Emekli öğretmen yolda giderken, yanına son model bir araba durmuş.
Emekli öğretmen yolda giderken, yanına son model bir araba durmuş.
İçinden çıkan bir genç:
-“Hocam sizi gideceğiniz yere kadar götüreyim.”
Öğretmen genci tanımamış.
Genç:
-“Benim hocam Hacıbekir, tanımadın mı? Kayseri Lisesinden.”
Öğretmen biraz hafızasını yoklayınca tanımış.
-“Lan oğlum Hacıbekir seni tanıdım ama bu ne zenginlik, sen fakir bir öğrenciydin?”
Hacıbekir anlatır:
-“Öyleydim hocam ama okuldan sonra ticarete başladım. Kısa zamanda biraz para kazandım.”
Bunu duyan öğretmen iyice şaşırır:
-“Evladım, ticaret hesap işidir. Ben seni matematikten sınıfta bırakmamış mıydım? Sen nasıl ticaret yapıyorsun?”
-“Valla hocam matematik falan bilmem. 11’e alıp 4’e satıyorum. Aradaki %3’le de geçinip gidiyorum…”
***
Kayserilinin biri iş için Amerika'ya gitmiş.
“Hazır buraya kadar gelmişken, uzun yıllardır görmediğim ve arkadaşımı da ziyaret edeyim” demiş ve yanına gitmiş.
Başlamışlar sohbete.
Kayserili arkadaşına sormuş:
-“Eee ne yapıyorsun, ne işle meşgulsün buralarda?”
Arkadaşı:
-“Aha şu görmüş olduğun fabrikanın genel müdürüyüm ben” diyerek övünmüş.
Kayserili:
-“Yazıklar olsun sana” demiş.
Arkadaşı şaşırmış ve “Neden?” diye sorunca arkadaşı;
-“Ulan bunca yıldır Amerika'dasın fabrikanın sahibi olamadın mi daha?”
Arkadaşı:
-“Sorma bendeki şanssızlığı. Bu fabrikanın sahibi de Kayserili”.
***
Taksinin yokuşta frenleri patlamış, müthiş bir hızla aşağı iniyor.
Kayseri'li müşteri bağırmış;
-“Durdur şu arabayı…”
Şoför panik içinde;
-“Durduramıyorum!..”
-“O zaman taksimetreyi durdur”
***
Temel ile Dursun ormanda yürürlerken, ellerindeki sepetleri ağzına kadar alabalık dolu 2 gence rastlamışlar.
Temel hemen sormuş;
-“Ula uşağum. Nerede ve nasıl avlandunuz?”
Delikanlılardan biri;
-“Arkadaşım beni ayaklarımdan sıkıca tuttu. Bende köprüden aşağıya doğru, başaşağı sarktım. Alabalıklar aşağıdan zıpladıkça bende onları ellerimle yakaladım.”
Bu cevap üzerine bizimkiler alelacele oradan uzaklaşıp, önlerine çıkan ilk köprüde tarif edilen gibi yapmışlar.
Dursun, Temel'in ayaklarından tutmuş vaziyette Temel, köprünün tam ortasından başaşağı sarkmış.
Bir müddet öylece beklemişler.
Biraz sonra Temel canhıraş bir şekilde bağırmaya başlamış:
-“Çek penu yukarı çabuk, çabuk”
-“Hayrola uşağum, yoksa paluk mu geliyor?”
Temel çığlık çığlığa bağırmış:
-“Yok ula ne paluğu! Tren geliyor tren!”
***
Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı.
-“Haydi oğlum, uyan artık. Okula geç kalacaksın...”
Oğlu, yarı açık gözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle:
-“Fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum…”
Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı:
-“Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden söyle bana...”
Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı:
-“Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyorlar, ikiii... Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?”
Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı;
-“Bunlar okula gitmemen için neden olamaz. Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan...” dedikten sonra oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve:
-“Okula gitmen için esas nedenler şunlar: Birincisi 52 yaşında koskoca bir adamsın. İkinci ciddi neden ise, sen okulun müdürüsün, oğlum...”
***
Adamın birinin evinde yangın çıkmış.
Komşuları yardıma koşmayıp olayı seyretmeye başlayınca iş başa düşmüş.
İlk önce oğlunu yangının içerisinden çıkarıp dışarıda beklemesini söylemiş.
Dalmış tekrar duman ve ateşin içine, kızını çıkartmış dışarıya.
Sonra karısını, sonra köpeği ve kedisini.
Daha sonra dışarı hiçbir şey getirmeden 3 kere daha içeri girmiş çıkmış.
Onu seyreden komşularından biri sormuş:
-“Niçin yanan eve girip çıkıyorsun dışarı hiçbir şey getirmiyorsun?” diye.
Adam nefes nefese cevaplamış:
-“Kayınvalidem içeride de arada bir girip çeviriyorum!”
***
Okyanus üzerinde uçarken kaptan birden anonsa başlamış,
-“Bayanlar baylar, lütfen kemerlerinizi bağlayıp 'çarpışma pozisyonu' alın. Maalesef motorlarımızı kaybettik ve bu bebeği mümkün olan en nazik şekilde denize indireceğiz.”
