Bir insan sabah sabah deniz kenarına neden gider?

Bir insan sabah sabah deniz kenarına neden gider?
Yoğun yaz sezonunda yükselen sıcaklardan bunalıp, serinlemek için,
Geçen gemilere bakarak hayaller kurmak için,
Deniz kenarında oynaşan ve tehlikelere karşı takım halinde hareket eden minnacık balıklara bakarak empati kurmak için,
O güzelim manzaraya bakarak yaşadığı yer ile ilgili Tanrıya şükretmek için,
Ruhunu temizlemek için,
Kafadaki geçmişin kalıntılarını atmak için,
Rahatlamak için,
Relaks olmak için,
Pozitif enerji depolamak için gidebilir.
.
Ama ben?
.
Ben aynı duyguları yaşamak için sahile indiğimde resmen negatif enerji ile doluyorum.
Aynı telefonun şarj cihazı gibi.
.
Peki neden?
.
Bir gün önceden (ki genelde pazar günü) denize girmeye gelen “Tatilcilerin” veya “Günlükçülerin” kirlettikleri sahili gördüğümde sinir kat sayım yükseliyor.
.
İşte bu yazımı da sahilde milletin çöpünü topladıktan sonra gelip oturduğum bilgisayarımda yazıyorum.
.
Neden çöp topluyorum sahilde?
Çünkü bize medeni olmamız için böyle öğretildi ve dendi ki:
“Çevreni koru, temiz tut…”
.
Buradan yola çıkarak konuyu şuraya bağlamak istedim:
“Çöpünü nereye atacağını bilemeyen bir millet, oyunu da nereye atacağını bilemez…”
.
“Yalan” diyen dönüp memleketin haline baksın.
Mevcut iktidar seçimle geldi.
Bilin bakalım:
Kim oy verdi?
.
Zaman zaman anlatırım.
Yeri gelmişken tekrarlayayım.
.
Bir zamanlar “Belediye İş Merkezi”nde bir tuvaletçi vardı.
Ayağı sakat olduğundan bisikletle gezerdi.
İsmini hatırlayamadım şimdi.
.
Biz de, o iş merkezinde bulunan atölyede tiyatromuzun provalarını yapıyoruz ve zaman zaman bu tuvaletleri kullanıyoruz.
.
Beni tanıyan ve gazeteci olduğumu bilen bu adam, bir gün mola verip dışarı çıktığımızda ısrarla yanına çağırdı.
.
“Ağabey gel sana ne göstereceğim…”
“Hayırdır” dedim ve merak ettim tabi.
Bana gösterecek kadar onu bu kadar telaşlandıran neydi acaba?
.
Tuvaletlere girdik, bir tanesinin kapısını açtı ve kenarında duran “.o.”u gösterdi ve:
“S.çmasını bilmeyen, seçmesini de bilemez, nokta…” dedi.
.
Adam haklıydı.
Aynı çöp atanlar gibi…
.
Ben sahilde hemen hemen her sabah çöp topluyorum ama nasıl?
Küfrün bini bir para…
.
Eğer sizlerde sahile çöp atıyorsanız, sabah sabah kulağınız çınladığınızda benden bilin istedim.
Çok sinirliyim, kusura bakmayın…

Pazar günü eşimin bir işi dolayısı ile Ayvacık, İlyasfakı’ya gittik.
.
Dönüşte Ezine’de ışıklarda durduk.
İki tane kız çocuğu (14-15 yaşlarında) birinin elinde pilav tabağı olmak üzere yürüyorlar.
.
Biz de kırmızı ışıkta durmuş onları seyrediyoruz.
.
Elinde pilav olan yanındakine tabağı uzattı.
Belli ki ona ikram ediyor.
.
Yanındaki kız istemeyince, sağına soluna bakıp içi pilav dolu tabağı yolun kenarında bıraktı.
Halbuki az ileride çöp bidonu vardı.
.
Biraz uzak olduğumdan ikaz edemedim.
Yoksa o tabağı ona aldırırdım.
.
Şunu diyeceğim:
Gelecek nesilden fayda bekleyenler!
Boşuna heveslenmeyin,
Onlar da bitmiş…
 
***
ALLAH’IN SOPASI YOK!
Arkadaş anlatıyor:
İstanbul’dan arkadaşım gelecek.
Beni aradı ve ‘Çok özledim illa mangalda sardalya yiyelim’ dedi.
.
‘Olur tabi’ diyerek kapattım telefonu.
Açtım balıkçımı:
‘Bir buçuk kilo sardalya temizle bana, birazdan alırım’ dedim.
‘Tamam da, kilosu 80 lira bilgin olsun” diye cevapladı.
.
Beynimden vurulmuşa döndüm.
Nedenini sormadan ve yiğitliğe helal getirmeden:
‘2 kilo yap o zaman. Namımız yürüsün. Torunlara anlatırım hiç olmazsa…’ dedim.”

