Şair Eşref’i bilmeyeniniz yoktur sanırım.


Şair Eşref’i bilmeyeniniz yoktur sanırım.
Ben küçük yaşlarda hakkında yazılan kitaplarda tanıdım onu.
Zira bizim zamanımızda İnternet olmadığından, kolay değildi öyle bilgiye ulaşmak.
.
“Hiciv” denilince akla gelenlerden biri.
Ülkemizin değerlerinden.
.
Adaletli,
Dili sert,
Korkusuz biri.
.
Sözünü esirgemediğinden çoğu zaman başı dertten kurtulmamış.
.
Misal:
Şair, İzmir Valisi Kamil Paşa’yı ziyaret etmek için makamına gider.
Bekleme odasında otururken Kamil Paşa’nın “Millet eşektir” dediğini duyar.
Bu söze kızan Eşref, bir kâğıda aşağıdaki dörtlüğü yazarak özel kaleme bırakıp oradan ayrılır.
“Ehl-i mansıptan birisi millete eşek dese,
Red olunmaz sözü amma eşek oğlu can sıkar,
Millete ‘eşek’ diyen eşek herif bilmez mi ki,
Sadrazamlar da, Valiler de milletten çıkar.”
.
Günümüzde de var tabi hicivle uğraşan.
Ama o tarihlerde karşınızda sadrazamlar, vezirler, hatta padişah var.
.
Şair Eşref, tayinin Sivrihisar’a çıkacağı haberini alınca uzaklığı sebebi ile istemez ve Akhisar olması için İzmir Valiliği’ne şu dilekçeyi gönderir:
“Beni Sivrihisar’a merhamet eyle oturtma,
Kerem kıl Akhisar’ı dersen İzmir’den uzak olsun,
Mücerret bir hisara gönderilmekse eğer maksat,
Efendim başı sivri olmasın da ak olsun !”
.
Şair Eşref, Kırkağaç Kaymakamı iken Kaymakamlık binasının her tarafının aktığını bu nedenle bakım ve onarıma ihtiyacı olduğunu merkeze bildirir.
Merkezden nerelerin aktığının kalem kalem bildirilmesi istenir.
Bu yazıya Eşref'in cevabı şöyle olmuştur:
“Musluklar hariç binanın her tarafı akmaktadır.”
.
Bu yazdığı dörtlük, Makedonya elden çıkınca Padişah Abdülhamit’e yazmıştır.
“Padişahım! Bir dirahta (ağaca) döndü kim guya vatan,
Daima bir baltadan bir dalı hali kalmıyor;
Gam değil amma bu mülkün böyle elden çıkması,
Gitgide zulüm etmeye elde ahali kalmıyor.”
.
Zamanında hırsızlar çoğalınca şöyle yazmış:
“Kabrimi ziyaret etmesin kimse Allah için,
Gelmesin reddeylerim billah özkardeşimi,
Gözlerim insanoğlundan o derece yıldı ki,
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı.”
.
O kadar zulme rağmen usanmadan, korkmadan padişaha ithafen yazmaya devam eder.
“Sultan'ın zulmüne ses çıkarmamak isyan gibidir,
Cop yiyip de ‘of’ dememek, nimete şükran gibidir,
Vekilleri sıraya çeksem eğer, zahir olur (İçyüzleri görünür),
Kimi hırsız, uğursuz, kimi nadan (cahil) gibidir…”
.
Şair Eşref'e sormuşlar:
-“Niçin hicviyelerinde isim zikretmiyorsun? Kimin için yazıldıkları belli olmuyor?”
Şair gülerek şöyle demiş:
-“Niçin olacak, numarasız gözlük gibi bütün alçaklara hitabetsin diye!”
.
Eşref bir aralık yolsuz kalmış ve üç beş kuruş mukabilinde ahalinin ölmüşleri için dua etmeye başlamış.
Bunu duyan o zamanın Şeyhülislamı, Eşref’i yanına çağırtıp “duayı bu kadar ucuzlatmasına” kızmış ve şöyle demiş:
-“Ayıp değil mi beş kuruşa dua olur mu?” Eşref:
-“Aman efendim, siz bu duaları bir işitseniz on para bile vermezsiniz…”

ŞAİR EŞRE KİMDİR (1847-1912)
Şair Eşref, Manisa Kırkağaç İlçesine bağlı Gelenbe köyünde doğdu.
İlkokulu doğduğu köyde okudu.
Manisa' da medrese tahsili aldı.
Farsça ve Arapçayı burada öğrendi.
Hayata memur olarak başladı.
Sonra mal müdürlüğüne atandı.
Kaymakamlık görevlerinde bulundu.
Aynı zamanda şiirle ilgilendi.
II. Abdülhamit dönemini gördü.
Şiiri eleştiri malzemesi olarak kullandı.
Gördüğü haksızlık ve yolsuzluklardan dolayı devlet sorumlularını amansızca eleştirdi. Birkaç kez tutuklandı, sürgün yedi.
İzmir’de zorunlu ikamete tabı tutuldu.
II. Abdülhamit’in istibdat idaresini şiddetle hicvetti ve devlet yönetimindeki bozuklukları dile getirdi.
Tutuklanacağını anlayınca Mısır’a kaçtı.
Mizah dergilerine yazı yazdı.
Devrinin popüler bir mizah ve hiciv şairi oldu.
Deccal (1904 ve 1907),
Hasbıhal (1908),
Şah ve Padişah (1908),
İstimdat (1905) adı altında yayınlanan eserleri ilginç yergi ve taşlamalardan oluşmaktadır.