Anonsu duyan yaşlı kadın yanından geçmekte olan hostesin elini tutup
-“Kızım Okyanusta köpekbalıkları var mı?” diye sormuş korkudan titreyerek.
-“Olmaz olur mu? Var efendim. Bu tip durumlar için koltuğunuzun kenarında bir 'jel' bulacaksınız. Bu jeli kollarınıza ve bacaklarınıza sürün…”
-“O zaman bizi yemeyecekler değil mi?”
-“Yok, yerler yemesine de, ama o sizden asla zevk alamayacaklar!”
***
Karısı cinsel dürtülerini tamamen kaybedince adam: “Ne yapabilirim? Piyasada bununla ilgili herhangi bir hap falan var mı?” diye sormuş doktoruna.
-“Var ama yazamam…”
-“Yıllardır arkadaşız, beni hiç böyle perişan gördün mü? Lütfen ama lütfen yaz o ilacı…”
Doktor, çekmecesini açıp içi hap dolu küçük bir şişe çıkarmış;
-“Esasında yapmamam lazım. Bu haplar daha deneme aşamasında. Yapılan testlere göre de çok etkililer. Karına 1 taneden fazla verme tamam mı?”
Adam hapları alıp sevinç içinde evine koşmuş.
Akşam yemeğinden sonra kadın tatlı servisi yaparken kahvesinin içine 1 tane atmış.
Kahveler içilirken belli bir müddet geçmesine rağmen bir reaksiyon alamayınca, çaktırmadan ikinci hapı da koymuş karısının fincana.
Ama daha sonra doktorun sıkı tembihi aklına gelince endişelenip eşinin olası reaksiyonlarını hissetmek için kendi ağzına da 2 tane atıvermiş.
Kadın kahvesini bitirince birden bire ayağa kalkmış, dumanlı dumanlı adama bakmış, elleriyle saçlarını dağıtmış, yaklaşıp omuzlarından yakalamış, dudaklarını kulağına değdirerek daha önce hiç duymadığı bir ses tonuyla
-“Bir erkek istiyorum” demiş.
Adam şuh bir poz takınarak;
-“Hadi yaa! Ay kız bende…!”
***
İki arkadaş hem içiyor, hem de eşlerinden yakınıyorlardı;
-“Ben, evliliğimizin ilk senelerinde işten eve dönünce karımı kucaklar, nefesi kesilene kadar kollarımda sıkardım.”
Diğeri içini çekerek sordu
-“Ya şimdi?”
-“Şimdi mi? Daha fazla sıkmadığım için pişmanım!”
***
Minik oğlan bahçede oynarken, babasının arabasıyla sokaktan geçip, ormana doğru gittiğini görmüş.
Merak bu ya.
O da arabayı izleyerek ormana girmiş.
Oraya vardığında bir de ne görsün?
Babası ile teyzesi arabanın yanında durmuş öpüşüyorlar.
Çocuk koşarak eve dönmüş, nefes nefese heyecanlı bir şekilde annesine,
-“Anne, anne! Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler.”
Anne çocuğa dönmüş;
-“Dur bakalım, ne kadar ilginç bir öykü bu. Devamını anlatma. Akşam yemeğinde babanla beraberken anlatırsın, bende babanın suratının ne hale geldiğini görürüm.”
Akşam olmuş, yemeğe oturmuşlar.
Anne çocuğa dönmüş;
-“Bugün neler yaptığını bize anlatsana?” demiş.
Oğlan başlamış anlatmaya;
-“Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de peşlerinden gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler. Ardından geçen sene, babam seyahatteyken senin amcamla yaptığın şeyden yaptılar.”
***
Karı-koca tatil günü evde televizyon seyretmekten sıkılmışlar ve yatak odasına geçmeye karar vermişler.
Ama ne mümkün.
7 yaşındaki oğlan evde.
-“Oğlum, hadi biraz sokağa çık, gez, oyna!”
-“Ihhhhh.”
Israr faydasız.
Afacanın sokakta gözü yok.
Babası son bir umutla;
-“Öyleyse, annenle biz odamıza geçelim, sen de balkona çık ve etrafta neler olup bitiyor, yüksek sesle bize rapor et!”
Oğlan biraz mızıklanmakla birlikte çaresiz balkona geçmiş.
Anne ve babası da odaya.
Ve afacan canlı yayına başlamış:
-“Şu an bizim sitenin otoparkına yabancı bir araç park etti… Şimdi de tüp arabası sokağa giriş yaptı… Yaşlı bir kadın markete giriyor…”
Kısa bir sessizlik...
Ve rapora devam:
-“Yan komşumuz Ahmet Bey Amca ile karısı Necla Teyze, yatak odasında sizin yaptığınızı yapıyorlar…”
Anne ve babası telaşlanıp toparlanıyorlar ve babası sesleniyor içeriden:
-“Oğlum, nereden çıkardın şimdi bunu?”
“Hiçç...” diyerek iç çekmiş afacan ve devam etmiş;
-“Kızları Ayşe, aynı benim gibi balkona çıkmış onlara rapor veriyor da…”