Hani bir zamanlar fasulye yedi buçuk lira olunca şarkısı çıkmış:
“Bu fasulye,
Yedi buçuk lira,
Hem kaynasın,
Hem oynasın…”
.
“Yandan Halime’m, yandan,
Severim seni candan,
Eğer seviyorsan,
Boşan gel karından…” diye.
.
“Bizim sardalyaya ne şarkılar yazılır?” bilmem ama aklıma şu gelmedi değil.
.
Evvelden biz levrek tutmak için oltaya yem olarak “Sardalya” takardık.
Şimdilerde ise,
Sardalya tutmak için oltaya “Levrek” takacağız galiba.
.
Ne günlere geldik be!
Allah’ın sopası yok!
Sardalya, artık balıkçıların tezgahlarında lüks balık olarak yer almaya başladı.
.
Misafire ikram etmek için kiloyla aldığımız balığı, şimdi “Adam başı beş tane hesap ederek” alacağız neredeyse.
Yerken de kılçıklarını çatal, bıçakla ayıklarız artık…
Hey gidi sardalya hey!
.
Levrek, Çipura, Lüfer gibi balıklar!
Hiç öyle böbürlenmeyin,
Sizden büyük Sardalya var.
.
Dünya böyle işte.
Sürekli:
Aşağıladığınız,
Hakir gördüğünüz,
Dalga geçtiğiniz,
Kolay lokma sandığınız birileri,
Gün gelir tepenize çıkar.
.
“Sizden daha değerli” oluverir.
.
Meşhur sözdür:
Sular çekilince karıncalar balıkları yer,
Sular yükselince balıklar karıncaları yer.
Burada kimin kimi yiyeceğine balıklar veya karıncalar değil,
“Suyun akışı” karar verir…
.
Siz siz olun:
Doğruluktan,
Adaletten,
Ahlaktan,
ayrılmayın.
.
Kimin ne olacağı belli olmaz?
Gün gelir beğenmediğiniz “B.klu Sardalyalar”, sizi “Ham” yapar…
 
***
KARTAL VE DRON
Bu resmi bir tanıdığım sosyal medyada paylaşmış.
.
Geçmişimizi, yaşadıklarımızı ve geleceğimizi anlatan çok anlamlı bir resim.
.
Bu resme bakınca her şeyi anlıyorsunuz.
.
Bir yanda eski usul yaşam tarzı,
Bir yanda yeni teknoloji ile donatılmış bir yaşam tarzı.
.
Bir yanda doğal bir yaşam,
Diğer yanda yapay bir yaşam.
.
Siz hangisini seçerdiniz?
Sizce hangisi yaşama devam etmeli…
 
***
BUGÜN 17 AĞUSTOS.
1999 Gölcük depreminin acı yıldönümü.
.
Gece saat 03.02’de gerçekleşen deprem, 7.5 rihter ölçeğindeydi.
.
Tüm Marmara, Ankara ve İzmir’den bile hissedilen bu depremin sonucu oldukça yaralayıcıydı.
.
Resmi raporlara göre bu depremde:
17.480 kişi öldü.
23.781 kişi yaralandı.
505 kişi ise sakat kaldı.
.
285.211 ev,
42.902 iş yeri,
Hasar gördü.
.
Resmi olmayan bilgilere göre:
Yaklaşık 50.000 ölü,
Ağır-hafif olmak üzere 100.000'e yakın yaralı vardı.
.
Ayrıca:
600.000 kişi evsiz kaldı.
.
Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilendi.
.
Bunca felakete rağmen sonuç ne oldu?
.
Depremden sonra yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı.
.
Bu davalardan:
1800’ü hukuki boşluklardan dolayı cezasız sonuçlandı.
.
Geriye kalan:
300 davanın 110 kadarında ceza verilmiş, birçoğu ertelenmiştir.
.
Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7 buçuk yıl geçtikten sonra zaman aşımına uğramış ve düşmüştür.
.
Depremin değil, binanın öldürdüğü bilindiği halde denetleme mekanizmasının yeterli olmaması ne kadar acı.
.
Allah bu millete böylesine bir acı daha yaşatmasın.