.

Yangınlar, yangınlar, yangınlar…
Türkiye’nin gündemi yangınlar…
.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli açıkladı:
“107 tane orman yangını çıktı, bunun 98’i kontrol altında 9’'u devam ediyor”
.
Yangınların aynı anda “Tesadüfen” çıktığına inanmak zor.
Belli ki bir insan eli değmiş.
.
Artık hangi insansa?
.
Böylesi bir katliamı yapanlara “İnsan” diyenin “Pollyanna” ile akrabalığı olması gerek.
.
Tabi beklenen açıklama hiç gecikmedi.
Yangının müsebbipleri aranması gerekirken, her zaman yapılan en kolaya kaçan basit açıklama gecikmeden geldi.
.
Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ ve Savunma Stratejisi ve Güvenlik Uzmanı Yusuf Alabarda konuya ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu.
“Bu planlı eylem ‘DIŞ GÜÇLER’ tarafından ‘Türkiye’nin son zamanlarda atmış olduğu adımlar ve yapmış olduğu ataklardan dolayı’ bir odaklanma sorunu yaşatmak ve Türkiye’nin enerjisini başka tarafa çekme ve bir yandan da aba altından sopa gösterme amaçlı gerçekleştirildi” dedi.
.
Ama yangınlarda eksikleri olduğunu itiraf eden Bakan ise haberde şu sözleri söyledi:
.
“Pakdemirli:
‘Benim gördüğüm orman yerlerindeki sorumluluk belediyelerdedir. Bu anlamda siyaset üstü bir çağrıdır. Bu yangından sonra oturup bir çalıştay yapıp yerleşim yerlerinin korunması konusunda hep birlikte oturup konuşmamız gerekir diye düşünüyorum’ diye belirtti.
Pakdemirli böylece hükümetin ve kendisinin üzerindeki yükü belediyelere atmaya çalıştı.
Pakdemirli’nin açıklamaları şöyle:
-‘Canın dışında her şeyin yerine bir şey konulabilir. Vatandaşlarımız evlerinden çıkarken imtina edebiliyorlar.’
-‘28 Temmuz-1 Ağustos arası çıkan yangınların bilançosu olarak; 125 yangın çıkmıştı, 117 yangın ya tamamen söndürüldü ya kontrol altına alındı.’
-‘Hasar tespit çalışmalarınızın yüzde 75’ini bitirdik. Tekrar belirtmek isterim Türkiye’nin yangınlarından 28 Temmuz’dan bu yana 8 vatandaşımızı kaybettik. Elbette sadece canlılarımız gitmedi hayvanlarımız gitmedi onlar için de üzülüyoruz. Bu ekosistemde kaybın önüne geçmek için çalışmalarımız devam ediyor. Havadan ve karadan müdahale ediyor.’
.
Bakan her ne kadar suçu belediyelere atsa da iktidar yanlısı olmakla meşhur bir gazete yangınlar konusunda illa bir övünülecek tarafı buldu ve haber yaparak şu başlığı attı:
“Türkiye yangınlara hızlı müdahalesiyle örnek oldu…”
.
“Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi'nin açıkladığı verilerine göre 2020’de ABD’de yangın başına düşen alan 68 hektar, İspanya’da 20.4 hektar, Kanada’da 76 hektar, Fransa’da 7.6 hektar iken Türkiye’de 6.2 hektar olarak kaydedildi. Veriler göz önünde bulundurulduğunda Türkiye felaketlere ve yangınlara hızlı müdahalesi ile dikkat çekiyor.”
“Almanya, Belçika ve Çin gibi ülkelerde yaşanan sel felaketlerinin ardından Avrupa basınında ‘Büyük ülkeler doğal afetlere hazır değil’ yorumları yapıldı. Batı basını bu hafta Türkiye'nin farklı bölgelerinde çıkan orman yangınlarını yakından takibe aldı. Türkiye'nin bir kez daha korkunç boyutlardaki afetlerle mücadelesi öne çıktı.”
“Doğal afetlere karşı hızlı müdahalesiyle tecrübesini ortaya koyan Türkiye, başarılı operasyonlarla kısa sürede orman yangınlarının da neredeyse tamamını kontrol altına aldı. Dünyanın birçok köşesinde ise orman yangınları günlerdir devam ediyor.”

