.

Hemen her sanat dalında çekirdekten yetişenler ilk işinde belli olur. Hele biraz da zeki ise, yaptığı işler dahi sanat değeri taşır, yaptırana keyif verir. Tamir işlerinde, imalat işlerinde, hatta çeşitli sanat dallarında küçüklüğünden beri iştigal edenler, ustaları da iyi öğreticiyse, işinde üstün başarı gösterirler. Bunu herkes bilir. Bilir de çiftçilerimiz bir türlü çocuklarına kıyamaz. Bütün idealleri, çocuklarının okuyup adam olması, köyden ipini koparmasıdır.
Bugün tarımsal üretimde nüfusun yaşlanmasının temel sebeplerinden birisi, çiftçilerin işlerine varis bırakmayı düşünmemesidir. İşinden memnuniyetsizlik, diğer sektörlere göre tarımda çok daha yaygındır. Şikâyet etmek ve usanç duyguları taşımak adeta çiftçimizle özdeşleşmiştir. Oysa asırlardır bu topraklar aynı üreticiler tarafından işlenmekte, inadına üretim yapılmakta ve nüfus doyurulmaktadır. Geçim de temin edilmektedir. Halen bu topraklar 20 milyon insanın doğrudan geçimini temin etmektedir.
Ağaç yaş iken eğilir diye bir atasözü vardır. Buradan hareketle, tarımsal üretimin diğer sektörlerde olduğu gibi gençliğe ağırlık vermesi gerekmektedir. Türkiye’de Ziraat Fakülteleri ile birlikte meslek yüksek okullarında çok sayıda tarımsal üretim programları bulunmaktadır. Tarım kesiminden gelen öğrencilerin ağırlıkta olduğu bölümlerde, öğrencilerin durumları sorgulandığında, çok ilginç durumlar ortaya çıkmaktadır. Ailesi çiftçilikte iştigal etmesine rağmen öğrenciler, ne kadar tarla işlediklerini, kaç tane hayvana sahip olduklarını bilmemektedirler. Belli ki hiçbir işe bulaştırılmamışlar. Yeter ki okusunlar diye tarlaya, bahçeye, ağıla ahıra götürülmemişler. Elbette her anne baba çocuklarının iyi eğitim almaları için ellerinden geleni yapacaklardır. Normal eğitim döneminde çocukların dersleriyle ilgilenmeleri gerekir. Ancak yaz tatillerinde de işlerden uzak tutulmalarını anlamak mümkün değildir. Yine okuyabildikleri yere kadar okusunlar. Diploma sahibi olsunlar. Tarlada bahçede işlere yardım etmeleri buna engel olmaz elbette. Çiftçilik yapmasınlar diye uzak tutmak doğru değildir. Okuyamazsa köyde kalsın şeklinde bir tutum da doğru değildir. Sonradan tarla bahçe veya hayvancılık işlerine girmek ne kadar sağlıklı olabilir ki?
Köyde kalıp tarımsal üretim yapmayı planlayan gençler, şehir yerinde asgari ücretle çalışmayı düşünen gençlerden daha geri kafalı olamaz. Hesabını bildikten sonra neden kendinin patronu olmasın ki? Ancak bunun için bir farkı olmalı. O da gücünün elverdiği ölçüde işlerin içine sokulmasıdır. Daha çekirdekten işleri kavramasıdır.
İşlerden uzak tutmanın bir mahsuru daha var aslında. Okuyup adam olduklarında köye daha seyrek geliyorlar. Kendilerini daha çok özletiyorlar. Babaları köye seyrekten uğruyor, köyde olduğu sürede eline iş değmiyorsa, torunlar hiç gelmek istemiyor. Oysa torunlarla traktöre binip tarlaya bahçeye gitmek ne büyük keyif olur değil mi?