kısmını makina parkı oluşturmaktadır. Değer yaratacak park, neden değer kaybına sebep olsun ki?