Yangınlar devam ediyor.
Bu metni yazdığım sırada 6 ilde devam ediyordu.
.
Ancak AKP'li Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren’in kırdığı pot, gündeme bomba gibi düştü.
.
İşte o sözleri:
“Evleri kullanılamaz hale gelen vatandaşlarımız TOKİ tarafından 20 yıl ödemeli, çok cüzi faizlerle istedikleri şekilde evleri tekrar yapılacak. Çok eski evi olan vatandaşlar ‘keşke bizim de evimiz yansaydı’ diyecekler diye düşünüyorum. Onlara devletin teselli hibesi çok fazla…”
.
Onca acı üzerine “İnşaat” üzerinden yaptığı teselli sözlerinin yanı sıra, “Keşke yansaydı” gibi can alıcı kelimeleri inanılır gibi değildi.
.
Yangınlar bitecek elbette.
Geride bıraktığı acılar kolayca bitmeyecek.
İnsanlık yanan ormanlarını geri getirmek için oldukça çaba harcayacak.
.
Failler bulunacak, cezalandırılacak belki ama giden bizim yüzlerce yılımız olacak…
 
***
HANGİSİ MANTIKLI?
Sosyal medyada yangın konusunda oldukça hareketliydi.
Herkes bu konu hakkında illa bir söz, bir resim, bir yorum paylaştı.
.
İşte bunlardan biri olan Prof. Dr. Osman Demircan yangınlardan sonra bu alanlara zeytin ağacı dikelim önerisinde bulundu.
.
Demircan, “1950’lerde ABD’nin başlattığı Marshall yardımı bir anlaşma sonucuydu. Köy enstitüleri de uçak ve demiryolu fabrikaları da bu anlaşmayla kapatıldı. ‘Zeytinyağlı Yiyemem Aman’ türküsü de bu anlaşmayla sipariş edildi.
Mesela: Ege ve Akdeniz bölgelerimizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa’ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam fidanı verdi. Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıklar başlattı. Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi. Dağlarımıza, ovalarımıza her yere diktik. Hiçbir işe yaramayan bu ağaç, ülkemizin dağına, bayırına dikilen saatli bomba oldular. Onun için çam dikmeyin zeytin dikin!” şeklinde bir metin paylaştı.
.
Sosyal medyada oldukça sık paylaşılan metin olunca birileri bu teze karşılık şöyle bir metin paylaştılar.
.
“Ülkemizin çok büyük bölümü kurak ve yarı kurak iklime sahiptir. Dolayısıyla daha az su tüketen bitkiler ile ağaçlandırma yapmak gerekmektedir. Bütün bitkiler gibi orman ağaçları da yapraklarından terleme yoluyla su kaybeder. Yaprak yüzeyi geniş olan türler iğne yapraklılara göre daha çok suya ihtiyaç duyarlar. Yeterli suyu bulamayınca da ölürler.
Toprak özellikleri farklı iki ayrı sahaya aynı usullerle dikilmiş ve kuraklığa en dayanıklı tür olarak bilinen akasyalar kururken, iğne yapraklı sedirlerin hayatiyetini devam ettirdiği görülmektedir.
Meyve ağacı konusuna gelince; eğer dağlarda meyve ağacı yetişseydi binlerce yıldır o civarda yaşayan halk dağları meyve bahçesi yapardı. Meyve ağaçları hem daha iyi toprak ister hem de sulama dâhil bakım ister.”
.
Her iki metin de mantıklı geliyor.
Siz ikisini de okuyun ve yorumlarınızı yapın.