Üretim maliyetlerinin her geçen gün arttığı söylenir durur.
Üretim maliyetlerinin her geçen gün arttığı söylenir durur. Tarımsal ürünlerde ise fiyat artışları arz ve talep dengesinden dolayı emme basma tulumba gibi sürekli iner çıkar. Üreticimiz ise sürekli yüksek verim almanın peşindedir. Sanki yüksek verim alınınca daha çok para kazanılacak gibi. Oysa geçmişe dair kayıt tutulmuş olsa, ürün değerlerinin girdi fiyatları karşısında nasıl değer yitirdiği net bir şekilde ortaya çıkar. Birkaç kalemde özetlemek gerekirse neler pahalanmış, neler ucuzlamış rahat bir şekilde görebiliriz.
Mazottan başlayalım isterseniz. Bundan on beş sene önce mazotun litre fiyatı 1 lira civarında idi. Günümüzde 7 liranın üzerine çıktı. Diğer bir deyişle %700 gibi bir artış var. Üreticimiz mazot desteği altında bir destekten yararlanabiliyor ama bu mazot desteği tarla sahiplerine veriliyor. Dekar başına verilen destek, toplam tüketilen mazotun yanında devede kulak kalıyor. Çünkü her geçen gün tarla trafiği artıyor. Haliyle daha fazla mazot tüketiliyor. On beş yıldan bu yana hiçbir üründe yedi katına çıkan bir fiyat artışı meydana gelmemiştir. Üreticinin en çok belini büken girdilerden mazotun fiyatı sürekli artmaktadır. Aslında burada mazot desteğine gerek yoktur. Sadece üretimde kullanıldığı için özel tüketim vergilerinin kaldırılması gereklidir. Lüks otomobiline binip Antalya’ya gezmeye gidenin kullandığı mazotun parasıyla, kan ter içinde milletin doyması için gıda üreten çiftçinin kullandığı mazotun parası aynı olmamalıdır.
Bundan on beş yıl önce üre gübresinin kilosu 25 kuruş iken, diğer bir deyişle torbası 12-15 lira arasında iken, günümüzde kilosu 4 liranın üzerine çıkmıştır. Gübre fiyatlarının son on beş yılda 16 kat arttığını söylemek, desteklemelerin kayda değer bir katkı sağlamadığını belirtmek yanlış olmaz.
Burada alet ekipman fiyatlarını da ayrıca belirtmeye gerek yok. Yem fiyatları da aynı şekilde 7-8 kat artarken et ve süt fiyatları gram gram artmaktadır. Üretim girdilerine karşı, ürün fiyatları sürekli değer kaybetmektedir. Zaten kazanan sektörleri de inceleyecek olursak, tarıma girdi temin eden sektörlerin çok kazandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Üretimde yüksek verim için ne kadar çok girdi kalemi kullanılırsa kullanılsın, elde edilen ürünle kazancı dengelemek her geçen gün zorlaşmaktadır. Yoğun girdi kullanılan ürünlerde, zarar etme ihtimali sürekli artmaktadır.
Tarımsal üretimde arazinin taşıma kapasitesi ile kullanılan girdileri ve yetiştirilen ürün türünü denk tutmaktan başka çare yoktur. Birçok arazide yüksek verim için ne kadar zorlanırsa zorlansın verim artmadığı gibi artan masrafların karşılanması güçleşmektedir. Çoğu yıllarda üretim maliyetleri düşük ürünler kazandırmakta veya zarar ettirmemektedir. Üreticimizin gözünden kaçırdığı en önemli nokta da arazi kirasıdır. Masrafların üzerine kira eklendiği zaman, birçok üründe sezon zararla kapanmaktadır aslında.